UYANIŞ Gazetesi sesimizi duyuran tek yayın organıydı TÖBDER’li yıllarımızda. Ben yapacağım açıklamayı kendi daktilomda yazar, altına imzamı atar, bir zarfa koyarak gazeteye çoğu kez kendim götürürdüm. Ondan sonrası Ali Bahadır’ın işiydi. Bazan vakti uygunsa, “Hoca, otur bir çay içelim” der, sonra “laflardık” biraz, geçmişten, gelecekten, siyasetten, sanat-kültürden, hal ve gidişten. Sonra “Ben şu yazıyı yazayım Hoca!” der makinasının tuşlarına basmaya başlardı. O sırada asla rahatsız edilmek istemezdi. Çok çok gerekli bir sebep olmadıkça edeni de “haşlardı” açıkçası. İşini ve gazeteyi şaşmaz bir disiplinle yönettiğini bilirdim.
Hafta sonları arada bir Çaycuma’ya giderdim evdekileri ve arkadaşları görmeğe. Bir gün babam, “Ha orda bir gazeteci var, tanıyor musun?”, “Evet, baba, tanıyorum”, “Görüşüyor musunuz?”, “Evet, görüşüyoruz”, “İyi misiniz?” “Bir sorun yok, iyiyiz”. Babamın “orda bir gazeteci var” dediği Ali Bahadır’dı, başkasını da tanımazdı zaten. Nedenini açıklamadı ama, “iyi olduğumuzu” olumlu bulmuştu. Bunun nedenini daha sonra Ali Bahadır bana anlatmıştı keyifle. Şimdi buraya taşımak uzun sürer.
*****
Kendinize bir soru sorun lütfen: “21-22 yaşlarında neler yapardınız?”. Ben de sordum bu soruyu kendime. Yanıtım şöyle oldu: “Kızlara şiir falan yazıyorduk, ayrıca üniversiteye girme derdindeydik”. 1943 doğumlu Ali Bahadır ise o yaşlardayken 1965’te Zonguldak’ta “Türkiye Gazeteciler ve Basın Sanayisi İşçileri Sendikası”nı kuruyordu, yöneticiliğini yapıyordu. 1966’da ise “Zonguldak Belediyesi Personeli Sendikası”nı (BEL-PERSEN) hayata geçiriyor ve Başkan Gültekin Kızılışık’la ilk sözleşmeyi imzalıyordu. 1968’de de “HAMLE Dergisi”ni yayına sokuyordu. CHP Merkez İlçe ve İl sekreterlikleri de onu siyasetin içinde tutuyordu. 1969’da İstanbul’da toplanan “Demokratik Sol Düşünce Forumu”na Zonguldak Delegesi olarak katılmıştı. Sosyal Demokrasi Dernekleri Kurucu Başkanlığı, Zonguldak Belediye Meclisi Üyeliği ve Belediye Başkanvekilliği görevlerini de yürütmüştü.1973’te Hüseyin Öztek’in Belediye Başkanlığı döneminde Zonguldak’ın bozuk, berbat yollarının yapılması için “Yol Komisyonu” kurulmasını sağlamıştı.
1971’de Uyanış Gazetesi’ni çıkarmağa başlar. Kendisinin de başyazarı olduğu Uyanış Gazetesi Zonguldak, Ankara, İstanbul basınından bir çok yazar ve gazeteciye, sanat-kültür adamına sayfalarını açar. Uyanış, kısa sürede Zonguldak’ın bütün ilçelerine dağıtım yapan tek gazete durumuna gelir. Zonguldak’ta yetişen ünlü gazetecilerin ilk yazı ve röportajları bu gazetede yayımlanır. Toplumsal muhalefetin ve mücadelenin yoğunluk kazandığı, yükseldiği 70’li yılların sonlarına doğru Uyanış, Zonguldak’taki sivil toplum kuruluşlarının sesi durumundadır. Bu nedenle gazete iki kez bombalı saldırıya uğrar, sahibi Ali Bahadır’ın otomobili, evinin önünde yakılır. Ancak, Ali Bahadır, tüm bu saldırılara karşın tavır ve tutumundan ödün vermez.
*****
12 Eylül darbesi Zonguldak’ta da çok canlar yakmıştı. Ali Bahadır darbeden üç ay önce yazdığı bir yazısı nedeniyle Sıkıyönetim mahkemesince 2 yıl hapis 8 ay sürgün/Gözetim cezası alır. Bu ceza yeterli görülmemiş olacak ki ikinci kez 2 yıl 8 aya mahkum edilir, ancak bu cezası Askeri Yargıtay’da bozulur.Bahadır hapislik cezasının bir kısmını Gölcük’te çekmiş, sonra isteği üzerine Çaycuma cezaevine nakledilmişti. Çaycumalı dostları ve ağabeyim onu yalnız bırakmamıştı. Ben de eşimle hapishaneye ziyarete gitmiş epey takılmıştık.
Mahkumiyeti bitmiş ama cezası bitmemişti. Mahkumiyet kararı gereği bu kez Samsun’a “Gözetim”e gönderilmişti. Yani haftanın belli bir gününde en yakın Polis karakoluna giderek orada bulunduğunun kanıtı olarak  “imza vermek” zorundaydı. Ali Bahadır’ın mahpusluk ve sürgün dönemlerinde gazete, öğrenim gören iki çocuğuyla büyük bir yaşam mücadelesi veren eşi Güven Bahadır’ın özverisi ve çabasıyla ayakta kalacaktı.
*****
               12 Eylül döneminin ünlü 1402 sayılı yasasıyla 1982 Haziran başında benim de öğretmenlik görevime son verilmişti. “Uzun uzun yollar gibi/ Bitmez tükenmez geceler”le boğuşarak uzun süre boşta gezmiştim. Kendimi meşgul etme amacıyla makaleler yazarak Uyanış gazetesinde yayımlamağa başlamıştım. Bir gün yazdıklarımı bir zarfa koyarak gazeteye gitmiştim. Ali Bahadır da izinli gelmişti. Ama biraz sıkıntı var gibiydi. Gazete haberlerini de yazan eleman işi bırakmış, kayıplara karışmıştı. Ali Bahadır’a “Haberleri ben yazarım” dedim. Ali Bahadır, “Hocaaa!”dedi. Yani “Bu iş öyle kolay değil” demek istiyordu. Ankara’da okurken “Vatan ve Başkent gazetelerinde çalıştığımı” belirttim. “Sen git birader, burayı merak etme, yarın sabahtan itibaren buradayım” dedim. Ali Bahadır’ın cezası bitene kadar Güven Hanım’la UYANIŞ’ın ayakta kalmasını sağlamıştık.
*****
Ali Bahadır, hapis ve sürgün dönüşü yine gazetesinin başına geçer, kaldığı yerden gazeteciliğe devam eder. Türkiye’de özel televizyonların kurulmaya başlamasıyla, 1992 yılında Uyanış Televizyonu’nu (UTV) kurar. 1993 yılında  ise Kanal-Z kurulur. Haberleri ve Ali Bahadır’ın yorumlarıyla ses vermeğe başlar, geniş bir izleyici kitlesi yakalar. TV çalışmalarının yoğunluğu nedeniyle de 2002 yılı sonlarına doğru Uyanış Gazetesi’nin yayınına son verir.
Bahadır’ın, Kanal Z Televizyonu’ndaki yorum ve gazete yazılarının küçük bir bölümünün toplandığı “Nereye” adlı kitabı, 1994 yılında Uyanış yayını olarak yayımlanır. Kendi gazetecilik yaşamı çevresinde gelişen olaylar ile Belediye Başkanvekilliği ve CHP İl Sekreterliği görevleri sırasında, Zonguldak yollarının yapımı konusundaki çabalarını da içeren ilginç anılarını derlediği “Yola Dökülen Yıllar” adlı, geliri Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi için yapılan yol çalışmalarına aktarılan kitabı ise, yine Uyanış Yayınları arasında Haziran 2002 tarihinde yayımlanır.
*****
Geçen yıl Çaycuma Belediyesinin düzenlediği kültürel  içerikli bir etkinlikte Kemal Anadol, Ali Bahadır ve ben birlikte olacaktık. Geçmişin Çaycuma ve Zonguldak anılarına çiçek açtıracaktık. Ali Bahadır’ın Uyanış gazetesi, haberciliğin yanında Zonguldak siyasetinin de masaya yatırıldığı, yeniden şekillendirildiği, bir fikir kulubü gibiydi. Bu durum sadece sol görüşlü siyasetçiler için değil, sağ görüşlü politikacılar için de böyleydi. Ali Bahadır’ı biraz konuşturabilirsek, anılarını dile getirmesini sağlayabilirsek çok keyifli olacaktı doğrusu. Kemal Anadol kitaplaştırmıştı politika anılarını, bu etkinlik Ali Bahadır için fişekleyici olabilirdi. Gerçi ben bir-iki kez söylemiştim “anılarını kaleme almasını”. Çaycuma’ya gittiğimde Kemal Anadol ile kucaklaşmıştık, ama Ali Bahadır’ın rahatsızlığı nedeniyle gelemiyeceği söylenmişti. Devrek’e dönüşümde aradım Bahadır’ı geçmiş olsun demek için. Önce Güven Hanım’la konuştuk, sonra biraz da Ali Bahadır ile. Hastaneye yattığını duyduğumda da..
               *****
Şimdi büyük bir cenaze töreni sonrasında bahar toprağı ile kucaklaştı yorgun bedeni. Geride bıraktıkları ise; Zonguldak basın tarihinde yerini alan ödünsüz gazeteciliği, Uyanış Gazetesi, Hamle Dergisi, Kanal Z televizyonu, Zonguldak kokulu iki kitap, yüzlerce makale, yüzlerce yorum, yaşamını ve işini disipline edebilen boyun bükmeyen bir kişilik, Zonguldak’ta iz bırakan bir Ali Bahadır. Hayatta  en çok güven duyduğu eşi Güven Hanım ve biri Tıp Profesörü, diğeri tanınmış bir avukat, iki oğul. Yaşamı boyunca kutlanacak ve gıpta edilecek işlerin yaratıcılığını ve mimarlığını yapmıştı. Şimdi ise baharın “Uyanış”ı başlarken, çok sevdiği Zonguldak toprağı ile kucaklaştı en sonunda. Işıklar içinde uyumanı dilerim. Güle güle Ali Bahadır..