Pazar sabahı İtalyan Yönetmen Roberto Benigni’nin 2’nci Dünya Savaşı sırasında

karısı ve oğluyla Yahudilerin toplandığı Nazi Kampı’na götürülen bir ailenin dramını

anlatan “Hayat Güzeldir” filmini kim bilir kaçıncı kez izlerken, CHP Zonguldak

Milletvekili Mehmet Haberal geliyor aklıma…

Daha doğrusu Ergenekon Davası’ndan tahliye olduğu gün Haberal’ın, bir gazetecinin

“Buradan nereye gideceksiniz?” şeklindeki sorusuna verdiği cevap zihnimde

canlanıyor…

“Özgürlüğün kıymetini çok iyi bilmek zorundayız… Tabiatı bir göreyim… Yeşili toprağı

bir göreyim… Sonra nereye gideceğime karar veririm. Çünkü toprağı özledim”

Özgürlüğün kıymetini bilmek…

Kaçımız biliyoruz ki, bağımsız bir ülkede özgür yaşamanın kıymetini…

Kimseyi bulamazsa Mısır’da Sisi’yle, Suriye’de Esad’la, İran’da Ahmedinejad’la sözde

“demokrasi” adına kavga eden Başbakanımız, çok da kafası atarsa…

Kendi ülkesinde hakkını arayana ise “çapulcu” diyip kesip atıyor! 

Yolda birbirlerini görseler tanımayacak insanların aynı çete davasından yargılandığı

bir ülkede hangi demokrasiden bahsedeceksek… Azıcık sesini yükseltti, hükümet 

muhalif diye 4-5 yıldır zindanlarda ömür tüketen insanların ailelerinden uzaklarda

bayramları zehir olurken, yine sözde demokrasiden bahsedip güneydoğuda PKK’ye

teslim olan anlayış hangi bağımsızlıktan bahsedecek kendi tabanına…

Ve bunu yapan, adında “Adalet” olan bir parti!

Evet, Mehmet Haberal’ın özgürlüğüne kavuşması en az onun kadar düşünce

özgürlüğüne inanan herkesi mutlu etmiştir şüphesiz…

Binlerce Zonguldaklının oyunu alıp mebus seçilmesine rağmen, halk iradesinin tutsak

olması Türk demokrasi tarihinde bir utanç sayfası olarak yer alacak…

Tıpkı gazeteci Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve haksız yere halen Silivri

Cezaevi’nde özgürlük için bir başka bayram sabahını bekleyen diğer mahkumlar

gibi…

Tahliye oluşuyla birlikte şehirde yeni bir umut olan Mehmet Haberal’ın Zonguldak

siyasetine, Cumhuriyet Halk Partisi’ne neler katabileceğini hep birlikte izleyeceğiz…

Ama benim için önemli olan Haberal’ın kendisi gibi torağı özleyen diğer Ergenekon

hükümlüleri için bundan sonra vereceği mücadeledir…

Açıklamalarında 4 sene 4 ayın verdiği yorgunlukla olsa gerek, Ergenekon Davası ve

Cumhuriyet tarihinin en ağır hapis kararlarıyla ilgili soruları yüzeysel geçen Haberal’ın

bu tablonun ressamı Başbakan’la ilgili tek bir kelime dahi etmeyişi eminim sizlerin de

dikkatini çekmiştir…

Bir gazeteci olarak Pusula Gazetesi’nde yayınlanan fotoğrafı kıskanmadım desem

yalan olur… Haberal’ın Ankara dönüşünde Ereğli-Alaplı arasında üzerindeki

kıyafetlere aldırış etmeden denize girip özgürlüğün tadını çıkardığı anı tahmin

ediyorum oğlu Erkan Haberal, Pusula Gazetesi’ne cep telefonuyla çekip servi

yapmış…

Öyle görünüyor ki, bundan sonra CHP’li Mehmet Haberal’ı, gazeteciliğe hevesli

MHP’li oğlu Erkan Haberal’ın objektifinden çektiği fotoğraflarla Pusula Gazetesi’nden

takip edeceğiz…

Pusula’nın Haberal’a olan aşkını, keşke Ergenekon Davası ve Gezi olaylarında

özgürlük mücadelesi veren insanların yanında da görebilseydik!