Cumartesi günü Kanal Z’yi izliyorum…
Karşımda Zonguldak’ın 8 yılını çalan Muharrem Akdemir…
“Ne büyük cesaret” demeye kalmadan başlıyor program…
Ekrandan vıcık vıcık yağ akıyor…
Simge Kirli bir yandan, Derya efendi diğer taraftan…
İlerleyen dakikalarda ortalama zekadaki biri bile, programın CHP adayı Şenol Şanal’a karşı yapılmış kurgusal bir yapım olduğunu anlayabilir…
Çanak sorular…
Yağcılık desen o biçim…
Programı sunanlar kendileri çaldı, kendileri oynadı adeta…
Muharrem Akdemir ise stüdyonun konu mankeni…
Simge Kirli’yi başkası seslendiriyor belli…
Derya Akbıyık ise yancılık yapıyor partnerine...
Akdemir, çok iyi işler yapmış da, basın bürosu reklamını yapamamış…
Ufak at da civcivler yesin…
Çemişkezek Belediye Başkanı bile daha vizyoner…
Daha dürüst…
Daha şeffaftır halbuki…
Bu kentte yaşayan insanları kente ilk kez gelen misafirlerine mahcup eden bir belediye başkanı hangi yüzle televizyona çıkar aklım almaz…
“Utanması da yok” derler ya…
Bu halkın parasını müteahhitlere peşkeş çeken bir adam…
Kanal sahibinin kanatları altında çıktığı tv programında on binlerce Zonguldaklıya resmen küfür ediyor gözlerinin içine baka baka…
Seçime bir hafta kala Fransa’ya giden Akdemir, “Neden CHP’nin seçim çalışmalarına katılmıyorsunuz?” şeklindeki sorusuna ise gevrek gevrek “Çağırmadılar… Çağırdılar da programı söylemediler” diye cevap verebiliyor…
Neyse ki, kabus bitiyor…
Arkasında bıraktığı 8 yılın enkazını sormak yerine, AKP’ye yaranmak için Şenol Şanal üzerinden programı bitiren Sayın Kirli ve yancısı, izleyenleri de “mal” yerine koyuyor programda…
Zonguldak Belediyesi’ndeki kamu görevlilerinin AKP lehine siyaset yapmalarını sormadılar mesela…
Aynı zamanda patronlarının iş ortağı olan Davut Acar’ın son 8 yılda belediyeden kaç milyonluk ihalesiz iş aldığını soramadı Simge Kirli…
İmar kirliliğini, kaldırım işgalini, 12 bin lira alan odacı ve çaycı, belediyede kurulan mesai avuzunda toplanan paraların nereye gittiği, belediyede personelin nasıl bir siyasi baskı altında olduğunu, yol rezaletini sormak bir yana utanmasalar alkışlayacaklardı Simge Kirli ve Derya efendi…
Anladığım kadarıyla biri patronundan aldığı talimatlar, diğeri ise Akdemir döneminde uydur kaydır çıkardığı gazeteler üzerinden tahsil ettiği faturaların miktarına göre soru sordu Bay Akdemir’e…
Bir ar kendimi, yalanı doğru diye millete yutturan, doğruyu yalan diye haber yapan hükümet yanlısı A Haber’i izliyorum zannettim.
Allah’tan giderayak ağlamadı programda…
Dedim ya, ben ona değil onu o koltuğa oturtan CHP’lilerin aklına yanarım…
Ve bu kente bunu reva gören o siyasetçiler hala bu partide politika yapıyorsa vah halimize…
Şunun şurasında ne kaldı ki…
Her şey aslına rücu edermiş…
Eeee Muharrem Bey artık bu kentin yakasından düşer…
Müdavimi olduğu, ait olduğu kahvehanenin yolunu tutar…
Ne diyelim…
Bununla geçmiş olsun Zonguldak…
*
Rüşvet yemek…
Her ne kadar bir deyim de olsa, bizim ülkemizde bazı durumlarda rüşvet sahiden yenebiliyor…
AKP, 31 Mart’ta günler kala kesenin ağzını açtı…
Kimin kesesi?
Partinin değil, milletin kesesi…
Bir kaç gündür özellikle roman mahallesinde AKP tarafından dağıtılan yardım kolilerini duyuyorduk…
Paranın kaynağını belli değil…
Hadi onu geçtik…
Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından dağıtılan kavurmalara ne demeli?
Ucu kime giderse gitsin, devletin imkanlarının siyasi rüşvet olarak dağıtılmasına izin vermeyeceğiz…
Ha CHP adayı Karaman’da Kızılay’a ait kavurmaları dağıtmış…
Ha AKP adayı Zonguldak merkezde fakir fukaranın yiyeceğini seçim rüşveti olarak dağıtmış…
Rüşvet rüşvettir!
Roman mahallesini yakından tanıyan biri olarak çok net söylüyorum…
Romanlar o kumanya fişlerini, kavurmaları afiyetle yer…
Ama gider oyunu paşa gönlünün istediği partiye atar…
Benden söylemesi…