Eğitim Sen Zonguldak Şube Yönetim Kurulu, MEB’in attığı imzaya sahip çıkması gerektiğini belirtti. 

Konuyla ilgili yazılı açıklamada bulunan eğitim Sen Şubesi Yürütme Kurulu, şunları söyledi:

"Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun “Ders Görevinin Yapılmış Sayılacağı Haller” başlıklı 24. maddesi şu şekildedir:

“ Milli Eğitim Bakanlığına bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders yılı içerisindeki iş günlerinde genel idari izinli olmaları sebebiyle eğitim ve öğretim faaliyetlerini fiilen yerine getiremeyen yönetici ve öğretmenler ile öğrencilerin çeşitli nedenlerle sınıf veya okul bütünlüğünde izinli sayılmaları sebebiyle eğitim ve öğretim faaliyetlerini fiilen yerine getiremeyen yönetici ve öğretmenler, bu sürelerde üzerlerinde bulunan aylık karşılığı ders, varsa ek ders, ders niteliğinde yönetim, hazırlık ve planlama görevlerini yapmış sayılırlar.” Bu madde gereğince MEB’ in toplu sözleşme hükümlerine uyması gerekmektedir.

Mart-Haziran 2020 döneminde ders ücretleri ödenebilirken bugün neden ödenmediği ivedilikle açıklanmalıdır. Anayasanın 18. Maddesine göre “hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve angarya yasaktır”. Öğretmenlerin emeklerinin karşılığını almadan çalıştırılması suçtur. Bugün yaşanan durum tam olarak budur. Ek derslerin ödenmemesi bu hakkın açıkça gasp edilmesidir.

İdareciler görev, yetki ve sorumluluklarının dışına çıkarak (durumdan vazife çıkararak) öğretmenlerin üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bu durum öğretmenlerin moral ve motivasyonu bozarak çalışma barışını olumsuz etkilemektedir. Bu uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.

Anayasanın 50. Maddesine göre “çalışanların dinlenme hakkı gasp edilemez. Çalışma saatleri dışında, bayramlarda ve tatil günleri ders görevi verilemez.”

Öğretmenlere EBA’dan canlı ders anlatımı dışında diğer dijital platformları (zoom vb.) kullanımları dayatılamaz!

Yine Anayasanın 42. Maddesine göre “kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz”. Ayrıca eğitimde fırsat ve imkan eşitliği, eşitsizliğe dönüştürülemez. Özel okullar ve etüt merkezlerinde her yaş gurubundan öğrenciler yüz yüze öğrenime devam etmektedir. Bu durum var olan eşitsizliği daha da derinleştirmektedir.

Çocuk Hakları Bildirgesinde, çocukları ilgilendiren bütün çalışmalarda çocuğun yararının gözetilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Ancak bu ilkelere uyulmamıştır. Öğrenciler Devlet eliyle (meb) öğretmenin, ailenin zorbalığına mahkum edilmiştir. Pandemi koşulları toplumda; çalışan ve çalışamayan ailelerin üzerindeki baskıyı arttırmıştır. Stres yükünün arttığı bu ortamda en masum ve en çok etkilenen çocuklardır. Toplum sağlığını gözetelim derken, geleceğimiz olan çocukların üzerlerinde ne kadar süreceği öngörülemeyen olumsuz etiler bırakacağı bilinmelidir. Özellikle 6-12 yaş grubu çocuklarımız sabah Eba, EbaTv., öğleden sonra öğretmenlerin canlı ders uygulamalarıyla 5-7 saat ekran karşısında hiçte uygun olmayan (masa, sandalye) koşullarda oturtulmaktadır. Oyun, dinlenme, beslenme ihtiyaçları gözetilmemiştir.

Sonuç olarak; yaşanan bütün bu olumsuzlukları düzeltecek ve düzenleyecek olan Meb olayı politik gözle değil, bilimsel-pedogojik çerçevede ele almalı çözüm üretmelidir." (Haber Merkezi)