Urfa’da aldı sazı eline, vardı Zonguldak iline…

 

Urfa’nın Türkü Abidesi

 

M U K İ M T AH İ R...

 

Harran’da başlayıp raylarda üzerinde hazinle biten bir ömrün 74 yıllık sır perdesi aralanıyor!

 

“AYAĞINDA KUNDURA” ve çok sayıdaki Urfa türkülerinin bestekârı, tamburi ve ses sanatçısıydı…

 

Hazin yaşam ve ölüm öyküsüyle ünlü müzisyen Mozart’la aynı kaderi paylaştı…

 

Zonguldak’ta demiryolu inşasında hayatını kaybettiği belirtilen sanatçının Fatiha okunacak mezarı bile bulunmamıştı…

 

Şair Sadettin Kaplan Anadolu’yu şöyle tarif eder bir şiirinde:

 

Deresinde sazan varsa

 

Her köyde bir ozan varsa

 

Beş vakit ezan varsa

 

Orası Anadolu’dur

 

Hayat bir başkadır; muhteşem doğası ve sıcakkanlı insanlarıyla binlerce yıl çok sayıda medeniyete beşiklik etmiş Anadolu topraklarında.

 

Konya ovası kadar uçsuz bucaksız sevdalar yaşanır bu gök kubbe altında. Ekinler biçilir, harmanlar dövülür. Al al kına yakılır genç kızların ellerine. Halaylar çekilir, davullar dövülür köy meydanlarında. Koyunlar otlar, kuzular meler yemyeşil yaylalarında. Atlar dörtnala koşar Harran Ovası’nda. Şafak sökmeden hamsiler avlanır, Karadeniz’in azgın sularında.

 

Bazen de gencecik bedenler sulara gark olur Fırat’ta, Dicle’de, Çoruh’ta. Bir avuç kömür ve ekmek parası uğruna ömürler tüketilir, bedenler kömürleşir Karaelmas diyarında. İşte o vakit yüreklere kor düşer; feryatlar arşa yükselir, gök kubbe çatlar ağıt sesinden…

 

Anadolu’nun bereketli topraklarında boy veren saz ve söz ustası ozanlar, yaşadıkları dönemin acı ve sevinçleriyle doğanın tüm renklerini Türkülere dönüştürürler.

 

İnişli-çıkışlı bir yaşamın ardından çok erken yaşta ve gözlerden uzak gurbet ellerde hayata veda eden Türkü abidesi sanatçı, kimsesizler mezarlığına defnedilen dünya müzik tarihinin en büyük dehası Avusturyalı W.A. Mozart’la aynı kaderi paylaştı. Nerede öldüğü belli olmadığı gibi yakınları ve sevenlerinin başında bir Fatiha okuyabilecekleri mezar taşı dahi yoktu.

 

İbrahim Tatlıses, onun “AYAĞINDA KUNDURA” türküsüyle meşhur oldu

 

Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1900 yılında Urfa'da dünyaya gelen Mukim Tahir, küçük yaşlardan itibaren merak sardığı müzik konusunda birçok hocadan ders aldı.

 

Mukim Tahir’in ilk ses kayıtları 1938 yılında derleme gezisi için Urfa’ya gelen Muzaffer Sarısözen tarafından gerçekleştirildi. Bu derlemede kendi sesinden “Çarşıda nişe”, “Bu pınar eşme pınar”, “Abdo’nun mezarı”, “Hava Havayi deli gönül” eserleri kaydedilmiştir.

 

İstanbul’a giderek üç taş plak yapan Mukim Tahir, İbrahim Tatlıses’i meşhur yapan “Ayağında kundura” türküsünden başka “Kapıyı çalan kimdir”, “Hüsnün senin”, “Elleri pambuğ”, “Kırmızı kurdele”, “Yara sızlar” eserlerini okudu. Onun taş plağa okuduğu eserleri; İbrahim Tatlıses, Zeki Müren, Kamuran Akkor, Huri Sapan, Mustafa Sağyaşar, Nuri Sesigüzel, Seyfettin Sucu, Mehmet Özbek ve Münevver Özdemir gibi pek çok ünlü sanatçı tarafından plak ve CD’lere okunmuştur.

 

Urfa Halk müziğinde sanatçı kimliği yanında, önemli bir kaynak kişi olan sanatçı TRT repertuvarına çok sayıda eser kazandırdı.

 

Mukim Tahir’in taş plaka okuduğu eserler, İbrahim Tatlıses, Zeki Müren, Kamuran Akkor, Huri Sapan, Mustafa Sağyaşar, Nuri Sesigüzel, Seyfettin Sucu, Mehmet Özbek ve Münevver Özdemir gibi pek çok ünlü sanatçı tarafından plak ve CD‘lere okunmuştu

 

Ayağında Kundura, Kapıyı Çalan Kimdir, Kırmızı Kurdele türküleri ile Yaram Sızlar hoyratını okudu. Çarşıda Nişe, Havayı Deli Gönül, Abdo’nun Mezarı, Bu Pınar Eşme Pınar ezgileri Mukim Tahir’den derlenen eserlerdir.

 

Her şey yolunda giderken, çocuğa bile hürmet eden bir kişiliğe sahip sanatçı, arazi anlaşmazlığı yüzünden arkadaşıyla birlikte amcasını öldürdüğü için 101 yıl hapse mahkûm edilir. Cumhuriyet’in 10’uncu yılı nedeniyle çıkarılan genel af ile cezaevinden çıkar.

 

Bu defa da verem hastalığına yenik düşen çok sevdiği eşini kaybeder. Cezaevi hayatı ve eşini kaybetmesi onun yaşantısının bozulmasına neden olduğu gibi sefahate dalıp alkolün pençesine düşer. Elindeki arazi ve mülklerini satar.

 

Bir süre hamamda ve dayısının fırınında çalışan sanatçı, daha sonra Aynzeliha Parkı’nda bulunan Saz'da (Gazino) hem okuyuculuk yapar, hem de bağlama ve darbuka çalar.

 

1939 yılında alkolü bırakan Mukim Tahir, Tenekeci Mahmut Güzelgöz ve Hacı Nuri Hafız ile birlikte mevlit okumaya başlarlar.1941 yılında Şanlıurfa Halk Evi kahvesini ve saz ekibini çalıştırarak halk konserleri verir.

 

Urfa’ya Veda…

 

Bir zamanlar çaldığı sazlar ve söylediği türkülerle adından söz ettiren müzik dehası Mukim Tahir, zenginlikten fakirliğe düşmesini bir türlü içine sindiremez.

 

Takvimler 1945 yılını gösterdiğinde Zonguldak'ın Yenice nahiyesine müteahhitlik yapan arkadaşı Herrem Nuri’nin iş davetini hiç tereddüt etmeden kabul eder.

 

Dostlarıyla vedalaşırken, doğup büyüdüğü topraklara “Bir daha dönmeyeceğim" diyerek Urfa’dan ayrılır ve karaelmas diyarı Zonguldak’ın yolunu tutar.

 

“Yaşantısı gibi ölümü de hazin oldu”

 

Mukim Tahir’in hayatının son günlerine tanıklık eden kişi, sanatçıdan önce Zonguldak’ın Yenice nahiyesine çalışmaya giden Urfalı Köşker Hacı Mustafa Nacar’dır. Şanlıurfa folkloru üzerine araştırmalar yapan Abuzer Akbıyık’a konuşan ve "Onun yaşantısı kadar ölümü de hazin oldu" diyen Nacar, sanatçının nerede ve nasıl öldüğüne dair şu bilgileri aktarır:

 

"Biz Zonguldak'ın Yenice Nahiyesi’nin Cebeci Mevkiinde bulunan bir köyde, tren yolu işinde çalışmaya gittik, Mukim Tahir de bizden iki üç gün sonra oraya çalışmak üzere sazıyla birlikte geldi.

 

Memleketten ayrılmanın hasretinden olsa gerek çok dalgın ve düşünceliydi. Hasta ve bitkin bir vaziyetteydi ve geldiğinin üçüncü günü çok rahatsızlandı. Yerimiz ilçeye yaya olarak bir saat mesafedeydi, ilaç almak üzere ilçeye gitmeye hazırlanırken vefat etti. Cenazeyle ilgili gerekli hazırlıkları yaptık, defnetmek üzere yakınımızda bulunan köyün mezarlığına götürdük.

 

“Mezar bile olmayan çukura gömdük”

 

Mezarlık yeri, zemini yumuşak toprak olan tepelik bir yerdi. Toprağı kazdık ama sert bir zemin bulamadık ve açtığımız çukura gömdük, etrafına bir iki tahta koyduk. Yağmur yağıyordu ve toprak atınca tahtalar yıkıldı. Öylece üzerini kapattık.

 

Çok üzüldük, memleketin en meşhur ve en zengin insanını, memleketinden yüzlerce kilometre uzak bir köyde, mezar bile olmayan bir çukura gömdük. Öldüğünde cebinde on para çıkan Mukim Tahir’in bu şekilde ölümüne çok üzüldük. Moralimiz bozulduğu için dayanamayıp birkaç gün sonra biz de Urfa’ya döndük”

 

Araştırmalar sonuçsuz kaldı

 

Mukim Tahir’in tam olarak nerede öldüğü ve mezar yerinin bulunmasıyla ilgili bugüne kadar yapılan araştırmalar hep sonuçsuz kalır.

 

Söz konusu araştırmalar, Urfalı Köşker Hacı Mustafa Nacar’’ın ifadelerden yola çıkılarak, Ankara-Zonguldak demiryolu üzerinde bulunan Cebeciler Mevkii ile Zonguldak Şehir Mezarlığında yapılır.

 

1980’li yıllarda Zonguldak’ta görev yapan Urfalı Dr. Mehmet Işık’ın görev yaptığı sırada Zonguldak Aile Mezarlığı’nda “Urfalı Mukim Tahir” yazan mezar taşını gördüğünü belirtse de böyle bir mezara rastlanmaz.

 

Mezarın bulunması ve Şanlıurfa’ya nakli amacıyla, Urfa kültürüne büyük katkıları olan Halil Binbaşıoğlu’nun Şanlıurfa Belediye başkan yardımcısıyken(1992-94) Zonguldak Belediyesi’ne yaptığı yazılı başvurudan da bir netice çıkmaz.

 

Memleketinden yüzlerce kilometre uzakta yeri belli olmayan bir çukura gömülen Mukim Tahir ile ilgili araştırmaların sonuçsuz kalması, yüreklere gömülen acıyı her geçen gün derinleştirir.

 

Ta ki bizim araştırmamıza kadar!

 

Bizzat benim doğup büyüdüğüm topraklarda ve demiryolunda yaşanan Mukim Tahir’in hazin hikâyesiyle ilgili yaptığımız araştırmalar sonunda çok önemli bilgilere ulaştık.

 

1945 yılında Yenice’de orman dekovili inşa edildi!

 

Urfalı Köşker Hacı Mustafa Nacar’ın ifadeleri doğrultusunda Yenice nahiyesinin Cebeciler Mevkiinden geçen demiryolu çevresinde ve Zonguldak’ta yapılan araştırmalardan sonuç alınamadığına göre olay muhtemelen başka bir yerde yaşanmıştı.

 

Ayrıca Mustafa Nacar’ın ifadeleri ile sahadaki veriler örtüşmüyordu.

 

Zira Cebeciler Mevkii’nden geçen ve Mukim Tahir’in de çalıştığı belirtilen demiryolu (Filyos-Yenice-Balıkısık hattı) 1930, Zonguldak- Ankara hattı ise 1937’de işletmeye açıldı.

 

Ancak Ülkemizde özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında madenlerde, sanayi tesislerinde ve orman işletmelerindeki taşımacılık işleri inşa edilen dekovil (dar demiryolu) hatları üzerinden yapılıyordu. Söz konusu dekovil hatlarından biri de orman ürünlerinin taşınması amacıyla 1945 yılında Yenice inşa edilmişti.

 

“Orman dekovili 20 yıl hizmet etti ”

 

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Yenice Orman İşletmesinde uzun yıllar Muhasebeci olarak görev yaptıktan sonra Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü İşletmeler Saymanlığı görevinden emekli olan Seyfettin Toksöz, “Yenice Orman İşletmesi tarafından 1945 yılında orman envalini taşımak için Tarla orman bölgesi ile Yenice arasında dekovil hattı inşa edildi. 1965 yılında ise söküldü. Dekovil lokomotifleri de hurda olarak satıldı.” dedi. (S. Toksöz, Kişisel görüşme, 12 Mayıs 2020)

 

“22 kilometrelik dekovilde yük ve yolcu taşıdık”

 

Orman İdaresi tarafından orman ürünlerini taşımak amacıyla inşa edilen dekovil treninde gardfren(frenci) olarak çalıştığını anlatan Yenice Atatürk mahallesi sakinlerinden Ethem Derebaşı ise “Orman İşletmesi tarafından işletilen dekovil treninde 1947 yılında Gardfren olarak çalışmaya başladım. 1965 yılında dekovil hattı sökülünce yine Orman İşletmesine ait Yenice Kereste Fabrikasında görevlendirildim. Kereste Fabrikasının yapıldığı alanda önceden orman deposu vardı ve dekovil hattı buraya kadar gelirdi. İşe başladığımda tamamı 22 kilometre olan hattın bazı kesimlerinde inşaat devam ediyordu. Orman ürünlerinin yanı sıra orman işinde çalışanlar ile Güney köyü ve civarındaki köylüler de şehir merkezine gidiş-gelişlerinde dekovile binerlerdi. İki adet odunla ve bir adet mazotla çalışan olmak üzere üç adet dekovil lokomotifi vardı. Bu hat sökülünce orman işletmesi tarafından hurda olarak satıldı.” diyerek dekoville ilgili bilgilerini bizimle paylaştı. (E. Derebaşı, Kişisel görüşme, 12 Mayıs 2020)

 

Dekovil hattının inşasında hem yörede yaşayanlar, hem de dışından gelenler çalıştılar. İşte bu dışardan gelenlerden biri de Mukim Tahir’di.

 

Mukim Tahir nerede vefat etti?

 

Söz konusu dekovil hattının inşasında bizzat çalışan iki kişiyle görüşme gerçekleştirdik.

 

Mukim Tahir’in Urfa’dan elinde sazı ile Yenice’deki Orman içi dekovil hattının yapımında çalışmaya geldiğini, saz çalıp türkü söylediğini, rahatsızlanarak vefat ettiğinde hattın geçtiği Güney köyünde bir yolun kenarına defnedildiğini hatırladıklarını belirttiler. (Kendileriyle telefonla görüştüğümüz bu iki kişi görüşmemizi takip eden yıllarda ebediyete intikal ettiler.)

 

Bir başka kişi ise söz konusu dekovil hattının inşasında babasının çalıştığını, çalışanlardan türkü söyleyen ve Urfalı söylenen birisinin öldüğünü, kimsesi olmadığı için Güney köyüne gömüldüğünü babası tarafından kendisine anlatıldığını ifade etti.

 

Tanıkların ifadelerinden de anlaşılacağı üzere;

 

Urfalı Köşker Hacı Mustafa Nacar’ın ifadesindeki gibi 1945 yılında Yenice nahiyesinde bir demiryolu hattının inşası söz konusudur.

 

Ancak bu demiryolu, Cebeciler Mevkiinden geçen ulusal demiryolu hattı değil, Orman İdaresi tarafından Tarla adıyla bilinen orman bölgesi ile Yenice arasında inşa edilen 22 km’lik dekovil demiryoludur.

 

“Kısa mesafeli demiryolu olabilir”

 

Nitekim araştırmamızı tamamlayıp son anda kendisiyle görüşme fırsatı bulduğumuz Şanlıurfa kültürüne büyük katkı sağlayan Halil Binbaşıoğlu’na, Hacı Mustafa Nacar’ın ifade ettiği Yenice Cebeciler Mevkii’nden geçen demiryolunun 1945 yılında değil, 1930 yılında ve yabancı firma tarafından inşa edildiğini hatırlatmıştım.

 

Kendisi de “Öyleyse, demiryolu dedikleri Zonguldak demiryolu değil de kömür taşımacılığında kullanılan kısa mesafeli demiryolu olabilir.” diyerek, bizim dekoville ilgili yaklaşımımıza yakın bir ifade kullandı. (H. Binbaşıoğlu, Kişisel görüşme, 30 Mayıs 2020)

 

Elinde sazıyla Urfa’dan geldiği, saz çalıp türkü söylediği ifade edilen Mukim Tahir’in söz konusu dekovil hattının inşasında çalıştığı, çalışırken rahatsızlanarak vefat ettiği, cenazesinin de Yenice şehir merkezine yaklaşık bir saatlik yürüme mesafesinde olan dekovil hattının geçtiği Güney köyüne defnedildiği anlaşılmaktadır.

 

Sonuç olarak; Türk Halk Müziği ve Urfa yöresi folklorunda önemli yeri olan büyük usta Mukim Tahir’in nerede vefat ettiğine dair 74 yıllık sır perdesi aralanmıştır.

 

Geceli-gündüzlü çalışmalarla adeta iğneyle kuyu kazarak başarıyla sonuçlandırdığımız bu araştırmamızın Ülkemize, Urfalılara, sanatçımız Mukim Tahir’in yakınları ve sevenlerine hayırlı olmasını diliyorum.

 

Yenice’de Mukim Tahir Anma Günleri…

 

Ülkemizin ve Urfa’nın yetiştirdiği büyük usta Mukim Tahir’le ilgili şimdi herkese büyük görev düşüyor.

 

Hadisenin cereyan ettiği dönemde Zonguldak’a, şimdi ise Karabük iline bağlı olan Yenice ilçesinde sanatçımıza ait başında bir Fatiha okunabileceği anıt mezar yapılabilir.

 

“Mukim Tahir Anma Günleri” gibi kültürel etkinliklerle de sanatçımızın memleketi Urfa ile Yenice arasında dostluk, kardeşlik ve kültür köprüsü kurulabilir.

 

TEŞEKKÜRLER………………………………………

 

Kendilerine ulaştığımızda tarihe not düşen çok kıymetli bilgilerini bizimle paylaşan tanıklarımıza teşekkür ediyor, bilgilerini bizimle paylaştıktan bir süre sonra hayata veda edenleri de rahmet ve minnetle anıyorum.

 

Ayrıca Şanlıurfa Folklor Araştırmacısı Abuzer Akbıyık ve arşivleriyle Şanlıurfa kültürüne büyük katkı sağlayan Halil Binbaşıoğlu, Karabük- Yenice Tır Köyü Muhtarı İlhan Özgün, Mukim Tahir’in yakını Sevil Seyhan ve onun misafir edildiği Mersin Yardım ve İyilik Vakfı Huzurevi Müdürü Erkan Eren ile fotoğraflar için Tuncay Arslan başta olmak üzere araştırmamıza destek veren herkese teşekkür ediyorum.

 

KAYNAKÇA

 

1.Abuzer AKBIYIK, Avusturyalı Mozart'dan Urfalı Mukim Tahir'e, https://www.academia.edu/30610613/AVUSTURYALI_MOZARTDAN_URFALI_MUK%C4%B0M_TAH%C4%B0RE

2.İbrahim KEKEÇ, Yarım Kalan Demiryolu Hikâyeleri, http://www.demok.org/kardelen-sayi-77/

3.http://www.ihsanozturk.com/mukim_tahir_tahir_oturan-51.html

4.Tuncay Arslan,

https://www.facebook.com/Yenice-%C4%B0l%C3%A7esi-171873342823884

5. https://www.facebook.com/UrfaEskiFotograflari

Alıntı: İbrahim Kekeç(Araştırmacı-Yazar)

4 Ağustos 2020-Zonguldak Nostalji