1993 yılının mart ayında toplanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu 1993/29 sayılı bildirisi ile engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması amacıyla 3 Aralık gününün “Dünya Engelliler Günü” olarak tanınması istedi.

           Bu kararla insan hakları komisyonu;

          Çeşitli engelleri(görme, işitme, bedensel, zihinsel v.b) nedeniyle yakın çevresine ve topluma yük olarak görülen ve bu nedenle üzülerek söylüyorum defolu ürün gibi toplum dışına itilen bireyleri bir an önce dışlamadan çevresi ile uyumlu hale getirilip topluma kazandırılmasını ve bunun insan olmaktan kaynaklanan bir hak olduğunu açıkça vurgulamıştır.

          Hiç unutulmamalıdır ki, toplumda her birey potansiyel engelli adayıdır.

          Yaşamın sürprizleri bizim ne ile karşılaşacağımız konusunda bilinmezliklerle doludur.

          Hiç arzu etmeyiz, Ancak; Bir yolcu trafikte hareket halindeki bir araçta meydana gelebilecek bir kaza sonucunda ya da bir emekçi üretim yaparken karşılaşabileceği bir iş kazası sonucunda engelli kalabilir. Bu kaza örneklerini her birey yaşadığı olaylar ve yaptığı işlere göre tabi ki çoğaltabilir.

         Engellilere acıma duyguları ile yaklaşmak, onların sorunlarını çözmeyi güçleştirir.

         Tam aksine onlar, bütün engellerine rağmen, hayata tutunmaya çalışan ve onurlu bir şekilde yaşamak amacıyla ekonomik, sosyal ve siyasi hayatın içerisinde yer alması gereken toplumumuz için birer güç kaynağı olarak görülmelidir.

          Benim anlayışıma göre;

          Engelli aracı kullananlar ENGELLİ değil, engelli araç park yerine park edenler ENGELLİdir.

          Öz bakım becerilerini yapamayanlar zihinsel ENGELLİ değil, yediği kuruyemişin kabuğunu, içtiği sigaranın izmaritini taşıdığı yiyeceğin poşetini yere atarak yaşadığı yeri ve çevresini çöplük haline getirenler ENGELLİdir.

          Gözleri görmeyenler ENGELLİ değil, hemen hemen her gün gözünün önünde kadına şiddet gösterilirken hatta öldürülürken görmezlikten gelenler ENGELLİdir.

           İşitme kaybı olanlar ENGELLİ değil, en yakın çevresindeki yoksulun, işçinin, çiftçinin, emeklinin, esnafın feryadını duymayanlar ENGELLİdir.

          Asıl engelliler, karşılarına çıkan engellere pes edip geçemeyenlerdir.

           Anlaşılacağı üzere;

            Engelli bireylerin yaşadıkları sorunlar sadece kendilerinin değil; ailelerinin, toplumun, çevrenin kısacası tüm insanların ortak sorunudur.

            Unutmayalım ki engellilik bir kusur değildir. Engeller kaldırılabilir.

            Önemli olan zihnimizde oluşturduğumuz kötü önyargılarımızdan kurtulmamız gerekir.

            Dolayısıyla insan olarak engellilik konusu karşısında daha sorumlu, bilinçli ve duyarlı davranmak zorunda olduğumuzu belirtmeliyim. Sadece 3 Aralıkta engellilerin sorunlarının konuşulması yetmez. Farkındalık oluşturarak yaşamımızın her anına yayarak çözmeye çaba göstermeliyiz.

          Engelli bireyler sadaka değil, ilgi, iş ve haklarını istediğinden, eğitimsiz, ilgisiz, sevgisiz ve işsiz bırakılamaz.