Amerika’yı yeniden keşfetmek gibi şey bu…

Hiç kusura bakmasınlar…

Ne Muslu Belediye Başkanı Sabahattin Adıyaman’ı…

Ne de Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün’ü samimi bulmuyorum…

Gelirlerinin neredeyse yüzde 80’ini Eren Enerji ve ÇATES üzerinden sağlayan Muslu ve Çatalağzı Belediyesi Başkanları bugüne kadar bölgeden onlarca kişiyi işe sokarak bir anlamda koltuklarını sağlama aldılar. Termik santrallerin en büyük riskini yiyen bu iki kişinin yeni yapılacak santral karşısında aslan kesilmesi tek kelimeyle gülünç!

Bugün gelinen noktada ÇATES’in kapasite artırımı için ruhsat başvurusu yeni bir gelişme değil.

İhale aşamasında zaten biliniyordu…

Yoksa piyasa değerinin neredeyse 2 katı fazlasına ÇATES’i satın alan Bereket Enerji, Zonguldak’ın kara kaşına kara gözüne hasret değildi ya…

Demir şirketler Grubu’nun teminatını yakmasının ardından ikinci en büyük teklifi vererek ÇATES’i teslim alan Bereket Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı ile o tarihte yaptığımız röportajda bugün yaşananların işareti verilmişti…

ÇATES’teki özelleştirmenin çevresel ve ekonomik yansımalarını birinci ağızdan kamuoyuna aktarmıştık…

İşte tam da bugün o röportajdan kesitler vererek Saldanlı’ya söylediklerini hatırlatma ihtiyacı duyuyorum…

O röportajda yerli kömürde ısrarlı olacaklarını söyleyen Saldanlı, bakın neler demiş:

Halen yerli kömür kullanıyoruz. Gerek TTK, gerekse özel sektörden kömür almaya devam ediyoruz. Biz, yerli üretime destek veriyoruz. Üretemez, kömür veremezlerse ‘niye veremiyorsunuz?’ diyeceğiz. Tercihimiz her zaman üretilebildiği sürece yerli maden şirketlerinden kömür almak olacak.”

Çevresel etkilerinin Zonguldak insanı için ağır bedelleri olacak yeni santral ruhsatıyla ilgili sorumuza ise kısa ve net yanıt veriyordu:

“Yeni santral ruhsatıyla ilgi ise verilmiş bir kararımız yok.”

O röportajın üzerinden sadece 4 ay geçmiş…

Dört ayda ne değişti bilmiyoruz… Ama bu karar benim için sürpriz olmadı…

Yani kimse öyle şaşırmış gibi yapmasın…

AKP hükümeti Zonguldak’ı termik çöplüğe çevirirken susanlar şimdi yalancı pehlivanlığa soyunmasın…

ÇATES’in ithal kömüre dönemsi havzanın sonu olur…

Bunun sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum…

Yazımı Ceyhan Saldanlı’nın yöre insanının çevresel endişelerine ilişkin sorumuza verdiği cevapla  noktalıyorum…

Bakalım Ceyhan Bey, bu sözlerin arkasında ne kadar durulacak?

Kimsenin şüphesi olmasın ki ÇATES’te, çağdaş emisyon neyse o olacak. Ekonomiye de faydalı olacağız. Biz çevreci bir şirketiz. Yenilebilir enerji ile ün salmış bir şirketiz. Şirketimizin temel politikalarından birisi çevreci bir şirket olmamız. Birincisi çevrecilik, ikincisi bilimsellik, üçüncüsü yerlicilik. Başında da söylediğim gibi yöre insanına ve yerli ürüne öncelik vereceğiz”

                                                ***

Lafı evirip çevirmeden söyleyeceğim…

Tüm samimiyetimle Ali Rıza Tığ’ın eşinden ve çocuklarından özür diliyorum…

Ama ondan asla!

Spor muhabirleri arkadaşlarımızın ve bizim gazete personelinin samimi çağrısına “hayır” diyemediğim için yerel gazeteler arasındaki dostluk turnuvasına gazete olarak biz de katıldık.

İlk maçta Ajanslardan oluşan takıma 7-5, önceki akşam da Pusula’ya 10-3 gibi farklı bir skorla yenildik…

Sabaha kadar oynasak yine yenilirdik…

Ama inanın maç sonucundan çok karşılaştığım manzara canımı acıttı…

Yıllar önce aynı sofrada yemek yediğimiz, tatillerimizi birlikte geçirdiğim, evimin kapılarını açtığım, evlerine misafir olduğum, ekmeğimizi ve aynı kaderi paylaştığım arkadaşlarımı Pusula Gazetesi forması altında görmek ile yaşamım boyunca asla affetmeyeceğim Ali Rıza Tığ’a bu kadar yakın olmanın verdiği karmaşık duygular arasında çıktım sahaya…

Hele ki, maç sırasında geçmişte işsiz kaldıkları dönemde Halkın Sesi’nin kapılarını açtığı, gazeteci kimliği kazandırdığı insanların hırsına, tacizkar hallerine tahammül etmek hiç de kolay olmadı…

Tam maç bitti derken maçı locada izleyen Ali Rıza Tığ’ın, en itici haliyle gülerek o tiz sesiyle “Resul Hoca 1 dakika daha vardı niye erken bitirdin ya” demesi bende kayışı kopardı…

Ondan sonrasını hatırlamıyorum…

Her şeye rağmen eşi ve çocuklarının orada olduğunu bilmediğimi özellikle söylemek isterim…

Eşeklik yaptım, utandım!

Uzun lafın kısası, o sırada olaya şahit olan herkesten özür diliyorum…