02. Kasım Perşembe günü Zonguldak’ta Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) öncülüğünde “Özelleştirmeye Hayır” adı altında bir miting yapıldı. Sendika 500 işçiyle alanı yarı yarıya doldurmuştu

Düşman işgalinden kurtarılan bir toprak parçası için kutlama gösterisi yapılır gibi ellerde Türk bayrakları “Şehitler ölmez vatan bölünmez”, “Ya Allah bismillah Allahu ekber” Zikiri ve İstiklal marşının okunmasıyla açılış konuşması başladı.

Kendimi bir an miting dışında silahlı çatışma bölgelerinde sandım öyle ya Fransızların ve diğer emperyalist ülkelerin Zonguldak’ta maden işlettiği yıllarda bile böyle şeyler olmamış amma günümüzde oluyor.

Burada Amacım sloganları eleştirmek değil. Eleştirdiğim; özelleştirme furyasında işinden aşından olan işçilerin sorunlarını dile getirmesi gerekenlerin sanki savaşa gidiyormuş veya zafer kazanılmış edasıyla topluluğa sloganlar attırması

Mitingdeki ilginçliklerden biride mitinge destek veren isimlerle ilgili.

Bunlardan biri özelleştirmenin mimarı ve büyük madenci yürüyüşümüzde Mengen’de yola önümüze bariyerler koydurarak engeller çıkaran dönemin ANAP bakanlarından Zeki Çakan… Dahasıları saymıyorum. 

Şimdi kısa bir TTK tarihçesine ve Zonguldak’ta özelleştirmenin başlangıcına gidelim.

Amasra, Armutçuk, Karadon, Kozlu, Üzülmez Bölgeleriyle bir bütün olan ve asıl adı “Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi EKİ)”olan kurum 1981 de yani 12 Eylülden hemen sonra ayrı ayrı Müessese Müdürlüklerine ayrıldı.

Yani daha önce “EKİ Müessesesi Karadon Bölge Müdürlüğü” olan yer bu uygulamayla “EKİ Karadon Müessese Müdürlüğü” oldu.

EKİ adı :”Türkiye Taşkömürü Kurumu(TTK)” olarak değişti.

Parçalanma sonrası havza Redevansçılara yani kömür çıkaracak olan madencilere kiraya verilmeye başlandı.

Bu arada hem sendikanın üye sayısı 50 binlerden 8 binlere düştü hemde Redevanslı sahalarda yüzeydeki kömür azaldı.

Büyük sermayeli Redevansçıların yanı sıra yerli ve yabancı sermayedarlar “yeraltına derinlere inmek için büyük yatırım yapmaları gerektiğini ama bu sahalarda kiracı olarak bu yatırımları yapamayacaklarını bu nedenle ya arazinin mülkiyetinin ya da Bölge Müessese Müdürlüklerinin kendilerine satılması” talepleri hep gündemde oldu. Şimdi ise özellikle Kozlu,Karadon ve Gelik’te hazırlık çalışmaları bitmiş üretim aşamasına gelmiş olan kuyuların bulunduğu bölgelerin kendilerine verilmesini istiyorlar.

Konu özetle bu. Yani karşı çıkılan Bölge Müesseselerinin Özel sektöre-Redevansçılara verilecek olması.  Burada GMİS in yaptığı eylemi eleştirme gibi bir niyetim yok ama kardeşim sen hangi akla uyuyorsun da özelleştirmenin mimarlarından Zeki Çakan gibi birini mitinge çağırıyorsun?

Üye sayısı 50 binden 8 bine düşmüş bir sendika olarak asıl yapman gereken şey üye sayını artırmak için Türkiye genelinde Maden iş kolunda örgütsüz işçi bırakmamak.

Yoksa sende biliyorsun ki iktidarın asıl hesabı GMİS i yetkisizleştirmek ve GMİS Genel Merkez teşkilatını Ankara’ya taşımak.

Zonguldak’ta GMİS ve Emekçi halkın toplu karşı çıkışıyla bu saldırı geri püskürtülecek hiç çıkmaması için torbayla birlikte çöpe atılması sağlanacaktır

Şimdilik düdüklü tencerenin basıncını düşürmek için sipobunu çekip havasını aldınız.

Maden işçilerinden umudunu kesenlere de bir çift sözüm var. Dönem dönem yoksul halktan-işçiden yana olduğunu söyleyenlerin işçiden halktan umudunu kestikleri görülmüştür. Böyle düşünenlerin umutları 65–68 büyük madenci ayaklanması sonrası tekrar yeşerdi.

Türkiye genelinde ANAP a en fazla oy veren illerin başında Zonguldak geliyordu. O umutsuzların umutları yine söndü ama ne zamanki ANAP iktidarına karşı Zonguldak-Ankara yürüyüşü başladı, umudunu yitirenlerin umutları yeniden yeşerdi. Son yapılan Anayasa oylamasında “Hayır” oylarının fazla çıkması da umudunu yitirenlerin umudunu yeşertti.

Yaşadığım birkaç olaydan birini de örnek göstereyim.

Yıl sanırım 1988. TTK. Kilimli bölümü. İşçi üzerinde ağır baskı var. Sorunumuzla-derdimizle sendika dahil kimse ilgilenmiyor bizde sesimizi duyurmak için içeriden bacaağzını kapatarak çıkışları ve içeriye girişleri engellemeye başladık.

Onar gün arayla ikişer üçer saat bu eylemi yaptık. Üçüncüsünde dört saat ocaktan çıkmadık ve ocağa kimseyi sokmadık.

Bu üçüncüsü sonrası polis Kilimli Bölümündeki dört bin maden işçisini onar yirmişer kişilik kafileler halinde sorguya çekti ama hiç kimseden bir şey alamadı.

Sözün kısası, ne yapılacaksa-ne olacaksa bu emekçi ile emekçi halk ile yapılacak-olacak. Ben insanlarına güvenenlerdenim…