Ben Milan Kundera adını “Varolmanın Dayanılmaz Hafifiliği “ adlı romanı ile duydum ilk  kez.Yanlış anımsamıyor isem 1985 yılı ortalarıydı Ankara’da ünlü bir kitapevinin raflarında bu çarpıcı roman kapağı ile karşı karşıya gelmem. O dönem benim için , Kierkegaard la başlayıp  Sartre ile devam eden , karşılaştığım/karşılaşacağım ne varsa/olacaksa  kader gibi bahanelere sığınmayıp tüm olan biteni /olacakları  tanrıya ya da başkalarına yüklememeye  karar verdiğim  'Özgürlüğün Yolları' nı aramaya koyulduğum ,sonradan bunun bir ömür süreceğinin ayırımına vardığım içsel yolculuğumun da başlangıcıydı . Yazarın bu tarihten önce ve sonra kaleme aldığı eserlerinden bazıları “ Ayrılık Valsi ,Şaka , Gülüşün ve Unutuşun Kitabı ,Kimlik ,Gülünesi Aşklar “takip eden yıllarda kitaplığımın en nadide köşesinde ;Kimlik’te geçen

 

Dostluk, bir insana yalnızca belleğinin doğru çalışması için gerekli. Geçmişini anımsamak, onu hep sırtında taşımak, dedikleri gibi, belki de insanin kendi ben’ini koruyabilmesi için gerekli tek koşul. Ben’in çekip küçülmemesi, oylumunu koruması için, anıları bir saksı çiçeğini sular gibi sulamak gerekiyor; ve bu sulama isi, geçmişin tanıkları ile, yani dostlar ile sürekli temas halinde kalmayı zorunlu kılıyor. Onlar bizim aynamız; belleğimiz; onlardan hiçbir şey beklemiyoruz, yeter ki o aynayı zaman parlatsınlar, parlatsınlar ki, yüzeyinde kendimizi görebilelim. Ne var ki, benim lisedeyken ne yaptığım umurumda bile değil! İlk gençliğimden beri, hatta çocukluğumdan beri, benim istediğim bambaşka bir şeydi: Dostluğun, değer olarak tüm öteki değerlerin üstünde tutulmasını özlüyordum. Sunu söylemekten hoşlanıyordum: Gerçeklik ile dost arasında seçim yapmak gerektiğinde, ben her zaman dostu seçerim.”

cümleleri ise beynimin en derin kıvrımlarında  yerlerini  aldılar .

İnsana ,ilişkilerime,dosta,dostluğa bakış açımın oluşmasında ve gelişmesinde katkısı olduğuna inandığım Milan Kundera’ın öz yaşam öyküsü  şöyle ;

Kundera 1 Nisan 1929′da Çekoslovakya’nın Brünn şehrinde doğar. 14 kitap, sayısız ödül, yazarlık mesleği yanında uzun yıllar müzik ve sinema ile uğraşır.

1929 yılında, orta halli Kundera ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Ludvík Kundera (1891-1971), 1948-1961 yılları arasında Brno Müzik Akademisi müdürlüğü yapmış olan, ünlü müzikolojist ve piyanist Leoš Janáček’in öğrencisidir. İlk piyano derslerini babasından alır ve ilerleyen yıllarda kendisi de müzikoloji üzerine çalışmalar yapar

Lise eğitimini 1948 yılında Brünn’de bitirdikten sonra, Charles Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde, edebiyat ve estetik üzerine eğitim gördü. İki dönem sonra Film Akademisine geçti ve yönetmenlik konusunda ilk makalelerini yazdı fakat daha sonra çalışmalarını politik baskı yüzünden durdurmak zorunda kaldı.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Komünist Parti’ye üye oldu. Ancak 1948′in şubat ayında partiden çıkarılır.1950 yılında da bir diğer Çek yazar Jan Trefulka Komünist Parti’ye karşı faaliyetlerde bulunmaktan, partiden uzaklaştırılır. Trefulka o günlerde gerçekleşen olayları 1962 yılında yazdığı Pršelo jim štěstí (Onlardan Yükselen Mutluluk) romanında anlatır, Kundera’ysa o günlerde başına gelenleri bir şaka olarak görmüş olacak ki, partiden çıkarılma sürecinde başına gelenleri anlattığı kitabının ismini Žert (Şaka) koyar.1956 yılında Komünist Parti’ye tekrar giren Milan Kundera, 1976 yılında ikinci kez, Václav Havel gibi ünlü yazarlar ve sanatçılarla birlikte partiden ihraç edilir

1968′deki Rus istilasından sonra, Prag Müzik ve Sanatlar Akademisindeki görevinden uzaklaştırılan Kundera, politik baskılara dayanamayarak Fransa’ya göç eder ve 1981 yılında Fransa vatandaşı olur.1979 yılında yazdığı Gülüşün ve Unutuşun kitabından sonra Çekoslovak Hükümeti, ona vatandaşlık hakkını geri verir.

1980 yılında Gabriel Garci Marquez’in aldığı Commonwealth Ödülü’nü, 1981 yılında Tenesse Williams’la paylaşır.1983 yılında Michigan Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verilen Kundera 1985 yılında da Kudüs Ödülüne layık görülür.

Çağımızın en başarılı düşünsel roman yazarı ve varoluşçuların sonuncusu olarak nitelendirilen Kundera’nın (benim ne yazık ki henüz okumaya fırsat yaratamadığım )son kitabı Perde ise , 2005 yılında yayınlanır.

Milan Kundera, kendisini uluslararası alanda üne kavuşturan ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ romanıyla bu kez ana vatanında 2007 Devlet Edebiyat Ödülü ile ödüllendirildi.

Bense "Hâlâ Kundera’nın cümlelerinin  izindeyim . Çünkü firar edemeyeceğim bir yere gitmek için çıktığım bu yolda biliyorum ki 'kendime' varmam bir ömür alacak."

Nalan Kara