Filyos… Bin yılların kültürünü günümüze taşıyan güzel beldesidir Zonguldak’ın… Milyon yıldır coşa, delire akan ırmağın sabırla biriktirdiği mümbit toprakları, güneşi bile derin bir karanlığa mahkûm eden gümrah ormanları, eşsiz mavilikteki denizi, güler yüzlü hoşgörülü insanlarıyla içimizi ışıklayan başkalıklar diyarıdır… Kökleri tarihin en derinine uzanmış koca bilgesidir insanlığın… Her döneminde değer yaratmış, kendini yurt tutan insanları her koşulda doyurmayı becermiş bereketli kentidir Paflagonya denen kadim toprakların… Her soydan insanı aynı şefkatle kucaklamış, herkese cömertçe mesken olmuş kavimler kapısıdır coğrafyamızın… Pek çok kültürün izini yan yana taşıyan en renkli mozaiği, uygarlıklar beşiğidir yöremizin… Filyos… Her tondan sesin coşkuyla söylediği çoğul türküsüdür kentimizin…

 

Filyos… Yeni bir ülke kurmak için yola çıkanların “yoktan var etmek” gibi büyük bir düşü gerçekleştirip denizin kıyısına kurduğu mütevazı fabrikanın adıdır aynı zamanda… Kömür yüklü vagonları çeken, yerin dibindeki bitimsiz karanlıkların yorgunluğundaki işçileri vardiya sonlarında evine taşıyan trenlerin tiz düdüğüyle selamladığı kadim hisarların kentidir… Dağların tepesinden yükselip her yanı ışıkladıktan sonra ufku tutuşturarak batan güneşin ertesi gün randevusunu Karadeniz’in hırçın sularına verdiği milyon yıllık doğa ritüelinin en büyülü rengidir… Çirkin yüzlü politikacıların ikbal kazanmak, insanları kandırmak için söyledikleri bitimsiz yalana ismiyle yardım ve yataklık eden talihsizliğin beldesidir bir de… Filyos… Yüzü, yine de, her dem geleceğe dönük umut çiçeğidir emek kentinin…

 

BİR DELİ YÜREK

Mehmet Türkçelik… Hayatını güzellikler peşinde koşmakla, güzellik yaratmakla geçirmiş bir büyük değeri Zonguldak’ın… Yüzlerce çocuğa ışık olmuş, hayata hazırlamış, sınıfta eline aldığı tebeşiri hayatın bin bir rengine bezemeyi becermiş çilekeş bir eğitimcisidir ülkemizin… Yalnızca derste, sırada, okulda değil, hayatın her alanında, her yaştan insanın sevgili öğretmeni olmayı başarmış deli bir yürektir… Daha güzel bir dünya, daha yaşanabilir bir ülke hasretini yüreğinden hiç eksik etmemiş yorulmayan yolcusudur uzun yolların… Mehmet Türkçelik, işi güzel, kendi güzel, yüreği hepsinden güzel, insanoğlu insanıdır memleketimizin…

 

Mehmet Türkçelik… Doğanın değil doların yeşiline tapan paragözler ülkesinde, paranın padişahlığına karşı çıkıp sanatın aydınlığına, üretmenin, yaratmanın hazzına meyleden bir engin gönüllüdür…  Denizin “Al yeniden üret” der gibi büyük bir cömertlikle kıyılara savurduğu “çatukları” estetize edip bir başka boyuta taşıyan, üreten yüzüdür bölgemizin… Turizme açılmak, başka yerlerden gelen insanlarla daha da çoğalmak için uğraş veren Filyos’a değer katmak, marka kazandırmak gibi bir düşün peşinde koşuyor yıllardır…  Bu uğurda bir kuruş kazanmadan dersler veriyor çocuklara, yaşam coşkularını doruklamak, yaratıcılıklarını geliştirmek için atölyeler kuruyor, düzenlenen kurslara canı gönülden katılıyor… Mehmet Türkçelik, yalnızca Filyos’a, Zonguldak’a değil sanatının tek ustası olarak ülkeye değer katıyor…

 

BİR DELİ DUMRUL

Ömer Ünal… İki dönemdir seçilmiş başkanı Filyos’un… Adil bir yönetici, akil bir şehremini olmak yerine Kuyucu Murat kesilip kendisi gibi düşünmeyen herkesi yok etmeye çalışıyor… Kucaklayıcı olmak, farklı düşünceleri buluşturup bir “Filyos sinerjisi yaratmak” yerine herkesle kavga ediyor… Hatıralardadır yıllar sonra kazıları başlatıp Filyos’un altında saklı tarihi günışığına çıkarmak için çalışan Sümer Atasoy ile kavga etti defalarca… Daha verimli işler yapması son derece mümkün olan Hoca’nın çalışamaması için elinden ne geliyorsa yaptı… Altında Batı Karadeniz’in en değerli antik kenti olan toprakları, dilediği gibi kullanmasına izin vermeyen kazı ekibini, “Filyoslu gençler taş toprak mı yiyecek” gibi cahil cümleleriyle şikâyet etti halka…

 

Ömer Ünal… Eskilerin “Hem dersini bilmez, hem de alim herkesten” dedikleri türden bir politikacı… Bir televizyon kanalının programına katılmak için Filyos’a gelen Peyzaj Mimarları Odası temsilcileriyle kameralar önünde çatır çatır kavga etti makamında… Oraya gelenlerin bin yılların mirası Filyos’u tarihi ve doğal dokusuna uygun şekilde imar etmek, ekolojik dengesini korumaktan başka hiçbir kaygısı yoktu oysa… Şimdi de Mehmet Türkçelik’e takmış kafayı… Bürokrasinin dolambaçlı yollarından geçerek atölyesine mühürletmiş… Ne bilsin zat-ı muhterem, o mühür Türkçelik’in atölyesine değil, Filyos’un aydınlık yüzüne, üreten, yaratan Zonguldak’a vurulmuştur… Ömer Ünal… Bir Deli Dumrul Zonguldak’ta ve hiç yakışmıyor Filyos’a…