Yurttaş yer içer, tıkınır, geğirir, tıksırır... Hesap pusulası önüne gelince bağırır çağırır; isyanlardadır! Veryansın eder ona, buna, herkese! Ardından da ağır tanıyı koyar; “Bu millet adam olmaz! Nedir bu çektiğimiz!
Çare yok; katlanacağız bu tip insanlara. Biz ki bu eğitimi, eğitim olmaktan çıkarıp ne olduğu bilinemez bir abuk sabukluğa çevirmişiz; sonuca katlanacağız!
Yineliyorum; eğitim dediğimiz bilimin iki ayağı vardır; Örgün eğitim; (Okullarda, yüz yüze yapılan) ve Yaygın eğitim; (Örgün eğitim sonrası ölünceye kadar olan eğitim.)
Bu eğitimin birinci ayağı; bilimsel ve laik eğitim olmazsa ikinci ayağında insanları gütmek hiç de zor olmaz. Gerici iktidarların yaptığı da budur. “Cahilleştir ve sömür!
 
HUZUR İSLÂM’DA!
Bir zamanlar modaydı! Arabaların arka camına, motosikletlerin far üzerine, dükkân camlarına, duvarlara, oralara, buralara yazılırdı; “Huzur İslâm’da!
Ne ki bu huzuru ve bu İslâm’ı biz hiç göremedik.
Dindarları bilmem ama “dinciler” huzuru buldu! Bu söylemle kandırdıkları inananları epeyce yoldular! Jet-Pa, YİMPAŞ, Bosna paraları, Deniz Feneri, Almanya’da camilerde toplanan paralar, Fethullah Gülen Cemaati, Süleymancılar ve diğerleri...
Saymakla bitecek gibi değil!
Ya gerçek anlamında huzur? Söyler misiniz bana hangi İslâm ülkesinde huzur var, mutluluk var, demokrasi, bilim, teknoloji var?
Ne bitmez tükenmez bir sermayeymiş bu “din sömürüsü!
Ne yüzsüz, arsız, ahlaksız insanlarmış bu “dinciler!
Atatürk Cumhuriyetinin attığı temeller ne güçlüymüş ki halen ayaktayız!
 
‘YATIRIM’I BIRAKIN, ‘KALDIRIM’A BAKIN!
En sıradan, en olağan işler bile yapılamaz durumda! Köprü mü onarılacak; yetkilinin yanıtı hazır; “Biz yukarıya yazdık ama hiç beklemeyin; ödenek yok!” Yol, su, elektrik vs. gibi işlere ilişkin en çok duyduğumuz söz bu; “Ödenek yok!
Nereye gitmiş bu ödenekler? Ne olmuş bu paralara? Basına ve sosyal medyaya yansıyan haberlere bakarsanız bu ödenek kalburüstüne var; kalbur altına yok! İlginç olan o ki; tabanda homurdanan yok! İktidar yandaşı sineye çekerken, iktidar karşıtları “Bak gördünüz mü?”den öteye gitmeyen eylemsizlik içinde!
Hele hele üretime yönelik yatırımları ara ki bulasın! Yok!
...
Anlaşıldı; uyanmak daha epey zaman alacak!
 
AKAN SU...
Akan su, yolunu bulur derler! Elbette doğrudur bu sav.  Bu önermede önemli olan akmak fiilidir! Yani, suyun yolunu bulabilmesi için akması gerekir! Pekiyi su akmıyorsa ne olacak?
Yanıt; Öncelikle su miktarı çoğaltılacak. Sonra, herkes eline kazma alıp suyun önündeki taşları, molozları, pislikleri, çöpleri temizleyecek! Suyun yolu açılacak! Akan suyu siz o zaman görün!
Akşama kadar oturup “Masa başı devrimciliği” yaparak su gideceği yolunu bulmuyor. Üst perdeden, teorik ve bilgiç sözlerle de olmuyor!
 
KILÇIK!
Daha önce de yazmıştım. Tümcelerim arasında kılçık aramayın. Ben sözümü doğrudan, adresli ve kişiye özel söylerim. Elbette kimi zaman “Kızım sana söylüyorum; gelinim sen anla!” türünden göndermeler yaparım ama bu afakî ve adressiz mektup şeklinde değildir.
Bildiğimi söyler, bilmediğime susarım!
Aziz Nesin, “Öldüğünüzde, geriye söylenmemiş söz bırakmayın!” demişti.
Öldüğümde, geriye söylenmemiş söz bırakmamanın sorumluluğudur bu yazıları bana yazdıran!