Sizin de dünya gündemini takip etmekten içiniz şişiyor, bununla birlikte yılgınlığa düşüp, içinden çıkamadığınız hallerde alıp başınızı başka bir gezegene gitmek düşüncesi baş gösteriyor mu? Kendi hırsına, kendini kurban vermemiş, belki ilkel bir kabile, belki başka bir ırk tanıma bulma isteği, arzusu, oluyor mu içinizde? İnsanlığın insanlıktan çıktığını gördüğünüzde, sizde utanıyor musunuz insan olmaktan!!! Yaşanılası bir dünyaya olan özleminiz yaşamakta olduğumuzu ne hale soktuğumuzu gördükçe sizin de umudunuz çoktan ruhunu teslim mi etti yoksa…
 Birbirine düğümlenen dünya siyasetinden, lider olmaya çalışan politikacılardan nevriniz dönüyor mu,  doğruyu söyleyin Allah aşkına. Kendi coğrafyanızda sanal hedefe kitlenen iş bilmezlerin düştüğü içler acısı hallerde, bilirkişi kesilen kör cahillere hadlerini bildirme efeliği geliyor mu üstünüze üstünüze.
Çaresizliğiniz beyninizin devrelerini yakıyor ve siz tamiri imkânsız bir arızayla zamana teslim olanlardan mısınız hadi doğruyu söyleyin.
Yerel yönetimlerden tutunda güya globalleşen dünyada, birbirine kördüğümle düğümlenen siyasi oluşumlardan ümit kestiğiniz, birbirinin ciğerini oymak için sinsice plan yapmaktan asli görevlerini yok sayan çakma liderleri gördükçe, yaşamınızdan, insanlığınızdan hicap duyuyor musunuz sizde. Güç ben de psikolojisiyle insanlık dışı hüküm verenlerin gölgesinden çıkamıyor musunuz sizde?
Yoksa vurdumduymazlığınızla halleşiyor, kulağınız sağır, gözünüz kör, üç maymunu oynamak daha mı akıllıca geliyor size de.
Nükleer silahlar, karasal savaşlar, insanlık dışı davranışlar sergileme yarışında hiç ara vermeden gözü dönen canilerle başa çıkılamayacağına inanıp, korktuğunuzu itiraf edebilme cesaretiniz de mi yok sizin de?
İnsanları bu karmaşanın içinde oyalamak üzere sosyal yaşam adı altında üretilen yüzlerce oluşuma spor sanat başlıklarıyla ortaya atılan oyalama politikalarına meyilli misiniz sizde. Beyaz cam olarak karşısına oturduğumuz ve kölesi olduğumuz, üstelik bilerek teslim olduğumuz izlekler olmak işimize mi geliyor sahiden de. Sorunlara kökten çözüm bulmak yerine, kafaları bulandıran mevcut olaylara duyarsız kalarak, her birimizin farkına varamadan canilere hizmet ettiğimizi düşündüğünüz oluyor mu sizin de.
İnsan kendi merkezinden bakar ya yaşama, gölgesi kadar vakıf olur ya hani acıya mutluluğa, geri kalanı umursamıyor olmamız görüş alanımızın  dışında kaldığından mıdır dersiniz?.  Bir insan yaşamı boyunca en çok acıyı tanıyor ve onu yaşıyorsa, böyle bir insana mutluluk diye bir kavramın var olduğunu anlatabilir misiniz peki. Hadi anlattınız diyelim, ona, bunu hissettirebilecek gücünüz var mı peki?
Bir başkasının kanayan yüreğini tam manasıyla hissedemez başka bir insan, ateş her zaman düştüğü yeri yakar, küllerine yetişmek yetmez yanmanın acısını anlamaya. Varlık sahibi olanlar yokluğun ne anlama geldiğini asla bilemezler örneğin. Savunduğumuz koruyup kolladığımız her şeyden, değerlerimizden bir anda bir o kadar çabuk vazgeçeriz çünkü bizler hadi kabul edelim içimizdeki şeytana hizmetli köleleriz.
Dünya denilen gezegen, içinde biz insanların birçok canlı ile birlikte dönüşümlü olarak yaşam paylaştığı bir yolculuk hali. Tabi ki bunun adına yaşamak denirse. Savaşlarda ölen masum insanları, çocukları düşündüğümüzde, açlıktan ölen, yokluktan dilenen insanları düşündükçe, saltanatın dibine vurup, sapkınlığın sınırını aşanları gördükçe, nasıl hiç bir şey yokmuş gibi davranabilir insan, davranabiliyoruz işte. Geçici konakladığımız, şartların asla eşit olmadığı bir yolculuğun yolcularıyız hepimiz. İyilerin kötülerin kazanmasına hizmet ettiği bir bilinmezin içindeyiz.
 Sistemin adına siyaset deniliyor çünkü insanlar bu sistemle yönetiliyor. İçeriğinin hiç de iç açıcı olmadığını birbirine kör düğümle düğümlenmesinden anlayabiliyoruz. Birbirinin yaşam hakkına saygı duyulmayan bir gemide olduğumuzu artık hepimiz biliyoruz.
Kendi gölgemiz kadar vakıf olduğumuz yerden de olsa bir bakabilirsek içine düştüğümüz çıkmaza, sanırım daha iyi anlayabiliriz bir birimizi. Aynı gemide olduğunu bilmelerine rağmen birbirine tahammül edemeyenlerin, birbirlerinin ciğerini oymak için gösterdikleri çaba, artık yolun sonuna gelindi galiba dedirtiyor insana. Korkuyorum her an bu koskoca gezegen lider bozuntularının iş bilmezliği yüzünden infilak edebilir.
Liderlerin “bu tüm dünya liderleri için geçerli” kendinden olanı kayırmak, kendinden olmayanı cart diye ayırmak gibi bir akla hizmet ettiklerini görmeyeniniz yoktur her halde. Ağır söylemlerle taraf belirleme ve taraf zehirleme gayretleri tartışma götürmeyecek kadar ortada cereyan ediyor. Hangi siyasi oluşum olursa olsun, bırakın rakip olarak gördüklerini, birbirlerine dahi tahammül edemiyor oldukları ayan beyan ortada. Doğru bildiklerimizin yanlış olduğu o kadar çok dillendiriliyor ki akıl sağlığından şüphe duyuyor insan her geçen gün. Kendini Tanrı zanneden ölümlülerin iş bilmezlikle ellerine yüzlerine bulaştırdıkları yaptırımların bedelini ödüyor insanlık. İnsanoğlunun en kolay öğrendiği kavram çaresizlik kavramı sanırım. Bir de bunu içselleştirdiğinde yönetene güdümlü bir ömrün köleleri olarak son buluyor şu geminin içindeki yolculuk. Teslimiyet kula olunca unutuyor insan ölümlü olduğunu.
Böyle gelmiş böyle mi gidecek demek istiyorum da yılgınlığım ipini asıyor boynuma.