Öğretmenlerimiz başımızın tacı...

Ama hangi öğretmenler?

Önce kendini bilen, sonra bir mum gibi etrafı aydınlatan öğretmenler...

Bilmem sizin de aklınıza gelir mi; ama eğitim öğretim denince hep bu mısralar dökülür benim dudaklarımdan:

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin(i) bilmezsen
Ya nice okumaktır...

İşte bütün mesele bu.

Bilgi ne kadar kıymetli olursa olsun, eğer öğrendiklerine uygun davranmaz ve kendini bilmezsen; ne kendine ne de başkasına faydan olur!

Öğretmenlerimizi de ben bu kategoride görüyorum. Yani mesleğinin hakkını verebiliyor mu, geleceğimiz olan çocuklarımıza güzel örnek olabiliyor mu? Ben işte buna bakarım! 

Çünkü anne babalar olarak hayattaki en kıymetlilerimizi onlara emanet ediyoruz.

Sadece onları koruyup kollasınlar diye değil; oturmaları kalkmaları, konuşmaları, öğrettikleri ve savundukları idealler ile baştan sona çocuklarımızın zihin kodlarını oluştursunlar ve topluma faydalı bireyler yetiştirsinler diye teslim ediyoruz. O yüzden onlara çok şey borçlu olduğumuzu biliyoruz.

İyi öğretmen demek, topluma kazandırılan onlarca yüzlerce kaliteli nesil demek. Bu da mutlu ve güzel yarınlar demek...

Yarınımız olan yavrularımıza eğitim, ilim irfan, talim terbiye, bilim - sanat ve kültürü bir nakış gibi işleyen güzel yürekli öğretmenler lazım bize her şeyden önce. 

Öğretmenliğin günü saati olmadığı için bir güne sığdırılmasını doğru bulmuyorum. Fakat yine de hak eden öğretmenlerimiz için bir değer atfetme adına 24 Kasım Öğretmenler Gününü önemsiyor, bütün kendini bilen öğretmenlerimizin gününü kutluyorum.  

VATANDAŞA KOLAYLIK SAĞLAYIN

Devlet ve millet olarak zor süreçten geçiyoruz. Devlet mecburen yasaklar getirdi. Yasaklar gelince esnaf kara kara düşünmeye başladı. Her yer felç oldu. Can kıymetli, ama o canın ayakta kalması için ekonomik döngünün sağlanması da en az can kadar önemli.

Çay ocakları kapatılırken, belediye önündeki su kuyrukları pandemi kısıtlamalarının ruhuna hiç uymuyor.
İnsanlar bir birinin sırtında su borcunu ödemek için yığılıyor. Ama aynı yoğunluk elektrik faturası öderken yaşanmıyor. Neden?
Belediyede su faturaları da artık internet bankacılığıyla ödenebiliyor. Ancak her bankayla anlaşma sağlanmadığı için herkes internet üzerinden su faturasını ödeyemiyor. İnsanlar mecburen eski usül belediye önünde su kuyruğuna giriyor. Haliyle bazılarımız da sabırsız olduğu için bir birine yakın duruyor. Güvenlik görevlilerinin uyarısı nafile kalıyor. Böyle manzaralara fırsat vermemek için internet bankacılığıyla ödeme olanaklarının genişletilmesi lazım. Bütün bankalarla anlaşma yapılmalı ki daha az insan orada yığılmış olsun. Belediye yetkililerinden beklentimiz budur.

Diğer yığılma da banka önlerinde yaşanıyor. İnsanlar mecburen maaşlarını almak ve geçimini sağlamak üzere banka önlerinde sıra bekliyor. Tabi ki şehrimiz dar alana hapsolduğu için insanlar da sıkış tepiş bir ortamda dolaşmaya alışmış. Banka önlerinde herkes yakın mesafede bekliyor. Bu da koronaya davetiye çıkarıyor. Bu hususlara daha çok dikkat edilmesi gerekiyor.

BELEDİYE HALK OTOBÜSÜ TARİHE Mİ KARIŞTI?

Kentimizde bunca sorun varken, bu Kent(in) Konseyi ne yapıyor Allah aşkına? Kentimizle ilgili bir tek açıklamasını, yol göstericiliğini gören duyan var mı?

Aylardır Zonguldak'ta Belediye Özel Halk Otobüsü uygulaması yok. Bilindiği gibi pandemi dolayısıyla belediyeden destek bekleyen önceki firma sahibi ile belediye başkanı arasındaki iletişim kazası sonrası özel halk otobüsleri çalışamaz hale gelmişti. Firma sahibi ile Belediye başkanı bir birini çeşitli konularda itham ettiler. Olayı kişiselleştirdiler. Sonuç olarak zararı Zonguldak halkı gördü. Halen de bunun ceremesini çekmeye devam ediyor. Bir süre önce ihaleye girilse de özel halk otobüsleri faaliyetine henüz başlamış değil. Belediye şu tarihten itibaren halk otobüsleri faaliyetine başlayacak diye bilgi de vermiyor. Acaba halk otobüsü uygulaması tedavülden kalktı da bizim mi haberimiz yok.

Bu kentin konseyi zaten yok! "Ne zaman oldu ki..." dediğiniz duyar gibiyim... Tamam, çok haklısınız da...

Soru şu:
Zonguldak halkına yazık değil mi?


***


BİR ÇİFT SÖZ...

Geçmişte tanıdığımız zeki ve parlak öğretmenleri takdirle anarız, duygularımıza dokunanları ise minnetle. (Carl Jung)

Eğitimin kökleri acı, meyveleri tatlıdır. (Aristoteles)