DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dünkü Zonguldak ziyareti öncesinde TTK Genel Müdürlüğünden maden ocağına girmek için izin istemişti.

Bakanlığın izin vermemesi üzerine Babacan, dün akşam 

Velioğlu Madencilğe ait 1 no’lu maden ocağına giderek çalışan işçileri ziyaret etti.

Babacan, sosyal medyasında maden gezisiyle ilgili "Yerin derinliklerinde bir avuç kömür için saatlerce aralıksız çalışan emekçilerimizle sohbet ettik, çalışma koşullarını inceledik ve dertlerini dinledik" ifadelerine yer verdi.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Zonguldak’a gelerek bir takım ziyaretlerde bulundu.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Zonguldak Merkez’deki ilk ziyareti Velioğlu Madenciliğe ait maden ocağına oldu. Maden ocağını ziyaret ederek madencilerle bir araya gelen Babacan’a Deva Partisi Zonguldak İl Başkanı Fatih Keleş ve partililer eşlik etti.

Madencilerin sıkıntılarını yakından takip ettiklerini belirten Babacan; “Hangi konuda olursa olsun, hangi sektör olursa olsun karar alma noktasına gelindiği zaman mutlaka o sektörü iyi tanımak lazım. İyi bilmek lazım. Ankara’da kapalı ofislerde, kapalı makamlarda bu işler olmuyor. Mutlaka her sektörü kendi yerinde bizzat yerinde görmek tanımak lazım” dedi.

BABACAN ZONGULDAK’TA MADEN OCAĞINA İNDİ

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan maden ocağı ziyaretinde madenciler tarafından karşılanırken, Velioğlu Madencilik sahibi Hayri Velioğlu Başkan Babacan’a madenci heykeli hediye etti. Velioğlu Madenciliğe ait olan 1 nolu ocağa giren Babacan ocak içerisindeki üretim sahasını inceleyerek madencilerle fikir alışverişinde bulundu.

MADENCİLİK ZOR MESLEK!

Madenciliğin zor bir meslek olduğuna vurgu yapan Babacan; “Bugün Zonguldak’tayız. Taşkömürü maden ocağındayız. Ülkemizin gerçekten çok önemli, çok kıymetli hazinelerinin bir tanesinin içindeyiz şuanda. Türkiye doğal kaynaklar, madenler özellikle kömür madeni açısından gerçekten çok zengin bir ülke. Bu kaynaklarımızı ne kadar verimli değerlendirebilirsek, ne kadar çok kullanabilirsek ülkemizin ekonomisi için o kadar faydalıdır.  Şunu unutmayalım ki, toprağın altından çıkarttığımız her bir kilo maden eşittir o kadar miktar ithalatın azaltılmasıdır. Ülke ekonomisi açısından, ülkemizin genel makro dengeleri açısından en önemli sektörlerden birisinde şuanda tamda içerisindeyiz. Kömür ocağındayız. Taş kömürü ocağındayız. Tabi zor bir meslek. Gönül vermek gerekiyor. Hem bu işi yapan firmanın sahipleri, ortakları birkaç nesildir bu işi yapıyor. Hem de burada ayaküstü konuştuğumuz sohbet ettiğimiz bütün maden çalışanlarımız hepsi birkaç nesildir bu işi yapıyor. Bu ancak gönül vermekle oluyor. Dededen oğla, oğuldan toruna geçen bir birikimle ancak olur. Tabi madencilerimiz bizim çok kıymetli. Bu işi yapan hem işletmecilerimiz, hem de bu işte çalışanlarımızın hayatlarını kolaylaştıracak, mutlaka adımların atılması gerekiyor. Türkiye’de maden işletmeciliği ile ilgili izinler, lisanslar gerçekten zor bir alan. Karışık bir alan. Çok açık yürüyen bir alan değil. Yatırımcılarımızla konuştuğumuz zaman her zaman sorunları, şikâyetleri dile getiriyorlar. Ama öte yandan çalışanlar açısından, iş sağlığı ve güvenliği açısından da gerçekten çok çok dikkat edilmesi gereken bir alan. İş sağlığı ve güvenliği açısından asla en ufak bir tedbirsizlik olmaması gerekiyor. Her şey kuralına, kitabına mutlaka uygun yapmak gerekiyor. Zor şartlar. Biraz önce arkadaşlarımızla beraber gezdik gördük. Hangi konuda olursa olsun, hangi sektör olursa olsun karar alma noktasına gelindiği zaman mutlaka o sektörü iyi tanımak lazım. İyi bilmek lazım. Ankara’da kapalı ofislerde, kapalı makamlarda bu işler olmuyor. Mutlaka her sektörü kendi yerinde bizzat yerinde görmek tanımak lazım. Bugünkü Zonguldak ziyaretimizde bu maden ocağı programı bizim için gerçekten kıymetli oldu. Önemli oldu. İleride kömürcülükle ilgili, madencilikle ilgili alacağımız kararlarda olsun, bu sektörde çalışan vatandaşlarımızın çalışma, yaşama şartları olsun bütün bunlarla ilgili programlarımızı, planlarımızı oluştururken ve kararlar alırken bizzat yerinde gördüğümüz, küşade ettiğimiz tablo çok çok faydalı olacaktır. Tabi ülkemizin gerçekten çok kıymetli yeraltı zenginlikleri var. Tabi bu zenginliklerden daha fazla nasıl istifade edebiliriz? Bir yandan devlet ama bir yandan da özellikle özel sektör bu işe daha çok nasıl girebilir? Daha fazla nasıl yatırım yapılabilir? İşlerini nasıl kolaylaştırabiliriz? Bu konu gerçekten üzerinde çalışılması gereken önemli bir alan. Önemli olan bir yandan bu memleketimizin kıymetini toprak üstüne çıkarırken bir yandan da bunu daha fazla daha verimli nasıl yapabiliriz? Maliyeti etkin bir şekilde nasıl yapabiliriz? Bütün bunları çok ince çalışmak gerekiyor. Burada kuşkusuz devletin düzenleme kurulu var. Denetleme rolü var. Devlet kısmen de olsa bu üretimin içinde. Ama özel sektörün önü daha fazla nasıl açılabilir? Özel sektör daha fazla bu işlere nasıl girebilir? Üretim kapasitesi toplamda, nihayetinde amacımız bu, üretim nasıl daha fazlalaşır? Tüm bunlar üzerinde çalışılması gereken konular. Ben tekrar bütün arkadaşlarım ile beraber burada bu zor şartlarda iş yapan çalışan tüm vatandaşlarımıza kolaylıklar diliyorum. Tüm maden işçilerimize ve bu işletmenin tüm sorumluluğunu yüklenip götüren işletmecilerimize de Allah’tan kolaylık diliyorum ve bu vesileyle de bu kömür ocağından Zonguldak’tan hem tüm Zonguldaklılara hem de Türkiye’ye gönül dolusu sevgilerimi selamlarımı iletiyorum” ifadelerini kullandı.

“ÖĞRENCİLERİMİZİN EN BÜYÜK SIKINTISI YURT”

Türkiye’de öğrencilerin yurt sorunları ile de konuşan Babacan; “Şu anda sosyal medyada dolaşan yurt görüntülerine yurt odalarına baktığımız zaman aslında neredeyse böyle küçük mekânlardan bir maden ocağının içine girmiş gibi yurt odaları görüyorum maalesef. Çok yüksek rakamlara bunlar kiralanıyor gerçekten şu an öğrencilerimiz en önemli sorun alanı özellikle üniversite öğrencilerimizin yurt. Türkiye’de zaten geçen yıldan bu yıla kiralarda çok ciddi bir artış var. Kira piyasası çok çok artmış durumda. Kaç öğrenci gezdiğimiz illerde yanımıza yaklaştı ve dediler ki biz üniversiteyi kazandık fakat ailemizin bizi o şehre gönderecek parası yok, yurt ya da daire tutacak imkanımız yok, harçlık verecek bize ailelerimizin imkanı yok. Dolayısıyla üniversite sınavını kazandığı halde maddi imkansızlıklar sebebiyle, yurt fiyatlarının yüksek olması, hayat şartlarının zor olması sebebiyle okula gidemeyecek çok sayıda öğrencimiz olacak bu sene öyle görünüyor. Gerçekten içler acısı bir durum. Türkiye’ye bu yakışmıyor. Türkiye 84 milyon nüfusuyla gurur duyması gereken bir ülke, genç nüfusuyla gurur duyması gereken bir ülke ama üniversiteyi kazanan, hem de büyük şehirlerde bu puanları tuttura tuttura kazanan gençlerimizin sadece maddi imkansızlıklar ya da yurt sorunu sebebiyle okuyamaması, okula gitmekten vazgeçmesi ya da çok ağır şartlarda hayatlarına devam etmeleri gerçekten bizi çok çok üzüyor. İçimizi yaralıyor. Bir an önce israfı bırakıp, bir an önce gençler için öğrenciler için ne kadar imkanı varsa bunları seferber etmesi lazım. Çok israf var gerçekten, çok lüks harcama var. Bu kadar israf ve lüks harcama varken bunlardan kısılıp, tasarruf edilip mutlaka en önemli konu olan eğitime ve öğrencilerimize bu kaynakların yönlendirilmesi lazım” dedi.

“AMERİKA’DA AÇILAN TÜRKEVİ PROJESİ DESTEKLEDİĞİMİZ PROJEDİR!”

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından Amerika’nın New York şehrinde açılan Türkevi hakkında da görüşlerini bildiren Babacan; “Amerika’da açılan Türkiye’nin tabi konum olarak Birleşmiş Milletler Binasının tam karşısında prestijli konumda bir bina, benim de dışişleri bakanıyken o binaya katkılarım olmuştu. O binanın inşaat hakkı sınırlıyken yandaki bir restaurantı benim dışişleri dönemimde satın almıştık Türkiye Cumhuriyeti olarak ve o restaurantın çok ciddi bir imar hakkı vardı. O restauranta beraber, ilave imar hakkıyla beraber orada güzel bir eser meydana geldi. Tabi maliyeti nedir, kaça mal ettiler bilmiyorum. Onun zamanı geldiği zaman onların hepsine bakılır ama ülkemiz için bir prestijdir. Birleşmiş Milletler Binasının tam karşısında bir Türkiye’nin olması, Türkiye Cumhuriyetine ait bir mülkün olması bütün dünya açısından kıymetlidir. Eğer ülkenin itibarından bahsediyorsak, bu bir itibar projesidir bana göre ama içerideki lüks harcama, bu şatafat adeta kendi milletimize karşı gösteriş. Külliyelerle, lüks uçaklar, 100 konvoyluk araçlar yani kendi milletimize gösteriş anlamına gelecek harcamalar son derece yanlış. Kimi kime anlatıyorsunuz? Kimin parasıyla kime hava atıyorsunuz? Ama yurt dışında yapılan böyle bir eser ülkemiz için bir itibardır. Desteklediğimiz bir projedir” dedi.

(Cevdet Akgün)