İlk hatırladığım 1973 seçimlerinde çocuktum epeyce de, “6 Haziran Ecevit Başbakan” diye yeri görü inlettiğimiz 1977 seçimlerini iyi biliyorum. Toplumun ayakta, sokakların kıpır kıpır olduğu o çiçekli günlerde hükümet önündeki mitinglerde izdiham yaşanıyordu resmen. Olağan günlerde doğru düzgün araç görünmeyen caddelerde ucu bucağı görünmeyen konvoylar dolaşıyordu. Afiş ve yazılarla tüm evlerinki dahil tüm duvarlar rengarenkti, o yılların en etkin propaganda yöntemi bunlardı çünkü… 

Anons sistemlerinden yapılan konuşmaların da çok önemsendiği o yıllarda, günde, en çok üç beş saat yayın yapan televizyon ayrıcalıklı evlerin pahalı eşyası olmaktan yeni yeni çıkmaya başlarken, radyo en önemli iletişim aracı olarak başköşedeydi. Yaşım gereği hiçbir görevim yoktu, ama mahallemin üç sandığından çıkan sonuçları almış, koşa koşa CHP’ye getirmiştim. İnsanların başıma üşüşüp rakamları öğrenmeye çalışması nasıl da mutlu etmişti. Kendim de inanmıştım ki, büyüyordum artık…

MUHTEŞEM ALİ RIZA BİNBOĞA ŞARKISI: YARINLAR

Geç vakitte seçimleri CHP’nin kazandığı anlaşılmış il merkezi önünden Gazipaşa’ya doğru akın yapmıştık adeta. Allah’ım nasıl bir kalabalıktı o? Toplumun her kesiminden binlerce insan kol kola şarkılar söylüyorduk.  Sokaktan taşan umudun yıldızlara ulaştığı o akşam, hepimizin dilinde hâlâ dinlerken gözlerimi yaşartan Ali Rıza Binboğa şarkısı vardı: “Özgürlük ve barış tüm insanların / Özlemi olacak yarınlarda / Anam bacım kardeşim, eşim dostum yandaşım /Daha da mutluyuz yarınlarda…”

Sonrasıysa tam bir hayal kırıklığı. CHP 217 milletvekilinde kalmış, tek başına hükümeti kuracak bir çoğunluğa ulaşamamıştı. Hevesimiz kursağımızda kalmıştı resmen. Her türlü provokasyonun art arda geldiği kâbus günleri başlamış, sokaklardaki umut dolu seslerin yerini canhıraş haykırışlar almıştı. Zonguldak’ta hissetmesek de her yan kan gölüne dönmüştü. Çok geç farkına vardık ki, birileri, ülkeyi 12 Eylül’e hazırlıyordu. Art arda kurulan Milliyetçi Cephe hükümetleri daha da hızlandırıyordu süreci…

14 MAYIS’A, 5 HAZİRAN 1977’NİN UMUTLARIYLA GİDİYORUZ

Bugün siyasetten ekonomiye neredeyse her alanda 12 Eylül faşizminin izlerini taşıyoruz. Toplumsal olaylar şayetlerle yorumlanmaz ama o coşkumuzu büyük uzlaşı ile taçlandırıp farklı görüşlerin birlikte iş yapma becerisini geliştiren bir güce dönüştürebilseydik, emin olun bambaşka bir Türkiye çıkardı ortaya. Ekonomiden demokrasiye, kültürden toplumsal yaşama çok daha ilerilerde olunduğu gibi, herkesin yurttaşı olmaktan mutlu olduğu daha adil bir ülke de yaratılabilirdi kesinlikle…

14 Mayıs’a, tıpkı 5 Haziran 1977’deki gibi büyük umutlarla gidiyoruz. O günlerden farklı olarak, sağduyu hakim oldu, daha şimdiden bir büyük uzlaşı çıkarıldı ortaya. Siyasetin pek çok rengi bir amaç etrafında birleşti. Bozmaya çalışanlara yurttaşlar anında tepki de veriyor üstelik. Zorun da zoru günler yaşayan ülke, oluşturduğu toplumsal mutabakatla, aydınlık yarınlara doğru koşuyor. Bizeyse ayrımsız herkesle kucaklaşıp,  sandıklara koşmak düşüyor. Bu kez başaracağız galiba. Ha gayret…