Bu kısa yazıda “zeka testi” yapmayacağım. Kimseyi karalama amacım da yok. Siyaset ile ilgili bir analiz de yapmıyorum. Suçlama, kötüleme de yok. Son 50 yılın gidişatı üzerine kısa notlar iletmek istiyorum.

1960-70’li yıllarda ilkokula giden bir yakınımın Türkçe, matematik ve tarım derslerinde kullandığı defterlerini gördüm. Hiç abartmadan söylüyorum. İnci gibi yazılar, tümü elle çizilmiş müthiş haritalar, diyagramlar ve resimler vardı.

53 yaşındayım. 47 yıldır elim kalem tutuyor. Bunca zamanda şunu öğrendim: Not tutmadan, yazmadan, çizmeden kalıcı öğrenme olamıyor. Ortaokul, lise ve üniversiteye giderken önemli dersler için hep iki defter tuttum. Birincisi müsvedde idi. Okulda alel acele alınmış notlar içeriyordu. Eve (yurda) gelince bunları ikinci deftere aktarıyordum (temize çekiyordum). Bu sayede aynı gün ikinci tekrar yapmış olmam nedeniyle bilgiler beynimde daha uzun süre kalıcı oluyordu.

1982-85 yıllarında meslek lisesinde öğrendiğim mesleki bilgiler, aradan 35 yıl geçmesine rağmen net biçimde hafızamdadır. Bunun sebebi anlatılan konuların uygulamasını (deneyini, temrinini) da yapmış olmamdır.

Yazmadan, çizmeden, uygulamadan, denemeden öğrenilenler maksimum 1 ay sonra yüzde 90 oranında kaybolur. İşte bu sebeple çocuklarınızın yazarak, çizerek, yaparak öğrenmesini sağlayınız. Sadece okuyarak, ekrandan bakarak öğrenme “kalıcı” olmaz.

Ortaokul ve liseye giden tanıdıklarıma “Bir yılda kaç hafta var? 80 TL’nin yüzde 20’si kaçtır? Bir sayısı 0,5 ile çarpmak kaça bölmektir? 1/10’u 5 TL olan paranın yüzde 50’si kaç TL’dir? Türkiye hangi kıtada yer almaktadır?” benzeri basit sorular sorduğumda yüzde 90’ına cevap alamıyorum.

Yazar Sunay Akın şunu der: “Efendim çocuklarımız kitap okumuyor. Bunu nasıl sağlarız diye bana soruluyor. Ben de onlara hep şunu derim: Evladınız sizi yemek yerken, uyurken, gezerken, TV izlerken görüyor mu? Görüyor. Peki kitap okurken görüyor mu? Hayır. O halde onların öğrenme merakı içinde olmasını beklemeyin.”

Kıssadan hisse: Bilgisayar oyunları, sosyal medya siteleri ve televizyon geniş kitleleri okumaz, yazmaz hale getirdi. Bu gidişat üretimsiz, projesiz, patentsiz, bilimsiz bir yapıya doğru sürüklüyor.