Haydi iskeleye balık almaya,

Ne güzel günlerdi,
sürmenin altına yanaşan teknelerden, kovayla hamsi alınan günler......

Hamsi,balık,iskele deyince,Ali Kaya abinin,ikinci motoru beklemek adlı yazısı aklıma gelir....

Yaşamları boyunca ikinci motoru bekleyenlere,

Ali Kayanın yazısı....
* * * *

Benim çocukluğumda hamsi tartılarak satılmazdı. İskelede bol ışıklı, sevimli balıkçı dükkânları da yoktu elbette.

Palamutlar, iskelenin beton zeminine yığılır, hamsi de motorlardan torbalarla, tenekelerle satılırdı.

Hamsi balığı, yoksulların protein kaynağıydı ve bol tutulur, bol tüketilirdi. Hatta fındık köklerine gübre olarak konulduğunu da bilirim.

Siz bakmayın hamsinin Lazlarla özdeşleştirilmesine, o zamanlarda herkes en az Lazlar kadar hamsiye düşkündü.

* * * *
İKİNCİ MOTORU BEKLEMEK

Çocuktum; ortaokul yıllarım...

Evden beni iskeleye hamsi almaya gönderdiler.

İskelede tek bir motor var. Bir yığın insan balık almaya çalışıyor, deniz hareketli, herkes motora saldırdığından bir türlü balık alamadım. Sonuçta motorda balık bitti.

İskeledekiler, “İkinci motor gelecek” dedikleri için de birkaç kişi bekliyoruz. Hava karardı, görünürde motor yok, evden merak etmişler, gelip beni buldular.

Neden geciktiğimi sorduklarında, “İkinci motoru bekliyorum” demiştim.

Bu konu, uzun süre aile içerisinde bana takılmalarına neden oldu.

* * * *

İşin espri yanının dışında benim yaşama bakışımın bir parçasıydı, ikinci motoru beklemek.

Ve elbette yaşamım boyunca hep ikinci motoru beklemeye tahammül ettim.

Bu razı oluşumun nedeni, ait olduğum kültürün ve ailemin vermeye çalıştığı terbiyenin karakterime yansımasıydı.

Sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı önde tutma çabasıydı.

Bu nedenle yaşamdan maddi-manevi taleplerde bulunurken, bencil olmamaya çalışırım.

Benim dışımda bir dünyanın, benim dışımda insanların ve bu insanların da yaşamdan haklı taleplerinin olduğunu bilirim.

Zonguldak Nostalji / Ali kaya (6 Kasım 2000)