Eminim sizlerde en az benim kadar şaşkınsınız…

Her şey öylesine çabuk gelişti ki, hiç birimiz ne olduğunu bile anlayamadık…

Bana göre Hakkı Arslan böylesine bir psikolojik linç girişimini hak etmemişti…

Etme bulma dünyası…

Hakkı Arslan’ın ölümüyle kimseyi ilintilendirmek gibi bir derdim yok… Bunu dillendirmek bile haksızlık olur… Ama yaşananların perde arkasını birileri çıkıp konuşmalıydı…

Hakkı Başkan, belki de bir insanın başına gelebilecek en büyük talihsizlikleri yaşadı ömrünün son birkaç ayında… İkinci eşi tarafından silahla vurulup yaralanmasının ardından gelişen zincirleme olaylar magazinselleştirilecek kadar basit değildi… Aslında bu anlatacaklarımı GMİS yöneticilerinden dinlemeniz daha doğru olurdu…

Ama madem herkes susuyor o zaman ben anlatayım da kararı siz verin…

Her şey geçtiğimiz Haziran ayında Ankara’da TTK’nın kaderinin masaya yatırıldığı toplantıyla başladı… O toplantıya ne alakaysa TSO Başkanı Metin Demir ve İl Emniyet Müdürü Osman Ak da davet  edildi… Toplantı salonu girişinde Bakanlık Müsteşarı, AKP Zonguldak Milletvekillerinin de hazır bulunduğu görüşmeye sadece Genel Başkan Ahmet Demirci’nin alınacağını söyleyince, başta merhum GMİS Genel Sekreteri Hakkı Arslan olmak üzere yönetim kurulu karara tepki gösterdi…

Hatta Hakkı Arslan, İl Emniyet Müdürü Osman Ak’ı göstererek, “TTK ile ilgili böylesine önemli bir toplantıya Emniyet Müdürü giriyorsa GMİS yönetim kurulu nasıl alınamaz?” diyerek çıkıştı…

Bu beklenmedik çıkış karşısında Osman Ak’ın “Kanbersiz düğün olur mu?” şeklinde sendikacıları ti’ye alan esprisi ortamı daha da gerdi… Hakkı Arslan’ın tepkisi üzerine Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu da toplantıya dahil edildi…

Kanımca, işçi temsilcileri üzerinde psikolojik baskı kurmak için özel görevli olarak toplantıya çağrılan Osman Ak, o görüşmede yaptığı konuşmada birlik beraberlik üzerinden dem vurup, Genel Başkan Demirci ve yardımcısı İsa Mutlu’ya özelleştirmeye müsaade etmeleri yönünde telkinde bulundu…

Ne yalan söyleyeyim, tanıdığım ilk günden itibaren son derece samimiyetsiz ve gayri ciddi buldum Osman Ak’ı… O toplantı sonrasında gösterdiğimiz tavrın bugün de arkasındayım…

Bu kentin geleceğine atanmış devlet memurları karar veremez… Benim için sokaktaki simitçinin düşüncesi, Vali’nin, Emniyet Müdürü’nün, zaten özel kömür madeni işleten TSO Başkanı Metin Demir’in ne söylediğinden çok daha önemli… Bu kentin kaderine ancak bu şehirde yaşayanlar ve onların seçtiği yerel yöneticiler karar vermeli…

Hikaye bununla da bitmiyor…

Ankara’da kazmacı Hakkı’nın fiyakasını bozduğu Osman Aga, Hakkı Arslan’ın eşinin karakolda verdiği ifadeleri medyadaki prensi Ali Rıza Tığ’a bir şekilde ulaştırıyor… Haber, Pusula’da çarşaf çarşaf yayınlanıyor…

Ve akabinde Emniyet Genel Müdürlüğü daire başkanlığı ya da 3 büyükşehirden birine Emniyet Müdürü olmak hayaliyle yanıp tutuşan Osman Ak’ın Adana’ya tayini çıkıyor…

Ak, Zonguldak’tan ayrılmak için bavulunu toplayıp gittiği Zonguldak Valiliği önündeki Cumhuriyet Bayramı çelenk koyma töreninde ikinci bir şok yaşıyor… Rahmetli Hakkı Arslan, protokolün ön saflarına geçmek bahanesiyle kalabalığı yarıp Emniyet Müdürü Osman Ak’a sağlam bir  omuz atıyor… Neye uğradığını şaşıran Osman Ak, gıkını bile çıkarmadan olayın skandala dönüşmemesi için başını öne eğip susuyor…

Ve tarih 2 Kasım 2016… Cumhuriyet Bayramı’nda yaşanan skandalın sadece 4 gün sonrasında yine Pusula Gazetesi’nde Hakkı Arslan’ın eşi tarafından vurulduğu gün sadece olay yeri polisinin çektiği o malum fotoğraflar yayınlanıyor…

Böylelikle Ankara’da başlayan, Cumhuriyet Bayramı’nda alevlenen tartışmanın hesabı kesilmiş oluyor…

Peki, bunların hepsi bir tesadüf müydü? Osman Ak’ın gidişinin ardından neredeyse salya sümük ağlayan Pusula’nın sahibi Ali Rıza’nın, Osman Ak’a olan aşkı nereden geliyor? Mahkeme tutanaklarındaki belgelerin gazeteye nasıl ulaştığını araştıran Cumhuriyet Savcısı bunları biliyor muydu? Bilse de Osman Ak’ı sorumlu tutabilir miydi?

Hikaye bu… Neresinden bakarsanız bakın alçakça bir kumpasa kurban giden Hakkı Arslan’ın özel yaşamı hiç kimseyi ama hiç kimseyi ilgilendirmiyordu…

Ama dövlet gerekeni yaptı…

Çıbanbaşını ezdi!