Çocukluğumda amcamın radyosundan ‘ajans’ dinlemekle başladı haber serüvenim. Sonra Günaydın Gazetesinin yazdıkları! Sonra kendi radyomuz. Sonra televizyon, sonra...
Geldik bugüne!
Gelmez olaydık! İyi ki sosyal medya var! Yoksa bize “haber” diye kakalananları gerçek sanıp uyutulacaktık!
Hoş; bu uyutma toplumun önemli bir çoğunluğu için otuz iki kısım tekmili birden sürüyor! Koronavirüste sürü bağışıklığı konuşuluyor ama inanın bize işlemez! Biz, sürü bağışıklığından önce sürü psikolojisiyle efsunlandık!
Akşam televizyonların haber programları başladı mı hafakanlar basıyor insana! Bir, bir buçuk saat haber programı olur mu? Hele o adına ‘Tartışma Programı’ denen beyin yıkama makineleri yok mu? Yahu aynı insanları görmekten helak olduk!
Radyo, televizyon, gazete haberleri; “Falanca devlet büyüğü...” diye başlıyor ve öyle bitiyor!
 
ÖNERİM...
Yıllar önce binamızın anten kurulumu yapılırken iki uydu çanağı kurdurttum. Biri Türksat, diğeri Eurosat uydusuna ayarlı. Birisinde Türk kanalları, diğerinde Avrupa ve dünya kanalları var!
WDR, Das Erste (ARD), ZDF, Arte TV, 3sat, TV5 MONDE (Fr), NHK WORLD TV (Japonya), Al Jazeera English News, Eurosport ve Sky TV...
İngilizcem ve Almancam çok iyi olmasa da sıkıntı çekmeden izleyebiliyorum.
Bu televizyon kanallarında da haber programları var. Çok çok özel durumlar dışında haberler; “Şansölye Merkel...” ya da “Başkan bilmem kim...” diye başlamıyor. Ülke ve dünya gündeminin önemli başlık ve ayrıntıları veriliyor. En çok on, on beş dakikada bitiyor. Yani haber veriliyor.
Bizim televizyonlar bize haber diye var olan iktidar ya da karşıtlarının toplumu yönlendirme projelerini boca ediyor! İnsan serseme dönüyor.
Bu nedenledir ki epeyce uzun bir zamandır, zorunlu kalmadıkça televizyon haberlerini es geçiyorum.
Bu arada benim gibi ikinci çanak antenle dünyaya uzanan ya da uzanmak isteyenlere Eurosport TV’den Dünya Bilardo Şampiyonasını, ARD ve 3sat TV’de yayımlanan Tamina Kallert’in hazırlayıp sunduğu “Wunderschön” programını kaçırmamalarını öneririm. Bir sanat kanalı olan Arte TV’yi ister Almanca, ister Fransızca ve ister İngilizce mutlaka izlemenizi öneririm. Al Jazeera English News’in haberlerini de kaçırmayın derim. Dünya haberleri veriliyor orada!
 
SU YASAKLANABİLİR...
Su yasaklanabilir ama susuzluk asla!” diyor Eduardo Galeano!
Galeano; “Ben tahta insanlara hep kuşkuyla bakarım ve herkesin böyle yapmasını salık veririm. Mayaların kutsal kitabı ‘Popolvuh’, tanrıların, deneme amacıyla bazı tahta insanlar yarattıklarını ama bunların bir işe yaramadığını anlatır.
Tahta insanlar, normal insanlara benziyor ve onlar gibi konuşuyorlarmış ama ne kanları ne de canları varmış, bu yüzden de hiç canları sıkılmazmış” da diyor!
Ülkemiz ortalama insanının, yaşanan birçok absürtlüğe, bariz hukuksuzluklara ve sömürüye hiç canı sıkılmıyor!
Seçimde, taban tavanı belirliyor!
Tahta insanlar suyu yasaklıyor, havayı, toprağı, yaşamı yasaklıyor! Düşünmeyi, konuşmayı, ağlamayı ve gülmeyi, insan olmayı yasaklıyor!
Tahta insanlar her şeyi yasaklıyor!
Oysa yaşamın doğal akışı; yasakları yasaklıyor!
Tahta insanların edip eyledikleri üçüncü sınıf bir hikâyedir! Su bildiğini okur! Okuyacaktır, okuyacağız; göreceksiniz!
 
BEŞ KAT...
İmar uygulamasının henüz olmadığı tarlayı kitabına uydurmak için kalktı eller! Yetmez; oraya iki katlı köy evi yapacak değil ya adam! Adına, şanına, zenginliğine yakışır en az beş katlı bina dikmeli ki kafa yorduğuna değsin!
İmar izninin “beş katlı” olması için kalktı eller! Hem de hiç firesiz!
Sonuç; adrese teslim bir temiz iş! Herkes seçimini yapmış!
Eh, her hesabın bir sonucu vardır. Siyasette eşek eşeği ödünç kaşır! Sen bana şuradan omuz verirsin, ben de sana buradan! Omuz omuza, kol kola ve hatta el ele yürür gideriz!
“Bir kerecikten bir şey olmaz!” demişti bir zamane bakanı!
Ne bir kereciği a gülüm!
İnsanın gözü tok olmalı gözü! İnsan aç gözlü olunca ahlak yerlerde sürünür! Kimse kimseyi kandırmasın!
İyi sarımsak yemeler!
 
TRABZONGULDAK
Biz Zonguldaksporluyduk! Karadeniz fırtınası Trabzonspordu! Her iki takımı da severdik! Zonguldak’taki Trabzon maçlarını kaçırmazdık ama iki ayağımız da bir pabuca girerdi. “Maç berabere bitsin!” derdik. Takımlar sahaya çıkınca; “Al sana Trabzonguldak!” derdik.
Ben bugün Trabzonguldak oldum!
6 Ocak benim doğum günüm! Bugün 61 yaşına girdim! Anlayacağınız; Trabzon oldum! Yeniden Zonguldak olmak için altı yıl daha yaşamam gerekecek! Beyin kanaması, kalp krizi, virüs-mirüs gelmezse elbette!
Yaş altmış bir oldu ama inanın bana, hâlâ çalacak telefonu bekliyorum;
Kaptan, cumartesi günü Düzköy’de oynayacağımız turnuva maçı saat 15:30’a alınmış!
Beden yaşlanıyor ama iç dünyam genç kalmakta direniyor! “Direne, direne...” kazanamayacağımız tek mücadele alanı da bu sanırım!
Yaşlanıyoruz!