Hep olduğumuz yerdeyiz Osman

Haftada iki gün yazıyorum, kendimce belirlediğim günler dışında yazmak adetim değil aslında…

Bu periyot hem beni yormuyor, hem de kendi içimde kurduğum sistemsayesinde işlerimi de aksatmıyorum…

Ancak dünkü Pusula’da Atilla Öksüz ile Osman Sav’ın yazılarını okuyunca kaleme sarılmadan edemedim…

Hele Osman Sav’ın tümüyle art niyetli, tümüyle önyargılı, tümüyle yalana ve kine dayalı provokatif yazısına yanıt vermeden duramazdım,  vicdanım sızladı, canım yandı çünkü…

İçinde ağır sözcükler geçen çok şey söyleyebilirim yazdıkları hakkında, ancak, bu onun düzeyine düşmek olur…

Her şeyden çok sağduyuya ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde en son yapmam gereken şey de bu ayrıca...

Onun için öfkemin, üzüntümün, gönül yaramın parmak uçlarıma toplanmasına engel olarak basacağım tuşlara…

Evet, tıpkı bizim gazetenin başlığındaki gibi, sıvasız bir eve daha ateş düştü, nedense hep yoksulların payına düşen evlat acısı Çalca Köyü’nü buldu bu kez…

Ayrımsız hepimizin içi yanıyor, bu ölümden insanlıktan bir parça nasip almış birinin mutlu olması düşünülebilir mi?

O acılı ananın feryadını duyup da, aldığı her soluğu haram saymayan kaç vicdan sahibi olabilir aramızda?

Osman Sav’a göre olabiliyor ve bunlar aranızda dolaşıyor; “aranızda” diyorum, muhtemelen ben de onlardan biriyim ona göre…

Kimmiş peki bunlar? Muhibi olduğu AKP karanlığına, bulduğu her fırsatta karşı çıkan Zonguldak Demokrasi Platformu…

Utanmasa “Tetiği Erdoğan Kaymakçı çekti”diyecek…

 

VİCDANI İPOTEK ALTINDA

Lütfen aşağıdaki alıntıyı dikkatle okuyun:

“Çocuklarımız öldürülüyor, yaralanıyor. Acılı aileler Türkçe ve Kürtçe ağıtlar yakıyor. Kentlerde sokağa çıkma yasakları ilan edilirken, çatışmaların arasında kalan çocuklar, kadınlar kurşunların hedefi haline geliyor.

PKK'nın Hakkâri'nin Dağlıca Bölgesinde askeri konvoya pusu kurarak düzenlediği saldırıda evlatlarımızı kaybettik, yüreklerimiz yandı. Dağlıca'nın acısı henüz çok sıcakken bu kez de Iğdır'da Dilucu Gümrük Kapısında görevli polisleri taşıyan servis aracının saldırıya uğradığı ve 14 polisimizin hayatını kaybettiği haberi duyuldu.

Bu hain saldırılardan sonra etnik kökenleri nedeniyle vatandaşlarımızın darp edilmesi, partilerin ve gazetelerin binalarına yapılan saldırılar ise geleceğe dönük kaygılarımızı daha da artırdı.”

Zonguldak Demokrasi Platformu adına Erdoğan Kaymakçı, 10 Eylül 2015 günü Vilayet Binası önünde yaptığı açıklamada sarf ettiği tümceler bunlar…

Söylemeye gerek yok, orada bulunan bizlerin tümünün hissiyatını da yansıtıyor…

İradesini teslim ettiği AKP elebaşlarının ağzına ateşe koşan pervaneler gibi bakan Osman Sav bunları yok sayıyor, vicdanı ipotek altında çünkü…

Kendi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirip, düşman görerek;“entel, dantel” diye küçümseyip, “Eyy” nidalarıyla başlayan üstenci cümleler kurarak kudretli efendisinden kopya çekiyor…

“Vatan-millet”edebiyatı yapıp, yoksul çocuklarını ölüme yollarken, kendi çocuklarını paralı asker yapan ya da çürük raporuyla askerden kaçıran ikiyüzlülüğü hiç sorgulamıyor ama…

Dedim ya vicdanı yok, ipotek altında çünkü…

 

LAFI UZATMADAN SORUYORUM, KATİL KİM

Atilla,“Kına yakın” diye başlık atmış yazısına, lafı dolandırarak mesajı doğrudan kime gönderdiğini gizlemiş, ancak her sözcük Zonguldak Demokrasi Platformu’nu işaret ediyor…

Neymiş efendim Platform PKK’yi kınamıyormuş, yukarıdaki alıntı bu dezenformasyona yeterince yanıt verdi sanırım…

Ancak, çok merak ettiği“Katil kim” sorusuna da yanıt bulmak, ya da soruyu esaslı bir şekilde sormak gerekiyor…

Avuç içi kadar Suruç’a, günler önceden geleceği belli olan ve İstanbul’dan yola çıktıkları andan itibaren polis takibinde olan gençlerin arasında bomba patlıyor, 32 kişi ölüyor…

Lafı uzatmadan soruyorum, katil kim?

Onlarca kameranın, yüzlerce polisin arasında Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi öldürülüyor, ortalığı kaplayan toz duman arasında, Elçi, kim vurduya gidiyor…Olay anında görüntüye giren polisler, iki adımdan elinde silah olan şüpheliyi vuramıyor… Yine soruyorum katil kim?

Ankara’nın göbeğinde düzenlenen “Barış” mitingi ülke tarihinin en büyük katliamıyla kana bulanıyor. Başbakan, “Canlı bombaların kimliklerini biliyoruz ama…” diyor,ancak sonrası gelmiyor… Soruyu tekrarlıyorum: Katil kim? Örnekleri çoğaltmak mümkün, ancak, yerim bitti…

Havuz medyası eliyle öylesine bir garabet çıkarıldı ki ortaya, ayrımsız tüm katliamlarda ölenler suçlu oldu, maçlarda ölenler ıslıklandı hatta… Onlar suçluyken ne hikmetse AKP mağdurdu…

Katliamları önlemek, akan kanı durdurmak birinci derecede iktidarın sorumluğundaydı oysa…

Bunu sorgulayanlar birilerinin uşağı olup vatan hainliği yapıyor Osman Sav’a göre…

O meşum yazısında bizlere sesleniyor: “Neredesiniz?”

El cevap: Buradayız Osman, hep olduğumuz yerde… Yüreğine acı düşen tüm annelerin yanında...

Ama’sız, fakat’sız barışı savunup, yiten tüm canlara gözyaşı döküyoruz acıyla ve kahroluyoruz ülkemiz adına… Senin adına da utanıyoruz elbette…

Gönül gözün kör olmuş ve bunu görmekten acizsen ne diyebilirim ki ben sana…