Türkiye’de ilk İşçi Sendikaları yasal olarak 1946-47’de kuruldu. 17 yıl kadar “İşyeri Temsilciliği”    konumunda idiler. 1961 Anayasası ile işçilere, Toplu Sözleşme ve Grev hakkı tanındı. “Sendikalar Kanunu” ve “Toplu İş Sözleşmesi, Grev, Lokavt Kanunu” 24 Temmuz 1963’de yasalaştı.
Türkiye’de ilk toplu sözleşme serüveni, 05 Mayıs-11 Haziran 1958 tarihleri arasında yani daha Toplu İş Sözleşmesi, Grev, Lokavt, kanunu yasalaşmadan yaşandı.
DİSK’i kuranlardan ve sonradan DİSK Genel Başkanı iken faşistler tarafından katledilen Kemal Türkler başkanı olduğu MADEN-İŞ Sendikası Balıkesir Eğmir madenlerinde, yasa çıkmadan ilk toplu sözleşmeyi yaptı.                                                                      
“ Grev işçi sınıfının silahıdır” deriz. Doğrudur amma bu silah zamanında ve iyi kullanılmazsa hem geri teper hem de bir işe yaramaz hatta bazı zamanlarda işverenin işine yarar. Grev; Toplu İş Sözleşmesi sonucu işveren ile anlaşmazlık durumunda işi bırakmaktır. Yasa, işçiye grev hakkı tanıyor amma işverene de Lokavt, yani işyerini kapatma hakkı veriyor.
Burada asıl olan şey üretimi durdurmaksa üretim durduruluyor ve işveren piyasaya süreceği malı süremiyor.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi bazen grevlerden işverenlerinde karlı çıktığı oluyor.
 Nasıl mı? Örneğin; Buzdolabı en fazla yazın satılır, kış aylarında buzdolabı fazla satılmaz. İşçi yazın greve çıkarsa işverenin zararı büyük olur.
Buzdolabı üretiminin grev nedeniyle kışın durması işvereni pek etkilemez hele de işveren yaz aylarında işçileri fazla mesai ile çalıştırıp malını stoklamışsa iki-üç aylık grevden etkilenmez.
91 büyük madenci grevini de buna örnek verebiliriz.
Büyük madenci grevi öncesi ANAP iktidarı önce ithal kömürde gümrük vergisini sıfırladı.
Yani Zonguldak’ta madenler çalışmasa bile belli bir süre de olsa dışarıdan kömür ithal edilecekti.
Nitekim de öyle oldu. Bu uzun süren grevlerde Sendikalarının öncülüğünde greve çıkan işçiler zaman geçtikçe ekonomik sıkıntıya girdiler.
 Grev işçi sınıfının silahıdır amma her zaman böyle olmuyor.
Bu nedenle Sendikaların ücret artışı nedeniyle toplu sözleşme masasında anlaşmazlığa düşmelerinin bir anlamı yok.
Bu nedenle TİS in bütün maddelerinden önce grevin olmazsa olmazı
“ Grevde geçen günlerin çalışılmış günlerden sayılması “ birinci madde olmalı.
Hatta Sendikalar o yıl sadece bu maddeyi gündeme getirmeli ve bu madde üzerinde uyuşmazlık nedeniyle greve çıkılmalı.
Bu öneriye başta Sendika yöneticileri olmak üzere birçok kesim” efendim böyle şey mi olur bu imkânsız vb.” olumsuz bakabilir.
 Evet, imkânsız gibi görünüyor amma sendikacılık bir geçim kapısı değil ki. Herkes elini taşın altına sokmalı, aslolan olmazı oldurmaktır bu nedenle yazı başlığında Kemal Türkler’ i örnek verdim.
Çok kişi hatırlar DİSK/MADEN İŞ sendikasının birçok işkolunda 12 Eylül öncesi böyle maddeler TİS de vardı. Yani işçiler grevde geçen günlerin ücretini alıyorlardı. İşçiler emekçiler için bunlar hiç hayal değil yeter ki imkânsız diye umutlar kırılmasın. Çünkü İşçiler-Emekçiler bir dönem dünyaya ışık tuttular yine tutacaklar.