Şu sıralar pek çok etkinliğe katılıyorum.ancak bunlar resim ,heykel sergi açılış ve kokteylleri ,ya da bir müzik dinletisi değil.Daha çok ülkenin içinde bulunduğu sürece yönelik ne yapmalı içerikli etkinlikler.Mehmet Ayvalıtaş,Ali İsmail Korkmaz,Abdullah Cömert,Mehmet Ethem Sarısülük için saygı duruşu ile başlayan ,31 Mayıstan bu yana süregelen başkaldırının başarılı olmasına yönelik forumlar.

Benim için hüzünlü başlıyor gece ,hüzünlü sürüyor…

Mehmed’i ,Ali’yi ,Abdullah’ı ,Ethem’i düşünüyorum ;neyi özlediklerini. 
Kalplerinin  arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediklerini bilmek istiyorum. Bir sevdaya tutsak olup olmadıklarını ,özlemeyi bilip bilmediklerini merak ediyorum.
Aşk için, hayalleri için, yaşıyor olma serüvenlerinde nasıl yol aldıklarını ,aşk için nelerden vaz geçip geçmeyeceklerini ,sevdanın onları aptal gibi görünme riskine atıp atmadığını bunu  göze alıp almayacaklarını  bilmek istiyorum. 
Gelecek hayallerine  dokunup dokunmadıklarını , hayatın ihanetlerine nasıl göğüs gereceklerini bilip bilmediklerini  , akıllarından  geçenleri ,bizden /senden /kendilerinden  gizlediklerini,gizlemediklerini merak ediyorum . 

Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye,ötekileştirmeye,yok saymaya  çalışmadan benim /senin / ya da kendi acılarıyla baş edip  edemeyeceklerini  sormak  istiyorum.. 
Benimle /seninle / ya da kendi neşeleri ile dünyada var  olup olamayacaklarını , insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun onları  parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceklerini merak ediyorum. 

Sormak istiyorum kendi kendilerine  dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamadıklarını ; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhlarına  ihanet edip etmediklerini …

Her gün bir birine eşit olmasa da etraftaki tüm güzellikleri fark edip ,etmediklerini ,bir fırtınaya tutulduklarında başlarını  dimdik tutup ,tutmadıklarını , karanlıktan korkup ,korkmadıklarını ,rüzgara karşı yürürken ,yağmura karşı yürürken rüyalarının alt üst olup olmadığını buna rağmen yürümeye devam edecek cesareti nasıl bulduklarını  kalplerindeki umudu  ölesiye merak ediyorum .

Bir deniz kenarında  durup gümüş Ay'a "kadeh kaldırıp " var olduğum için şükürler olsun Tanrım diye  bağırıp bağırmayacaklarını  bilmek istiyorum. 
Nerede yaşadıkları  ya da ne kadar zengin ya da fakir olduklarını  değil  , ben keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsalar da  
yarın  için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacaklarını merak ediyorum  
Hiç çekinmeden bir ateşin ortasında atıp atmayacağını kendilerini … 

Örneğin nerede, kiminle, ne okuduklarını öğrenmek istiyorum neyi sevip neden hoşlanmadıklarını mesela .Her şey bittiğinde onları  ayakta tutan duygunun  ne olduğunu.... 
Kendileri ile gecelerce  yalnız kalıp kalmadıklarını , ve o boş ve yalnız anlarda onlara  arkadaşlık eden kendilerini  gerçekten sevip sevmediğini delice öğrenmek istiyorum . “

Çokça, bir Nazım dizesindeki gibi  “bir binbir gece şehrinin altın kakmalı kapılarından muzaffer girmiş bir eski zaman kahramanı gibi hissedip ,hissetmediklerini  kendilerini” 

Yürekleri bir güvercin kalbi gibi atsa da ,kara bulutlar dolaşsa da başlarında nelerden vaz geçip geçmeyeceklerini bilmek istiyorum.

Ve öğreniyorum ki;Mehmet ,Abdullah ,Ali ,Ethem tüm bu merak ettiğim ,bilmek ,öğrenmek istediğim her şeyi ve hatta çok daha fazlasını sığdırmışlar  kısacık ama upuzun yaşamlarına ..

Şu dizeler çağlıyor  dudaklarımdan bir ağıt gibi ;

“Siz  gideli,

Hüzün solukları ,kirpiğimin ortasında üç damla.

Yağmur kokulu rüzgarlar,

Denizler büyütür oldu,bir kıyıdan,bir kıyıya.

Gideli;

Mevsimi değil ya!

Tanıdık bir yalnızlığa uzanır gibi ,başladı hazan …

Sevdalar tüketti;yazgısı ölüme eş ,nice umarsız yıllar.

Zamanı değil ya!

İki söz arasına uzandı akşam.

Koyu bir karanlığın sessizliğinde;Yeniden ısmarlandı ölüm,

Özlemi büyüten günler yerine.

Bakma böyle sevinç vurduğuna sesime.

Siz gideli;

Kızıl şerbettir içtiğim.”