Bu yıl tatil için, ne güneyi, ne de batıyı tercih ettik. Abimin, yengemin ve eşimin işaret parmağı kuzey doğuyu gösteriyordu. Samsun ve ötesini. Ata, dede, topraklarını… Doğduğumuz ama doyamadığım topraklarımızı. Köylerimizi ve tabi ki yaylalarımızı gezip, görüp dokunmak için…Öylede yaptık.

Ormanlarının olağanüstü güzelliklerini seyrede, seyrede Yenice yolundan geçtikten ve şehirciliğin en iyi örneğini veren Karabük’ümüzden sonra, Karadeniz’in incisi, birincisi Atatürk’ümüzün ,Cumhuriyetimizin şehri Samsuna vardık. Zonguldak tanGökçebey sapağına kadar geçen yolculuktaki yorgunluğumuz inanın sonraki saatlerdeki geçen yolcuğumuzda hiç olmadı. Yollar güzel olunca ne stres ne de yorgunluk olur insanda tabi ki… Zonguldak sınırlarını geçene kadar tarla gibi bir yolda gitmemiz; sahipsizliğimizi bir kez daha hatırlamamıza neden olmuştu. Hele ki,Giresun,Ordu ve Trabzon şehirlerini görüp oradaki düzen,intizam ve güzellikleri görünce bir Zonguldaklı olarak isyan etmemek ne mümkün…Samsundaki“Engelsiz şehir” projelerinin gerçekleşmiş olması ;oradaki “Engellilerin” her türlü kolaylıkla karşılaşması ve bir çok hizmetlerinin de ücretsiz olması beni çok kıskandırdı ve tabi ki şehrimin milletvekillerine, belediye başkanlarına bir “sitem” yollamama neden oldu. Buralardaki mahalli idareciler, mülki amirler ile muhalefet-iktidar milletvekillerini alkışlamayı da bir görev kabul ediyorum. Onlara :”Helal olsun size!” derken, bizimkilere ne desem ki???

Başarının sırrını sordum. Cevap çok basit.”Biz hizmeti yaşadığımız yere yapıyoruz”demekteler. Sen-ben yok, siyasi ayrım yok, aynı çatının altında yaşamı paylaşma ve saygılı olma düşüncesi hakim. Yani hizmette birleşmek… İşin sırrı da bu!

Geriye dönüp, şehrim Zonguldak’ı düşündüğümde, küçük hesaplar peşinde koşan siyasetçiler, bürokratlar aklıma geldikçe midemi bir bulantı kaplıyor. Nerdeyse elle tutulur bir kurum dahi kalmamış.Tabi Bülent Ecevit Üniversitesini  saymazsak.Varlığı ve kalitesi ile hem öğrencilerimize hem de şehrimize umut veren tek kurum.Buralardaki köklü üniversiteleri, gelişmişlikte,kalitede ve verdikleri hizmette geride bırakmış olmamız beni bir hayli sevindirmiştir. 1922 tarihinde kurulmuş olan Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesinive 1975 tarihinde faaliyete geçmiş olan Samsun 19 Mayıs Üniversitesini birçok dalda geride bırakmıştır Bülent Ecevit Üniversitemiz. Gün geçtikçe büyüyen, öğrenim kalitesini artıran BEÜ, bu nedenle benim övünç kaynağım olmuştur. Büyümenin sebebi, bilimselliğin, teknolojinin ve donanımlı öğretim elemanlarını varlığı, etkili yönetimi ile birlikte; başarılı, zeki, atılgan yapısı ile rüştünü ispat etmiş genç rektörleri Prof. Dr. Mahmut Özer’in oluşu da önemli bir ayrıntıdır.

Üniversitemizin karnesinin başarılarla dolu olması, şehrimin geleceğine etkili olacağını düşünerek seviniyorum.Kolaymı öyle tüm üniversiteler arasında 26.cı olup,dünyada da 1495.sıraya yükselmek.Sosyal sorumluluk projelerini uygulatan,”engelsiz kampüsü” gerçekleştiren,algılarımıza olumlu katkı sağlayan önemli bilim-ilim insanı,sanatçı ve yazar-çizer getirterek bizleri aydınlatan BEÜ ve yönetimi değil mi? Yalnızca bunlar mı? Kan bağışında Türkiye birincisi olup, en büyük insani projeyi gerçekleştirdiler. Avrupa’nın her yerinde geçerli olan diplomalara sahip, kaliteli,aranan vasıflara sahip öğrenci mezun ettiler.Yabancı öğrencilerin tercih ettiği bir üniversite yarattılar. Toplamda 488 yabancı uyruklu öğrencilere, en iyi Türkçeyi öğreten TÖMER bölümünü, Türkiye’deki tüm üniversiteler arasında yapılan yarışmada üst üste iki yıl Türkiye birincisiyaptılar. Başarıları yalnızca bunlar değil tabi ki… Tıp fakültesi mezunları, TUS sınavında Hacettepe Tıp fakültesini de geride bırakıp Türkiye birincisi oldular. Anlayacağınız saymakla bitmiyor başarıları…

Son dört yılda, 3 yeni fakülte, 4 meslek yüksek okulunu hizmete sunan ve toplam öğrenci sayısını 25 binlerin üzerine çıkartan BEÜ nin, bu atağını gerçekleştirmesinde en büyük sebep, cesur, zeki , yönetim becerisi yüksek olan  ve siyasi bir ayrım gözetmeyen Mahmut Özer gibi bir rektöre sahip olmalarındandır. 

Temennim odur ki,“kanser araştırma merkezini”,“diyabet ve obezite merkezini”,“merkezpolikliniği” ve de “kapalı yüzme havuzunu” bir an evvel bitirip Zonguldak halkımızın emrine sunmanızdır. Yalnız bunları değil;görsel,sanatsal,müziksel tüm faaliyetleri halkımızın emrine sunmak olmalı hedefleri.Diğer kurumlardan bir yakınlık,bir hizmet göremeyen halkımızla iç içe olmak Üniversitemizi ve yönetimini daha da yüceltir.Şunuhiç unutmasınlar; halktan kopuk ve ona sunulamayan  hiçbirhizmet muteber değildir.Sloganları da şu olmalı bence:”İyi ve daha iyiye, halktan ve haktan uzak kalmamak  koşulu ile hep ileri…”

Zonguldak’a yapılan hiçbir hizmetibu şehir unutmaz! Ve bilsinlerki,“vicdanları körelmemiş” çok sayıda Zonguldaklı, ona hizmeti görev sayanları el üstünde tutmakla kararlıdır. İnanın bu insanlarındualarını almak da sizlere yeter!