İlk santralini kurmaya başladığı andan beri mücadele ediyoruz Eren’le… Biz santrallerin havamızı, suyumuzu, toprağımız kirleteceğini, zaten yaşanmaz durumda olan kentin yaşam kalitesini tümden aşağılara düşüreceğini iddia ettik…  Ağaçlarımızın kuruyacağını, ormanlarımızın, denizlerimizin kirleneceğini söyledik ısrarla… Yerel basında adını yazmaktan aciz yancı kalemşorların da desteğiyle çürütmeye çalıştılar iddialarımızı… “Herkese iş sağlayacağız, büyük istihdam yaratacağız” söylentisiyle de insanları belli ölçüde ikna ettiler…
 
Daha o yıllarda istihdam da yaratmayacağını söyledik… Kurulacak santraller yüksek teknolojiliydi; ilimizin işgücü kapasitesi, bu niteliği karşılayacak düzeyde değildi ne yazık ki... İddiamız, nitelikli işlerin kent dışından gelecek personelle karşılanacağı, Zonguldaklılaraysa bahçıvanlık, büro işleri, bakım işçiliği gibi kadroların düşeceği şeklindeydi… Nitekim de öyle oldu… Santrallerde çalışan yaklaşık bin personelin ancak yarısı kadarı yöre insanından oluşuyor… Birçoğu asgari ücretin biraz üstünde maaş alan bu insanların kente kattığı katma değer ne kadar olur, orasını siz hesap edin artık…
 
SENDİKAYA ÜYE OLMA HER ÇALIŞANIN ANAYASAL HAKKIDIR
Hep yazdım… Kömüre dayalı elektrik üreten tüm santraller gibi Eren santralleri de çevre düşmanı… Dileyen Çatalağzı-Muslu bölgesinde çıplak gözle görüyor zaten bunu… Benimkileri bir kenara koyun, diğer olumsuz etkileri konusunda yazılmış yüzlerce makale var arşivlerde... Eren, çevre düşmanı bir şirketti, buna işçi-sendika düşmanlığını ekledi bir de… Hep birlikte izliyoruz, patronlar, DİSK’e üye olarak sendikalaşmak isteyen santral çalışanlarını baskı ve tehditle engellemeye çalışıyor… Bu konuda epey mesafe de kat ettiler hatta…
 
Herkes not etsin, sendika kurma, kurulan bir sendikaya üye olma her çalışanın anayasal hakkıdır...  Bunu, baskıyla, zorla engellemeye çalışmak yasalara karşı işlenmiş açık bir suçtur… Yancılarıyla birlikte bu suçu işleyen Eren patronları, zaten düşük ücretle çalıştırdıkları emekçilere verdikleri işi, bir de lütufmuş gibi sunarak, kamuoyuna, şirin görünmeye çalışmaktadır… Dudak uçuklatıcı boyuta erişen sermayelerini emekçilerin alın terini sömürerek oluşturduğunu unutan bu zatlar, emekçileri köle kılan bir çalışma düzeni arzulamaktadır… Yok öyle yağma…
 
ÇALIŞMA BARIŞINI KİM BOZDU
Zonguldaklılar da utanmalıdır, Eren çalışanlarına yeterli destek verilemedi çünkü. Verilmediği gibi, MHP İl Başkanı’ndan Muslu Belediye Başkanı’na, yancı köşe yazarlarından GMİS Genel Başkanı’na kadar pek çok ağız, “çalışma barışı” uydurmacasıyla, işçilerin, örgütlenmesini kırmaya çalıştı. İçinde yaşadığımız cinnet toplumunun aymazlığına sığınıp,  patron seviciliğe sıvanan bu yancılara sormak isterim: Anayasal bir hakkın kullanılmaya çalışılması mı bozdu barışı, yoksa bu hakkın baskıyla engellenmesi mi? Siz, hiç hak hukuk bilmez misiniz? Bu kadar mı uzaksınız adalet duygusundan?
 
Ya Zonguldak’ın en büyük işçi örgütü GMİS’in başındaki şahsa ne demeli?  “Maden işçileri, tüm güçleriyle Eren çalışanlarının yanındadır. Arkadaşlarımızın sendikalaşma hakkını engelleyenlere Zonguldak’ı dar ederiz” deyip, dayanışma göstereceği yerde, hazret, sendikal faaliyetle birlikte iş barışının bozulduğundan dem vuruyor… Zımni olarak bundan da, örgütlenmeye çalışan işçileri sorumlu tutuyor… Tıpkı egemenler gibi işçileri işsiz kalmakla korkutarak kararlılıklarını kırmaya çalışıyor…   Ey GMİS Genel Başkanı namıyla maruf zat! Hiç unutma, bunu da yazacak tarih…