Çoğunlukçu Demokrasi Batağından Bir Ses…

Onlar bu kez gerçekten kaosu, zalimi, hırsızı katili seçti / Biz seçmedik...

Biraz daha sakin olalım ve düşünelim çaresizlik kuyusuna itildiğimiz anı..

Biz onlardan değiliz, biz yenildik- yitip gitmedik...

Hayatın her alanında bilinçle taçlandırılan insanlık mücadelemiz bize çok şey bahşetmemiş gibi yılmayalım yıkılmayalım...

Hayata baktığınız o eşsiz gözü anımsayalım, kitaplarımızı, kedilerimizi, evlatlarımızı, yoldaşlarımızı kucaklayalım ve hissedelim o renkli düşümüzün en tatmin edici, en onurlu varoluş olduğunu...

Susmayalım, dökelim içimizi yakan zifiri zıkkımı... Demokrasi mi sandıktan çıkar, sandık mı demokrasiden? Bu zaten çok zor bir süreç değil miydi? Çoğu zaman kendimize ne yapıyoruz biz diye sorup durmadık mı?

Sokak sesleri, kaldırım serçeleri, çıkmaz sokak oyunları, eylem heyecanları hep biz değil miyiz? Nasıl bir anda yitip gideriz?

Kendimizi tokatlamaktan vazgeçmeyelim mi? Yeterince iyiyiz, insanız, inançlıyız, vicdanlıyız, dâhiyiz, güzeliz, akıllıyız, yaratıcıyız ve donanımlıyız tüm kötülüklere karşı...

Mühim olan çok olmanız değil ki, unuttunuz mu kafa sayısı hesabı yapan kendimize ve diğerlerine kızgınlığımızı, bir meydan açıklamasında mesela, sözleri değersiz kılan -kitle arayan gözlerimizi kınamadı mı inanç dolu yüreğimiz? Beraber ölüp beraber doğmadık mı küllerimizden...

Biz sokakların bağrında yürek dolusu yürürken onlarcaydık, yüzlerceydik bir tek bedende. Yine olacağız... Bizim adaletimiz, vicdanımız, endişemiz, öfkemiz hepsi ayrı güzel, hepsi ayrı kutsal değil miydi? Neler oldu onlara, sandıktan dolmadı ki yüreğimize, pırpır eden anka kuşu, bir Kasım sabahı mühürleyip kapatılsın yine kör karanlığa...

Uyuyunca geçecek küçük bir düş kırıklığı yaşadığımız, yorulduk ölmekten, acıdan, arda kalmaktan ama yarın uyanınca kalbimizde zalimde, cahilde, kan emicide asla olmayan bir güç olacak yine de, haklılığımızın, cesaretimizin ve onurumuzun gücü... Unutmayalım bunu, unutmayalım ki yanlış bir demokrasi anlayışının vahşi saldırıları bizi ezip geçemesin, yeryüzüne-gökyüzüne o tertemiz yüzümüzü sürelim ve bilelim ki toprak ana, doğa ana yani tüm anaları evrenin en sıkı bizi sarıyor- saracaktır da...

Kanlı şafakları, kızıl günlere tek yürek olup evirmeyecek miydik? Tek mahkûmiyetimiz Zafer olmayacak mıydı? Şimdi teslim olmak kadar doğamıza aykırı bir tavır olamaz kavrayalım... Kavrayalım ki en güzel şiirleri yine biz yazalım bu topraklara...

Tarihe bir sözümüz olmadığı gün yiteriz biz... Düşlerimize ışık saçan insanlara verilen sözlerimizi anımsayalım, tekrarlayalım ve daha sıkı tutunalım yarına, kendi yarınımıza... Belki güzergâhımızı bir gözden geçiririz ama yine varırız o altın çağa...

Kardelenler tek yürek olup bahara koşar, toprağa düşen kor ve topraktan yükselen buhar kadar doğaldır gelecek olan bahar... Teslim olmak yok... Geri durmak yok… Kararımız kesindir… Biz kazanacağız!