Geçtiğimiz cuma günü sözcüğün tam anlamıyla Erdoğan kasırgası esti Zonguldak’ta. Hayat durdu, her zaman olduğu gibi bir yere gidip gelmek resmen zulüm oldu. 8.30’da çıktığım Fatih Sitesi’ndeki evimden Zonguldak’a ancak 9’da vardım mesela. Cami önündeki yol, sabahın köründe kapatılmıştı nedense. Etrafta gördüklerimse şaşırtıcıydı. Açığa demirlenen savaş gemisi, yol kenarına dizilen sayısız polis otobüsü, oraya buraya koşuşturan çakarlı otolar, her yeri saran demir çitler, uçuşan helikopterler…
 
Filyos Limanı ile Saltukova Havalimanı’ndan yansıyan görüntüler de bundan aşağı değildi hani. Havaalanında Cumhurbaşkanlığına ve diğer bakanlıklara ait uçaklar, apron dolduğu için top sahasına inmiş helikopterler, yol kenarlarına park etmiş malzeme tırları. Ne içindi tüm bunlar? Sırf gösteriş olsun diye yapılmış bir müddet sonra cumaları dışında parmakla sayılacak cemaati olacak israf camisinin açılışı için. Anlaşılan oydu ki, israf olarak yapılan caminin açılışı, başka bir israftı…
 
İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ KOŞULLARDA ÖNCELİK CAMİNİM Mİ, HASTANENİN Mİ OLMALIYDI
Bu konudaki her yazımda belirttiğim gibi, ileri sürdüğüm görüşlerden, kimse “din düşmanlığı” çıkarma gayretine girmesin. Bana sorarsanız, bir ibadethanenin açılışı siyasete bunca konu oluyorsa, ortada, dini hizmetten başka bir şey var kesinlikle. Yurttaşlar, nasıl okul, hastane, stadyum gibi yapıları tartışıyor, yeri, niteliği hakkında görüş açıklıyorsa, cami konusunda da fikrini söyleyip, itirazını yükseltebilir ayrıca. Sonuçta bu bir kent tartışması, kamu kaynağının harcanması sorunudur…
 
Açılış töreninin ışıltısı herkesin gözünü almış olacak ki hiç sözü edilmedi: Gazeteler, aynı günlerde, hastane binasının açılışının bir kez daha ertelendiğini yazdı. Herkes elini vicdanına koysun da söylesin: Dünya, insan soyunu tehdit eden pandemiyle savaşır, sağlık hizmeti sunmada kentte bin türlü sorun yaşanırken, öncelik verilmesi gereken cami mi, hastane mi olmalıydı sizce? Her konuda diyecek söz bulan Erdoğan açılışı yılan hikâyesine dönen hastane konusunda neden tek söz etmedi acaba?
 
ABDÜLHAMİD FİLYOS’UN ADINDAN BİLE BİHABERDİ BENCE

Hiç utanılmadı, Filyos Limanı’nın açılışı “Abdülhamid’in rüyası” cayırtısıyla yapıldı. Bıkmadan yazacağım: Bu söz yalanın değil palavranın dik alası. 33 yıl Yıldız Sarayı’ndan neredeyse hiç dışarı çıkmayan Abdülhamid Filyos’un adından bile bihaberdi bence. Nafia Nazırı Hasan Fehmi Paşa’ca hazırlanan rapordaysa Filyos’un “F”sinden bile söz edilmiyordu. Dileyen bakabilir, 4 Nisan 1880’de, “Anadolu’ca İmalatı Umumiye Dair Layiha” adıyla yazılmış rapor Türk Tarih Kurumunun arşivinde duruyor hâlâ…
 
İdeolojik geri planı yalanla kurulan projeyle en verimli topraklarımız yok ediliyor. İş, aş vereceklermiş sözde, yalan. TPAO altın değerindeki 300 hektar arazide, hepi topu 84 kişi çalıştıracak. Diğer tesisler de yüksek teknolojili olacağı için aynı durum yaşanacak. Bu işlerde çalışacak nitelikli işgücümüz de yok ayrıca. Kısaca çocuklar yine işsiz, bölge yine aşsız kalırken, tarumar edilen doğa, kirlenen ırmak, yok olan tarım alanları yanımıza kâr kalacak. Yazıyorum buraya: Bir gün Filyos da Marmara gibi yüzümüze kusacak ama iş işten çoktan geçmiş olacak…