İSA ÇAVUŞ...

1927 tarihli İnağzı’nda faaliyette olan maden ocağı girişi önünde çekilmiş, maden sahipleri ile maden işçilerinin ocak ağzında çekilmiş toplu hatıra fotoğrafı…

Takım elbiseli, kravatlı maden sahipleri ve arkasında yalınayak, üzerlerinde kirli elbiseli, aynı karede bulunan maden işçileri…

 

Fotoğrafın “1927 İnağzı maden ocağı” açıklamasıyla elime geçmiş olması beni çok heyecanlandırdı. İnağzı mahallesi baba toprağı, atalarımızın ve bizim büyüdüğümüz, karnımızı doyurduğumuz ve barındığımız topraklardı…

Fotoğrafı görür görmez, aklıma büyükanne ve büyükbabamızın anlattıkları hikayeleri, yokluk ve yoksulluk ile başladıkları göçün maceraları. Madenlerde başlayan yeni hayatlar ve yine madenlerde sona eren yaşamlar aklıma geldi.

 

Fotoğrafı kare-kare incelediğimde, kenarda gördüğüm bir yüz, içimde boşluk, kalbimde heyecan uyandırması yarattı. Büyükannemin anlattığı, babamın da şahit olduğu eski yaşamlar, sürpriz olan fotoğraf karesiyle gözümün önünde hayat buldu. Fotoğrafın tarihi, maden ocağının konumu ve o tarihlerde gelişen olayların akışı bu fotoğraf sayesinde taşların yerine oturmasına sebep oldu. Sağda yukarıda oturmuş bir kişi ve yüzündeki ifade aniden beni fotoğrafa kilitledi. Çok heyecanlandım, heyecanımı paylaşmak için ağabeyime fotoğrafın kopyasını yollayarak ve ön bilgi vermeden incelemesini istedim. O da aynı kişiyi hedef göstererek heyecanla geri dönüş yaptı… Teşhisimiz doğru olabilirdi... Fotoğrafın tarihi ile ortalama yaşı örtüşüyordu. 1909 doğumluydu, iş hayatına 12 yaşında başlamıştı. 18 yaşında da madenlerde çalışma hayatına girmişti. Çocuk yaşta Zonguldak’a göç gelmiş daha sonra hayata tutununca ailesini de yanına almıştı. Fotoğrafta yalınayak, ifadeli oturuşundan da esinlendiğimiz, büyükbabamız İsa Yıldırım’a çok benziyordu. Dakikalarca inceledik, elimizde olan fotoğrafları son dönemine ait fotoğraflar. 40 yaşından öncesine ait bir fotoğraf karesi bulunmuyor. Ancak çocuklarının dönem fotoğrafları babalarıyla benzerlikler gösteriyor. Ben fotoğraftaki yüzün o olduğunu hissediyorum. Olmasa bile yaşattığı heyecan ve fotoğraftaki atmosfer bizi hiçbir zaman bir daha bilemeyeceğimiz o günlere tekrar götürüp getirdi. Bu haz ve heyecan bize yetti…

 

BÜYÜKBABAM “İSA YILDIRIM” (İSA ÇAVUŞ)

 

1909 yılında Erzincan’da doğan İsa çavuş, çocuk yaşlarındayken Zonguldak’taki Ali Fırat beyin (Kürt Ali Bey) ocaklarında çalışmak için köyündeki büyükleriyle birlikte 12 yaşında Zonguldak’a gelir. Askerlik zamanı gelene kadar Ali beyin maden sahasında çalışır. 1930 yılında evli ve üç erkek çocuk sahibidir. Askerlik dönüşü memlekette bulunan ailesini de yanına alır ve üç kız çocuğu daha dünyaya getirir. Altı çocuğunu zor imkanlar da büyütür ve okutur. Ali beyin madenleri devletleşince Ereğli Kömürleri İşletmesine iş başı yapar. 1968 yılına kadar çalışır. Emekli olduğunda çocuklarına ekonomik zemini hazır etmiştir. Ancak yakalandığı meslek hastalığından dolayı emekliliğinin keyfini çıkaramadan 1972 senesinde hayata gözlerini yumar.

İSA ÇAVUŞ VE İHSAN SOYAK (TTK UMUM MÜDÜRÜ)…

İkinci dünya savaşı sırasında, kömürün altından daha değerli olduğu bir zaman, yoğun kar yağışı, üretimin sevkiyatında büyük aksamalara sebep oluyor. Yine karlı geçen bir gecenin sabahı, saat 04.00… Oturdukları evin kapısı sabahın kör karanlığında acı-acı çalınıyor. İsa çavuş ve ailesi vakitsiz çalınan evin kapısını duyunca heyecanla yataklarından fırlıyorlar. Ortanca oğlu 10 yaşındaki Ferit, babasının ayağına sarılarak dış kapıyı açıyorlar. Kara gömülmüş üç atlı üzerinde dimdik duran üç kişi karşılarında beliriyor. İsa çavuş ortadaki atlıyı hemen tanıyor… Havzanın ve şirketin en üst mertebesindeki adam, Müessese Müdürü “İhsan Soyak” Koskoca kurucu müdür sabahın köründe at sırtında karları yara-yara Zonguldak’tan İnağzı’na gelerek, sevkiyatın aksamaması için erken saatte teker-teker işçilerini göreve toparlıyor. Bundan sonra Kilimli, Karadon ve Gelik diğer güzergahı olacak…

 

İsa Çavuş ve adamları toparlanıp bölgesinde kar küreyerek kapanan yolları açıp demiryolu silosundan kömür sevkiyatının devamlılığını sağlıyorlar… Yaşanılan kısa hikaye çok sıradan görünüyor olabilir, o yılların çalışma koşullarını, işçi - patron ve iş disiplini ilişkisini anlatan güzel bir örnek aynı zamanda…

 

ALİ FIRAT (KÜRT ALİ BEY) KİMDİR?

Zonguldak'ın en eski kömür işletmecisi, tanınmış ve nüfuslu iş adamı...

Abisi Ferhat Çavuş'la birlikte (1901) geldikleri Zonguldak'a maden ocaklarında maden işletmecisi olarak işe başladı, daha ilerleyen zamanda madenlerin lojistik ihtiyaçlarını karşılamak üzere kendi işyerini kurdu. 1930 yılında yabancı sermayeli işletmeler Zonguldak'ı terk edince, Kilimli ve İnağzı'ndaki batmış ocakları eski sahiplerinden satın aldı. Bu ocaklarda çalıştırmak için yüzlerce insana istihdam sağlarken, Avusturya Eskayif şirketiyle anlaşarak İnağzı Lavuar'ını ve Elektrik santralini inşa etti. Bölgeye işçi pavyonları ve memur evleri yaptırdı. Santral ve lavuar bölgelerine dekovil hattı döşedi, Gemiler için sahile yükleme rampaları yaptı. 6 sene işletmeciliğini yaptığı Kilimli-İnağzı-Bağlık maden tesisleri ve şirketleri devletleştirilince zor günler yaşadı. Kozlu ve Kilimli maden direk ihtiyacı ihalesini aldı. Bir dönem Kozlu İhsaniye kömür ocaklarını çalıştırdı... Zonguldak kent tarihinin bir dönemine adını yazdırdı... Evli iki kız çocuğu sahibi olan Ali Fırat Aralık 1972 yılında Zonguldak’ta vefat etti…

 

Alıntı: Yüksel Yıldırım

Zonguldak Nostalji