Burada ''masal'' kelimesini bilerek yazdım. Çünkü, bana göre,  masal diye pratikte gerçekleşmesi mümkün olmayan hayal mahsulü hikayelere denir. Fetullah Gülen'in ABD tarafından Türkiye'ye iadesi hikayesi de pratikte mümkün olamayacağından, yani sadece hayal mahsulü bir beklenti olduğundan; olsa olsa bir masala benzetilebilir diye düşünüyorum.
   İzin verirseniz neden böyle düşündüğümü anlatayım.
   Bildiğiniz gibi, bir dönem Amerika ile Rusya arasında soğuk savaş vardı. Bu savaşta Rusya'nın en büyük emeli sınırlarını güneydeki sıcak denizlere kadar indirmekti. Fakat bunun için de önünde ''Yeşil Kuşak'' diye adlandırılan Türkiye, İran, Pakistan ve Afganistan gibi Müslüman ülkelerin oluşturduğu bir bariyeri aşması gerekiyordu. Amerika'da bunu önlemek için bu ülkelerdeki Müslümanları dini duygularını radikalleştirme politikaları yöntemiyle Rusya'ya karşı kışkırttı. Bunda oldukça başarılı da oldu. Nitekim o dönem Müslüman ülkeler Rusya'nın güneydeki denizlere inmemesi için yoğun mücadele verdiler; ve Rusya hedefine ulaşamadı.
   Ama burada parantez açarak şunu ifade edeyim ki; o dönem, yani soğuk savaş döneminde sıcak denizlere ulaşamayan Rusya şimdi maalesef bu hedefine ulaşmıştır. Ortadoğudaki karmaşa ve iç savaş  nedeniyle zor durumda kalan Esad'ı destekleyerek kucağına almış ve bu gün Suriye'ye yerleşmiştir.  Akdeniz'de artık Rusya da söz sahibidir ve Rus savaş gemileri babalarının denizi gibi Akdeniz'de dolaşmaktadırlar! Ve ne yazık ki bu biraz da bizim yanlış Suriye politikalarımız sayesinde olmuştur.
   Şimdi tekrar konumuza dönelim.
   Soğuk savaş dönemi bittikten sonra, bu savaş esnasında aşırı radikalleşen  Taliban ve El Kaide gibi bazı Müslüman gruplar başta Amerika olmak üzere dünyada terör estirmeye başladılar. Bu sefer de Amerika kendi yarattığı bu terörist gruplarla mücadele etmek zorunda kaldı. Bu mücadele kapsamında Yeşil Kuşak'ta radikalleşen Müslümanları tekrar ılımanlaştırma politikaları gütmeye başladı.
   İşte tam burada Fetullah Gülen olayı devreye giriyor. Çünkü radikal Müslümanları tekrar ılımlı hale getirmek için yine Müslüman din adamlarına ihtiyaç vardı. Ve Amerika bunun için Fetullah Gülen'i seçti. Kendisini Amerika'ya davet ederek  Pensilvanya'da (Pennsylvania) muhteşem bir arazinin içinde muhteşem ve korunaklı bir malikane tahsis etti. İslam ülkelerine ılıman İslamı yayması için her türlü politik ve lojistik desteği de verdi ve halen vermeye de devam etmektedir.
   Görüyorsunuz; Fetullah Gülen bir Amerikan projesidir ve dolayısıyla bir Amerikan ajanıdır. 
   Yoksa; Erzurum'un Pasinler ilçesinin bir köyünde sekiz çocuklu bir imamın oğlu olarak doğan; ilkokulu bile doğru dürüst okumamış sümüklü bir imam bu kadar gücü nereden buluyor sanıyorsunuz? Fethullah olması gereken adının bile nüfusa yanlışlıkla Fetullah yazıldığı; kültür düzeyi vasatın altında olan bu kişi bu kadar organize işleri nasıl başardığını düşünüyorsunuz? Ya da, emekli imam maaşından başka geliri olmayan, hatta sonradan bu da  kesilen Fetullah'ın bu kadar harcamayı hangi kaynaktan yaptığını biliyor musunuz? Son soru: Böyle bir adam Türkiyeyi sarsacak bir darbeyi planlayıp uygulayabilir mi?
   İşte bu sorular ve cevapları bile Fetullah'ın Amerika'nın adamı olduğunun gayet açık bir ispatıdır.
   Peki, tekrar dönelim yazının başlığına ve soralım: Amerika kendi adamı olan Fetullah'ı Türkiye'ye iade eder mi? Bu soruya cevap vermeden önce, daha birkaç ay önce olan bir olayı hatırlayın: Amerika'nın İstanbul Başkonsolosluğunda çalışan  Metin Topuz isimli Türk vatandaşı, casusluk yaptığı gerekçesi ile, Türkiye tarafından tutuklanınca ne yaptı Amerika? Ortalığı ayağa kaldırmadı mı? Hatta işi Türk vatandaşlarına vize yasağı koymaya kadar vardırmadı mı?
   O zaman, kendi vatandaşı dahi olmayan sıradan bir konsolosluk çalışanı için bile kıyamet koparan Amerika bu kadar önemli misyon yüklediği ve koruduğu bir adamı iade eder mi? Bu akla, mantığa aykırı olup eşyanın tabiatına da terstir. Buna kargalar bile güler. (Ama kargalar çok zeki hayvanlardır; haklarını yemeyelim! Karga kadar zekası olmayan insanlar çok!)
   Ancak Hükumet kanadı ve arkasındaki bir kesim vardır ki; bunlar da Amerika'nın Fetullah'ı iade etmeyeceğini gayet iyi bildikleri halde bilmiyormuş ayağına yatıyorlar. İade için Amerika'ya yüzlerce dosya gönderip Amerika'ya posta atıyorlar. Bunu neden yapıyorlar dersiniz? Çünkü Amerika'nın iade etmeyeceğini adları kadar iyi biliyorlar da ondan. Aslında içlerinden dua ediyorlar ''İnşallah Amerika Fetullah'ı vermez'' diye! 
   Burada maksat bu iade konusunu iç politikada kullanmak. Nasıl olsa inanan da çok! 
   Size bir şey söyleyeyim mi; olmaz ya, Amerika dese ki, ''Alın lan Fetullah'ı. Verdim gitti!'', bu zevat panikler, istediklerine bin pişman olur. Çünkü Fetullah Türkiye'ye gelip konuşursa kirli ilişkiler ortaya dökülür. Kimler Pensilvanya'ya gidip Hocanın elini ayağını öptü; kimler işbirliği yaptı; kimler övgüler düzüp ödüller verdi hepsi meydana çıkar ve çok kişinin canı yanar. 
   Bu nedenle bu iade isteme işleri hep yalandan ve şov amaçlı. Kimse kimseyi kandırmasın.
   Ama masallara inananlar buna da inanabilir. O zaman yapacak bir şey yok! 
 
   NOT: Tüm okuyucularımın yeni yılını kutlar; çağdaş ve demokratik bir Türkiye'de, sevdikleri ile birlikte  sağlıklı ve mutlu bir yıl geçirmelerini dilerim.