1829 yılında Zonguldak’ın Ereğli İlçesi’nde taşkömürünü bulan Uzun Mehmet, taşkömürünü buluşunun 184. Yılında törenle anıldı.

Zonguldak’ta Uzun Mehmet Anıtı’nda düzenlenen anma törenine Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Vali Yardımcısı Fethi Özdemir, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, TTK Genel Müdür Yardımcıları Mahmut Özçelik ve İsmail Güner, GMİS Genel Başkan Yardımcısı Satılmış Uludağ, Genel Sekreteri Behzat Cinkılıç, Genel Mali Sekreteri Muharrem Sarıçam, Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Osman Tutkun, TMMOB MMO Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı, CHP İl Başkanı Halil Furat, GMİS’e bağlı şubelerin başkan ve yöneticileri, meslek odası ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, siyasetçiler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.

Törende, çelenklerin anıta konulması, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından lise öğrencileri şiirler okudu.

Uzun Mehmet’i Anma Töreni’nde konuşan GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, taşkömürüne gereken önemin verilmemesi durumunda ithalata ödenen yıllık 5 milyar doların daha da artacağını belirterek, “Kamu ve özel sektör olarak taşkömürü üretimini 2’ye hatta 3’e katlayabiliriz” dedi.

TTK’ya işçi alımı için kurumun 3 yıldır çaba harcadığını anlatan Alabaş, “Çok zor bir noktadayız ve siyasi irade hâlâ işin ciddiyetini anlamış görünmüyor” dedi.

Alabaş şunları söyledi;

“Muğla'nın Milas İlçesi Güllük Beldesi'ndeki atık su terfi istasyonunda metan gazından zehirlenerek hayatını kaybeden 7 arkadaşımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Başta Uzun Mehmet olmak üzere tüm maden şehitlerimizi sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.

TAŞKÖMÜRÜNÜN 100 YILLIK DAHA GELECEĞİ VAR

Bugün Uzun Mehmet’in kömürü buluşunun 184’üncü ve Zonguldak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’inci yıl dönümünü birlikte kutluyoruz. Uzun Mehmet, taşkömürü, Zonguldak, işgal ve bağımsızlık denildiğinde 184 yıllık bir geçmiş akla gelir. Ve bu sürecin en az yüzyıl daha geleceği var.

Doğal zenginliğimiz olan taşkömürü için dünyanın dört bir yanından yabancı şirketler buralara geldiler.

Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren 1840’lardan 1940’lara kadar yüzyıl boyunca bu zenginliğimizi, taşkömürümüzü alarak kendi sanayilerini geliştirdiler. İnsanlarımız açlık, yoksulluk ve sefalet içinde çalıştırıldı. Biz ancak Ulusal Kurtuluş Savaşı ile birlikte madenlerimize sahip çıkabildik.

Yabancı şirketler önce kontrol altına alındı, sonra uzaklaştırıldı. Sanayinin önemini gören ve tam bağımsızlık için ekonomik bağımsızlığı öncelikli hedef olarak belirleyen Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, öncelikle madenlerimize ve madencilerimize sahip çıktılar. Madenleri devlet denetimine aldılar.

Bölge insanı olarak bizler her geçen gün biraz daha fazla kömür kazarak ülkemizin sanayileşmesine hizmet ettik. Sanayimizin, demir-çelik sektörümüzün, elektrik santrallerinin ve diğer sanayinin çarklarını çevirdik.

Zonguldak büyüdü ve gelişti. Önce ilçe merkezi sonra il oldu. 3 il olacak kadar büyüdü.

Zonguldak gibi Türkiye büyüdü ve güçlendi.

Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada, bağımsız, saygın ve örnek bir ülke olması emperyalist amaçlar taşıyan ülkeleri her zaman rahatsız etti. Türkiye’yi üretimden uzaklaştırmak, tüketici bir topluma dönüştürebilmek için her yolu denediler. Zonguldak öncelikli hedeflerinden biri oldu.

1990’lı yıllarda Türkiye Taşkömürü Kurumu’nu, Erdemir’i, Kardemir’i ve sonrasında ÇATES’i kapatma, küçültme, satma politikalarını dayattılar. Bölge halkı olarak hep birlikte karşı çıktık. İşimize, aşımıza, bölgemize, ülkemizin ve ulusumuzun geleceğine sahip çıktık. Bugün bu kurumlar her şeye rağmen varlıklarını sürdürüyor ve ülke ekonomisine katkıda bulunuyorlar.

TAŞKÖMÜRÜ İTHALATINA YILLIK 5 MİLYAR DOLAR ÖDÜYORUZ

Dış Ticaret dengesi bozulan ve açık veren, iç ve dış borçları rekor kıran Türkiye, şimdi kendince çıkış yolları arıyor. Yeni teşvik paketleri açıklanıyor, kendi varlıklarımızı değerlendirmek ve her sektörde üretimi artırmak için çalışmalar yapılıyor. Biz de her fırsatta taşkömürü politikalarına dikkat çekiyoruz.

Türkiye, taşkömürü için dışarıya yılda 5 milyar dolar öder hale geldi. Türkiye yılda 27 milyon ton taşkömürü tüketirken taşkömürü havzamızda kamu ve özel sektör eliyle bu ihtiyacın ancak 2,5 milyon ton kadarını üretebiliyoruz. İhtiyacımızın yüzde 90’ından fazlasını dışarıdan alıyoruz.

Taşkömürüne gereken önemi vermez, üretimimizi artırmazsak ithalata ödeyeceğimiz para daha da yükselecek. Biz üretmek istiyoruz. Çünkü ülkemizin üretime ihtiyacı var.

Kamu ve özel sektör olarak bugünkü üretimi 2’ye, 3’e katlayabiliriz. Ve yılda 10 milyon ton üretebiliriz.

İthalatı yarı yarıya azaltabiliriz. Paramız ülkemizde kalır, işsizimiz iş bulur.

Yeraltında yüzyıllık kömürümüz var ve sahip çıkılmayı bekliyor.

Yeni hazırlıklar ve yeni işçi alımıyla 5 milyon ton satılabilir hedefine ulaşmak ve TTK’yı kendi kendine yeter bir duruma getirmek mümkündür.

SÖZÜN BİTTİĞİ NOKTAYA SÜRÜKLENİYORUZ

TTK Genel Müdürlüğü 3 yıldır işçi talebinde bulunuyor.

Biz Sendika olarak, geldiğimiz noktadaki sıkıntıları tüm ilgililere ve kamuoyuna anlatıyoruz.

Çok zor bir noktadayız ve siyasi irade hâlâ işin ciddiyetini anlamış görünmüyor.

Biz maden işçileri olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Sağlıklı ve güvenli bir ortamda ve çalışma barışını koruyarak üretmek istiyoruz. Ancak sözün bittiği noktaya doğru sürükleniyoruz.

TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİNDE ANLAŞMAYA VARILAMADI

TTK’da ve MTA’da devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşmaya varamadık.

İşveren adına görüşmeleri sürdüren Kamu-İş henüz ücret teklifini vermedi.

Türk-İş, 200 bin işçi adına taleplerimizi Hükümete iletti ama Hükümet de Türk-İş’e kendi teklifini bildirmedi. Sözleşmelerde süreç grev aşamasına geldi. Başta biz olmak üzere 19 sendika kısa süre içinde grev kararlarını alacak.

Türkiye’de toplumsal barışın bozulmaya başladığı şu ortamda Hükümet, sendikaları ve işçi arkadaşlarımızı adeta tahrik edercesine duyarsızlığını sürdürüyor. Bizim daha fazla beklemeye tahammülümüz yok”.

ÖZÇELİK; HEPİMİZE GÖREVLER DÜŞÜYOR

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Özçelik, Kurumun varlığını sürdürebilmesinin ancak üretim artışı ve maliyetlerin düşürülmesi ile mümkün olduğunu söyledi.

Özçelik, “Karaelmas serüveni ülkemizde bundan 184 yıl önce Bahriye erlerinden Uzun Mehmet’in 8 Kasım 1829 yılında Ereğli’nin Köseağzı köyünün Neyren Deresi yatağında taşkömürünü bulmasıyla başlamıştır.

Karaelmas hem ülkenin hem de bölgenin kaderini etkilemiştir. Ülkenin kalkınmasında ve sanayileşmesinde Zonguldak havzasındaki taşkömürü üretim faaliyetleri önemli bir istihdam kaynağı ve ülkenin sanayileşmesinde çok önemli rolü olan demir-çelik üretiminin de temel girdisi olmuştur.

1 ton demir-çelik üretimi için 600 kg taşkömürü kullanılmaktadır ve bu enerji kaynağının alternatifi bulunabilmiş değildir.

Uzun süre ülkemizin taşkömürü talebini karşılayan TTK, 1970’li yıllarla birlikte talebi karşılamakta yetersiz kalmıştır. 1987’de yüzde 50’nin altına, 2000’li yıllarda yüzde 16’ya kadar düşmüştür. 1973’de 16 bin ton olarak başlayan taşkömürü ithalatı, 2011’de 21,3 milyon ton düzeyine çıkmıştır” dedi.

Özçelik, TTK’ya bağlı Karadon, Kozlu, Üzülmez, Amasra, Armutçuk Müesseseleri ile ihale ile verilen Amasra B Sahası’ndaki çalışmalar ve yatırımlar hakkında bilgi verdi.

Özçelik, “Kurumun varlığını sürdürebilmesi, ancak üretim artışı ve maliyetlerin düşürülmesi ile mümkün olacaktır. Bunun için işçimize, memurumuza, mühendisimize, yöneticimize ve hatta kurumda çalışmayan Zonguldak halkımıza top yekun önemli görevler düşmektedir. Bu konuda herkesin sorumluluk alması gerekmektedir. Başarı ortak çabalarımızın ürünü olacaktır” dedi.

KAYMAKÇI; TAŞERON UYGULAMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR

Törende bir konuşma yapan Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) Maden Mühendisleri Odası (MMO) Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı, iş kazalarına dikkat çekerek taşeron uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

Kaymakçı şöyle konuştu; “Yaklaşık 170 yıllık üretim kültürüne sahip Zonguldak’ta hala son derece yetersiz koşullarda üretim yapılıyor. Cinayet gibi iş kazaları bitmek bilmiyor. Teknoloji, bilgi ve birikimi olmadan kömür çıkartmaya çalışmanın bir cinayet olduğu söylenmesine karşın, iş kazalarını önleyecek yatırımların süreklilik arz etmemesi ve denetimlere yeterince önem verilmemesi kazalara davetiye çıkarıyor.

Yüzde 98’inin öngörülebilir ve önlenebilir olmasına rağmen 2012 yılında ülkemizde yaşanan iş kazalarında 878 işçi hayatını kaybetti, binlercesi de yaralandı.

17 Haziran 2013 tarihinde Muğla ili Milas ilçesine bağlı Güllük beldesindeki atık su arıtma tesisinde bakım yapılırken taşeron bir firmanın 7 işçisi biriken metan gazından etkilenerek boğulma nedeniyle hayatını kaybetti. Yine ihmal, yine taşeron uygulaması yaşattı bu cinayeti bizlere.

Defalarca söylediğimiz gibi yine söylüyoruz. Başta Zonguldak Taşkömürü Havzası’nda olmak üzere tipik olmayan bir çalışma yöntemi olan taşeron uygulamasından derhal vaz geçilmelidir.

Kentimizin yıllardan beri ekonomik yükünü çeken Türkiye Taşkömürü Kurumu, devletin üvey evladı gibi görünüyor. Üretim hedeflerine ulaşması için yapması gereken yatırımlar engelleniyor ve istihdam açığını gidermek için yapacağı çalışmanın önüne geçiliyor.

Öte yandan yönetim anlayışı, siyasal baskılarla zararın tüm faturası emekçiye kesmeye çalışıyor.

Üretim performansı sadece işçinin emeğiyle ölçülmeye çalışılıyor. Açıklıkla ifade etmek isterim ki, maden işçisinin yaşamının ve emeğinin üretilen kömürle eşitlenmesi bir insan hakları ihlalidir” dedi.

Ülkenin dört bir yanında sürdürülen eylemlere de değinen Kaymakçı, “Hükümeti sağduyuya davet ediyor ve halkımıza karşı anlayışla davranmasını temenni ediyorum” dedi.