Benim  ilkokula başladığım dönemde (1948-49 ve mezuniyet 1952-53) şimdiki Barbaros İlköğretim okulunun adı  “İsmet İnönü ilkokulu” idi. 1950 seçimlerinde iktidarın değişmesi sonucu okulumuzun adı “Çaycuma Merkez İlkokulu” olmuştu. Tek katlı 5 sınıflı güzel bir okuldu. Ön taraftan beton merdivenle çıkılıyordu. Bu merdivende ben de bir kere “ANDIMIZ”ı okutmuştum okul öğrencilerine. Yağmurlu havalarda okulun arkasındaki beton zeminli yerde toplanırdık. Okul içindeki sınıfların açıldığı koridor da temiz beton kaplı idi.
            İlkokul öğretmenim Emine Oral, Müdürümüz ise bizim “Dörtgöz” olarak adlandırdığımız ama çok da korktuğumuz İbrahim Bey’di(Kutsal). Sonraki süreçte İlköğretim Müdürü olarak Muhittin Kılıçarslan -ki bana vekil öğretmenlik kapısını açan-, sonra Mahir Tekin’i çok iyi anımsıyorum.
*****
Okulumuz ilk kez 1927 yılında “Çaycuma Mektebi” adıyla üst taraftaki binada eğitime açılmış. O bina Kurtuluş Savaşı yıllarında Bölge Komutanı Yüzbaşı Cevat Rıfat(sonra general)ve halkın katkısıyla 1921 yılında cepheden gelen yaralıların tedavisi için hastane olarak yapılmış. Savaşın sona ermesinden sonra çeşitli hizmetlerde kullanılmış, --bu arada 1927 yılından itibaren-- eğitim öğretim hizmetine verilmiş. (Ayrıntılı bilgi okulun internet sayfasında var)
Benim okuduğum tek katlı okul ise, bu okulun hemen alt tarafında yapılarak 1945 yılında eğitim-öğretime başlamış. Üst taraftaki bina ise onarım gördükten sonra 1950 yılından itibaren ortaokul olarak eğitim-öğretime açılmıştı. Ben Ortaokula 1953-54’de girmiş, 1955-56’da mezun olmuştum.
Bizim okuduğumuz 5 sınıflı okul ilk mezunlarını 1929 yılında, son mezunlarını 1997 yılında vermiş, 5 sınıflı dönemin mezun öğrenci sayısı ise 2.704 imiş.
*****
Sayın Okul Müdürü farkında olmalısınız, okulumuzun kuruluşu 1929 yılında olmuş, bu 2019 yılında ise 90. yaşına ulaşmış. 1927’den sayarsak 92 yaş. Neredeyse yüzyıllık bir eğitim öğretim kurumunun başındasınız. Bu okul, uzun yıllar bu kentin tek eğitim kurumu olmuş. Hele şu mezun olan 2.704 öğrenci içinde kimbilir kimler vardır.
Sayın Müdür, nereden örneklendiyseniz son iki yıldır “Kitap Fuarı” düzenliyorsunuz. Geçen yıl velilere,  diğer  okurlara ve özellikle öğrencilere  sunulan kitaplardaki, “ahlaka mugayir” bölümler nedeniyle uyarılmış, bu tür kitapların satıştan kaldırılması istenmişti.
Bu yıl bir “Kitap Fuarı” daha düzenlemiş, bazı  şahısları da öğretmen, öğrenci ve velilerinize “konuşmacı” olarak davet etmişsiniz. Konuşmacı olacak şahsın anhası minhası kısa sürede döküldü ortalığa. Okuyunca inanınız, utanılacak ifadeler göreceksiniz.
Sayın Müdür, bu şahısları nasıl oluyor da Çaycumalı velilerinize öğrencilerinize, kitap okurlarına uygun görebiliyorsunuz, anlamak mümkün değildir. Gazete sayfalarındaki, böyle bir etkinlik düzenlerken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusundaki yazıları, yorumları lütfen dikkatlice okuyunuz.
Sayın Müdür, şimdi size soruyorum? Çocuğunuzu okuttuğunuz okulun müdürü, düzenlediği kitap fuarına, “ağza alınmıyacak sözleri” sosyal medyada paylaşan bir şahsı önünüze yazar diye  getirirse ne dersiniz?
Bir de konuyu kendinizi bayan velileriniz yerine koyarak,  ayrıca eşinizle --çünkü şahıs kadınlara uluorta küfürlü sözler söylüyor, aşağılıyor, hakaret ediyor ise-- en azından iki kere düşünmeniz gerekmez mi?
Çocuklarınıza, velilerinize böyle hayata tek gözle bakan şahısları “konuşmacı” olarak getiriyorsanız, eğitim-öğretim ve pedagojik  yetkinliğinizin sağlıklı olduğundan şüphe edilmesine yol açmış olmaz mısınız?
Ayrıca adı sanı belli olmayan bazı kişileri de söyleşi ve imza için davet etmişsiniz. Acaba Zonguldak merkezde, Çaycuma’da, Devrek’te, Ereğli’de, Alaplı’da yazar-şair-araştırmacı tanıyor musunuz? Zonguldak bölgesinden de edebiyatımızda yer almış çok yetkin isimlerin bulunduğundan haberiniz var mı?
Sayın Müdür,   Zonguldak’ta ve Çaycuma’da çeşitli sanat dalları içinde eserler veren arkadaşlarımız var. Kendinize sorunuz;  Yakın çevremizde bizim yazarımız-çizerimiz dururken ben neden dışarıdan yazar-şair arıyorum? Belediyede görev yapan Ahmet Öztürk’ün “Zonguldaklı yazarlar-Zonguldakı Yazanlar”adlı kitabında şehrimizin yazarları, şairleri kaleme alınmıştı. Ayrıca benim Kömürde Açan Çiçek adlı kitabımı  inceleyiniz. Bu konularda önemli bilgiler vardır. 
Sayın Müdür, okulunuzun mezunlarına bir göz atmış mıydınız? İçlerinde kimbilir ne bilim adamı, siyasetçi, işadamı, bürokrat, yazar-çizer sanatçı kişiler vardır. Çaycuma’dan yetişmiş yazarlardan veya okulunuz mezunlarından olanları görmezden geliyorsunuz da bilmediğiniz, tanımadığınız, belli ideolojik yaklaşımlar içindeki şahısları nasıl oluyor da millete yazar-şair diye takdim edebiliyorsunuz?
*****
Siz bir okul müdürüsüz, anladık. Ama, baş başa bağlı demişler, sizin üstünüzde İlçe Milli Eğitim Müdürü, onun da üstünde Kaymakam var. Size sormuyorlar mı? Sayın Müdür bu “Kitap Fuarcılığı” işi de nerden çıktı? Çocuklarınıza önerdiğiniz bu kitaplar ve yazarlar pedagojik açıdan uygun mudur? Bu konuda okulunuzun yetkin Türkçe öğretmenlerinden, rehber öğretmenlerinden bilgi, görüş almış mıydınız?
Bu yayınevleri ve yazar kabul ettiklerinizi hangi ölçülere göre tespit ettiniz? Yoksa bir organizatör yoluyla anlaşıp, bu konudaki her türlü işleri onların inisiyatifine mi bıraktınız? Önümüz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’dır. Bu organizatörlerden bu konuda kitaplar da istediniz mi? Size önerim başta Eğitimsen’in ve diğer yazar arkadaşların önerilerine kulak veriniz. Onlar haklı olarak durumu eleştirmekle birlikte, size yapılması gerekenleri söylüyorlar.
Bakınız Çaycuma, Belediye Başkanı Bülent Kantarcı’nın gayretleriyle çağdaş bir kent olma yolunda kocaman adımlarla ilerliyor. O yapılması gerekeni, düşünüyor, araştırıyor, işi örgütlüyor ve yapıyor. Bu durumda eğitimcilerin ve okulların da çağdaş kent insanını yetiştirme gayreti içinde olmaları gerekmiyor mu? Bir kenti ayakta tutan sadece binaları değil, yetişmiş insan gücüdür.
Sayın Müdür, kişisel siyasi görüş ve tutumumuz ne olursa olsun, elbette eğitimci olarak ilk görevimiz, Anayasamızın 2. maddesinde yazan “Türkiye Cumhuriyeti devleti, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir” ilkesini bir an bile aklımızdan çıkarmamaktır. Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çağlara ışık tutan görüşleri yolumuzu aydınlatmalıdır. Bunları hiç ama hiç unutmamalıyız.