İsmet İnönü’nün meşhur, “BİR ÜLKEDE NAMUSSUZLAR KADAR NAMUSLULAR DA CESUR OLMADIKÇA O ÜLKEDE KURTULUŞ ZORDUR” sözünü basın için kullandığını biliyor muydunuz? Tarihi konuşmasında basının önemini vurgulayan İnönü; basın özgürlüğü, gazetecilerin cesareti ve meslek namusuna değiniyor…

Tarihçi – Yazar Murat Ekrem Zaman’ın gün ışığına çıkardığı Basın Özgürlüğü’ne dair Meclis konuşmasının orijinal halini, 10 Ocak Çalışan gazeteciler Günü’nü hak eden basın mensupları için istifadenize sunuyoruz:

“BAŞBAKAN İSMET PAŞA'NIN BEYANATININ NEŞİR VE İLÂNI HAKKINDA

(Resmî Gazete ile neşir ve ilâm: 13/V11/1931 - Sayı: 1847)

No, 647

Meclisi Âlinin 5 - VII -1931 tarihli inikadında Başvekil ismet Paşa Hazretleri tarafından vaki beyanatın memleketin her tarafında neşir ve ilânı tekarrur etmiştir. (Cilt: 3 - Sayfa: 2 : 44,70)

11 Temmuz 1931

… Matbuat hürriyetinin zararlarını evvelâ arkadaşları olan diğer matbuatı bertaraf etmek mecburiyetindedir. Evvelen matbuat yekdiğerini murakabe etmelidir. Fena sözler, fena neşriyat memleketin efkârını fena istikamete sevk ediyorsa buna iştirak etmiyen matbuat tek cephe alarak cesurane diğerlerinin üzerine atılmak, mütemadiyen (sürekli olarak) efkârı umumiyeyi (kamuoyunu) tenvir etmek(aydınlatmak), zehirden kurtarmak lâzımdır.

Halk idaresinde siyasî vaziyette bulunanlar memleketi idare eden başvekilmiş gibi hususî mesuliyet (sorumlulukla) hissile mütehassis olmak (duygulanmak) lâzımdır. Yedi yaşındaki çocuğa ders vermek için muallimi (öğretmeni) hususî (özel) bir çok takyidata (şartlara) tabi tutuyoruz. Bir milletin efkârına her gün bir fikir telkin etmek (aşılama)iddiasında bulunan adamlar bir takım murakabelere (kontrollere) tabi olmalıdır. Bu murakabelerin başında kanunî murakabe hükümsüz, bu murakabelerin başında evvelen diğer matbuat gelir. Ondan sonra cemiyetin siyasî hayatında bulunanlar murakabe ederler. Kanunî murakabeler son çarelerdir.

Arkadaşlar; ben birçok zamanlar gayretle ve endişe ile bu hayatı takip ettim. Erbabı namus haysiyetlerini tehlikede görerek memleketin mukadderatında fikir ve meşguliyet sahibi olmak endişesile yavaş yavaş kendilerini siliyorlar. Her kes her hangi bir vesile ile kendisini matbuat diline düşürüp te haysiyetinin örselenmesinden, insan yüzüne bakamayacak hale helmesinden korkuyor.

ARKADAŞLAR! EĞER BİR MEMLEKTTE ERBABI NAMUS LÂAKAL EŞİRRA KADAR SABUR OLMAZSA, O MEMLEKET BEHEMEHAL BATAR ( Sürekli alkışlar ).

Halk idaresi, hepimizin idaresi, millet idaresi diyoruz. Bu iddia da bulunan her kesin millete taalûk eden meselelerde hissesi ve mesuliyeti olmak lâzımdır. Eğer bir Hükümet bütün meseleleri halledecekse onun kurunuvusta padişahından ne farkı vardır ?(" Bravu sesleri, alkışlar). Benim görüşüm matbuatın haklı veya haksız tarizleri!e, tenkitlerde geçen zamandan istifade edilmiştir. Endişe veren yerlerin tebarüz ettirdiğimiz gibi istifadeli olan yerleri de tasdik etmeliyiz. istifadenin başı bence, bilhassa matbuatın çok faal bulunduğu İstanbulda gördüğüm tekâmüldür. İstanbul çok neşriyat ve mücadelâta muhatap olduğu halde, efkârı umumiyesinde salim bir sükûnet hasıl olmuştur. Bir de asıl gördüğüm terakki, matbuat meselelerinin bütün memlekette uyandırdığı heyecan ve infialdir ki, Büyük Meclis ona bu gün şahit olmakla milletin efkârı umumiyesine tamamen tercüman olmuştur. Böyle bir aksülamel ve hassasiyetin uyanması bence matbuat hürriyetinin sui istimaline sahne olan bir memlekette büyük bir terakkidir.

İsmet İNÖNÜ’nün TBBM tutanağından alınmış sözünün; “BİR ÜLKEDE NAMUSSUZLAR KADAR NAMUSLULAR DA CESUR OLMADIKÇA O ÜLKEDE KURTULUŞ ZORDUR” şeklindeki tercümesini, İnönü heykelinin kaidesine yazdıran kişi, -Zonguldak’ın tarihine ve kültürüne saygılı son- Belediye Başkanı YÜKSEL AYTAÇ’tır.”