Önümüzdeki hafta TBMM gündemine Torba Yasa tasarısı halinde gelmesi beklenen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılması planlanan değişikliklere karşı KESK tarafından 5 Haziran’da yapılacak olan uyarı grevinin çalışmaları Çaycuma’da hızlandı. 

KESK’in , "İş ve ücret güvencesi" talebiyle 5 Haziran'da gerçekleştireceği uyarı grevi öncesinde greve ilişkin kamu emekçileri ve yurttaşların düşüncelerine başvurmak üzere başlattığı referandum Çaycuma’da okullarda ve kamu kuruluşlarında sürüyor. KESK Çaycuma Bileşenleri 31 Mayıs Cuma günü saat 15.30 ise Çaycuma Çarşı Meydanında referandum sandığı kurdu.

"Kamuda CEO'lara, hükümet memurluğuna, performansa göre ücretlendirmeye, kadrolaşmaya, rotasyona, esnek çalışmaya karşı güvenceli iş-ücret güvencesi için tüm kamu emekçilerini referanduma, 5 Haziranda uyarı grevine katılmaya çağırıyoruz” diyen Eğitim Sen Çaycuma Temsilci İsmet Akyol, 5 Haziran’da neden greve gideceklerini şu şekilde açıkladı:  

5 HAZİRAN’DA NEDEN GREV’E GİDİYORUZ?

İşçilerin, emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının bugününü ve geleceğini yakından ilgilendiren pek çok yasal düzenleme yapan AKP hükümeti, kamu personel sisteminin yönetim yapısını kökten değiştirmek için bir kez daha düğmeye bastı.

 Gerek yeni Anayasa’da, gerekse 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda kamu emekçilerinin çalışma koşulları ve en temel güvenceleri hedefe konarak, kamuda esnek ve performansa dayalı çalışma ve “günün şartlarına uygun memur” istihdamını temel alan bir yönetim anlayışı oluşturmak hedefleniyor.

 15 Mayıs’ta TBMM’ye sevk edilen torba yasa ile ilk düzenlemeler hayata geçirilirken, gösterilecek tepkilere bağlı olarak, diğer yasal düzenlemeler yakın gelecekte gündeme getirilecek.

 İŞ GÜVENCEMİZ ADIM ADIM KALKACAK!

 2007 yılına kadar mecliste toplam 1100 yasa maddesi “torba yasa” düzenlemesi şeklinde yasalaşırken, 2007’den 2013’e kadar son 6 yıl içinde 4800 yasa maddesi “torba yasa” düzenlemesi şeklinde yasalaştı.

 2011 yılında yasalaşan ve kamuda esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmayı kolaylaştırıp, performans değerlendirmesinin önünü açan 6111 sayılı torba yasa düzenlemesi ile 657 sayılı devlet memurları kanununda yapılan köklü değişikliklerden sonra yeni bir torba yasa hazırlandı.

 657 sayılı yasada bazı değişiklikler içeren yeni bir torba yasa, AKP’nin “yeni anayasa” tartışmalarındaki en büyük dayatması olan Başkanlık sistemine uygun bir “kamu yönetimi” oluşturmayı hedefliyor.

 HER KURUM SİSTEMİNİ DÜZENLEYECEK

 TBMM’ye sevk edilen yeni torba yasada kamu emekçilerinin en çok tartıştığı “iş güvencesi”, “rotasyon”, “disiplin affı” vb gibi düzenlemelerin olmaması bir şey değiştirmeyecek. Önümüzdeki dönemde her bakanlık ya da kurum, tıpkı PTT AŞ kanununda olduğu gibi kendi personel sistemini düzenleyecek.

 AKP’nin her konuda olduğu gibi, iş güvencesinin kaldırılması konusunda da “iki ileri, bir geri” taktiği izliyor. Bu konuda en azından şimdilik, bir geri adım atmışlar gibi görünse de, hükümetin uygun ortam oluştuğunda iki adım birden atmaktan asla çekinmeyeceğini görmek gerekiyor.

 Kamu personel rejiminin sermayenin ve piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda değiştirilmesi girişimlerine karşı çıkarken, meseleyi sadece mevcut “torba yasa” değişiklikleri üzerinden tartışmamalıyız.

 Yeni anayasa tartışmalarında kamu hizmetlerinin tamamen piyasa koşullarında sunulacağının ispatı olan kamu hizmetlerinin “asli ve sürekli görevler” olmaktan çıkarılması ve “memur” ifadesinin yerine “çalışanlar” ifadesinin getirilmesi, iş güvencemizin torba yasalarla zayıflatılıp, yeni Anayasa ile tamamen ortadan kaldırılmak istendiğinin en somut kanıtıdır.

 YENİ TORBA YASADA NELER VAR?

 Hükümet yeni torba yasa ile “Hükümet memurluğu” getirerek kamuda siyasi kadrolaşmanın önündeki son engelleri kaldırıyor.

 Kamuda “liyakat” ve “kariyer” ilkeleri ortadan kalkarken, partizan kadrolaşmayı hedefleyen düzenlemeler ile üst düzey yönetici kadrolarına özel sektörden “açıktan atama” yapılabilecek.

 Kamu Hastaneleri Birlikleri ile hastanelerin yönetimine özel sektörden yüksek maaşla “işletmeci” CEO’ların atanmasına benzer bir şekilde, kamuda yeni CEO’ların yönetici olmasının önü açılıyor. Torba yasa ile kamuda “işe göre personel değil, yandaşa göre iş” anlayışı getiriliyor.

 Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve kar amacı gütmeme ilkesini yerle bir eden AKP hükümeti, kamu istihdamını önümüzdeki dönemde daha esnek, parçalı ve güvencesiz bir içerikte örgütlemek için meclisteki sayısal çoğunluğuna güvenerek emek düşmanı yasal düzenlemeleri yapmayı sürdürüyor.

 BİZLERİ BEKLEYEN TEHLİKELER NELER?

 657 değişiklikleri ile özel sektörden kamuya transfer edilecek “tüccar” zihniyetli CEO’lar eliyle kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması süreci tamamlanacak.

 Yıllardır kamuda adım adım uygulanan esnek, kuralsız, güvencesiz ve angarya çalışma uygulamaları daha da yaygınlaşacak.

 Oluşturulmak istenen yeni kamu personel rejiminde kamu emekçilerinin iş yaşamındaki geleceği, siyasi iktidarın atayacağı “parti memuru” yöneticilerin iki dudağı arasında olacak.

 Performans değerlendirmesini “hükümet memurları” yapacak. İş ve ücret güvencemiz göstereceğimiz bireysel performansa göre belirlenecek.

 Kamuda hızla artan sözleşmeli istihdam uygulamaları ile özellikle hastaneler, okullar ve diğer pek çok kamu kurumunda güvencesiz çalışmak kural haline getirilecek ve bu durum yaşanan sorunlarımızı daha da ağırlaştıracak.

 SADECE ÇALIŞANLARI ETKİLEMEYECEK

 Kamuya yönelik kapsamlı saldırıların son ayağı olan kamu personel rejiminin adım adım değiştirilmesi, sadece kamu emekçilerini değil, kamu hizmetinden yararlanan milyonlarca yurttaşı da doğrudan ilgilendiriyor.

 İş güvencemiz başta olmak üzere, mevcut haklarımızı ve kazanımlarımızı birer birer elimizden almak isteyenlere karşı bütün işkollarında ve işyerlerinde ortak ve birleşik mücadeleyi yükseltmek zorundayız.

 Herkesin kamu hizmetlerinden eşit ve parasız yararlanmasını savunmak, geleceği karartılmak istenen kamu hizmetini yürütenlerin ve bu hizmetten yararlananların ortak tepkisini örgütlemek için tüm emekçilerini ortak talepler etrafında birleşik mücadeleye ve 5 Haziran Çarşamba günü birlikte greve katılmaya çağırıyoruz.”