Sözlük anlamı olarak iman: İman, emn kökünden bir mastardır. Sözlük anlamı, birini sözünde tasdik etmek, onaylamak, kabullenmek itimat etmek, gönülden benimsemek, güvenmek/güvenilmek anlamlarına gelir.

Kavram olarak, Rasûlüllah'ı Allah'ın katından getirmiş olduğu bilinen haber ve hükümlerin tümünde, kat'i olarak tasdik etmek, bunu diliyle ikrar edip, tatbik etmeye çalışmaktır.  İman'ın filolojik açıdan iki anlamı vardır: Başkalarına güven vermek, güven içinde olmak. İman sahibi kişi, yani mü'min, hem inandığı gücün sağladığı güvenin içinde emin olan; hem de kendisi başkalarına güven veren demektir.

İman konusuna kuran defalarca vurgu yapmaktadır bunlardan bazıları şunlardır;

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.”( Ankebüt -2,3)

Ayetlerden, bir insanın sadece Allah’a İman ettim demesi yeterli olmadığı ve bu sözü sadece tekrar etmekle de  kurtuluşu olmayacağı anlaşılmaktadır. İman etmek insanın yaptığı her şeyden sorumlu hale getirir.

Kuranda konuyla ilgili çok çarpıcı bir ayet bulunmaktadır;

Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamiyle Allah'ındır, ona hoş kelimeler yükselir onu da ameli sâlih yükseltir, kötülükler kuranlara gelince onlara şiddetli bir azâb vardır ve onların tuzakları hep tarumar olur. (fatır 10)

Görüldüğü gibi ayette güzel sözlerin Allah’a Salih amellerle yükseldiği vurgulanmaktadır. Burada imanın iki boyu ortaya çıkmakta;  ilki Cenabı hakka, güvenmesi,  ona itimat etmesi ve ondan kuşku duymaması ve  onun emrettiği şekilde kul olacağının sözünü vermesi ikinci olarak da  yatay şekilde halka, topluma ve tüm yaratılanlara karşı  sorumlu olacağının ve bu şekilde imtihan edileceğinin bilincinde olmasının sözüdür iman.

Başka bir Ayette de iman edenlerin tekrar iman etmeleri hatırlatılmakta ve kim de imanı reddederse sapıtanlardan olacağı vurgulamaktadır.

 “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaplara iman (da sebat) ediniz… Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır. (Nisa 136)

“Ey iman edenler! İman edin” denmesinin ardından,

Kim dünya sevabı isterse, bilsin ki hem dünya sevabı, hem ahiret Allah’ın katındadır. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi görüyor. Ey iman edenler! Bizzat kendinizin, anne-babanızın veya akrabalarınızın zülfü yârine dokunsa da adalet ve eşitlikten şaşmayın, zengin fakir ayrımı yapmayın. Hepsinden öncelikli olan Allah’tır. Adaletten uzaklaşıp da nefsinize uymayın. Eğer eğilir, bükülür veya savsaklarsanız, Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa) emr-i ilahisi hatırlatılmaktadır.

Kuran’ın, Mekke’de inen ilk otuza yakın surenin konuları mal ve mük ile ilgilidir. Mekke müşrikleri rızkı Allah’ın verdiğini, hayatın ve ölümün Allah’ın elinde olduğunu söylüyorlar hatta Hac, oruç, namaz gibi ibadetler konusunda Peygambere itiraz etmiyorlardı. Fakat kendilerini bu mülkün gerçek sahibi gibi görüyorlardı. Mal mülk biriktirip iktidarlarını güçlü tutuyorlardı. Yani tevhidin diğer ifadesi olan  “mal ve mülk Allah’ındır” ifadesiniKabuletmiyorlardı. Onlar Allah’a inanıyorlar fakat mal ve mülklerinin kesin sahibi gibi davranıyorlar, haksızlıkla yığmakta oldukları servetlerin den  hiç  kimseye vermeyip yığdıkca yığıyorlardı.

Ne zaman Hz Muhammed “mülk Allah’ındır” dese Mekke’nin ileri gelen  servet sahipleri, çıkarlarına çomak sokmasındsn dolayı “arslanı gören yaban eşşekleri gibi” kaçıyorlardı.

Yani Hz Muhammed’in peygamberliğini değil mal ve mülk konusunda söylemiş olduğu ayetleri red ediyorlardı. Halbuki Hz Muhammed daha önce onların arasında son derece güvenilir bir kişi idi hatta ona Muhammed’ül Emin lakabını takmışlardı.

SAĞLIK

Boyun Fıtığı Hastaları Nelere Dikkat Etmeli?

Boyunda bulunan omurların arasındaki disklerin yaşa bağlı olarak ya da baskı, ani hareket gibi etmenler nedeniyle kayması durumuna boyun fıtığı denir. Disklerde meydana gelen kaymalar sonucu beyin-vücut iletimini sağlayan sinirler zarar görür. Boyun fıtığı kollarda, boyun ve sırtta hissizlik, ağrı gibi rahatsızlıklarla karakterizedir. Sinirlerdeki baskıya bağlı olarak gelişen adale gücü kayıpları; kollarda incelme, sersemlik, kulak çınlaması, genel yorgunluk, istemsiz hareketler, uyku bozukluklarına neden olur.

Duruş Bozuklukları

Boyun fıtığı; trafik kazası, yüksekten düşme gibi travmalar dışında, özellikle bilgisayar karşısında uzun süre hareketsiz durumda kalanların ve masa başında çalışanların dikkat etmesi gereken bir sağlık sorunudur. Kişi, kendisini hareketsiz bırakan aktivitelerden kaçınamıyorsa, çalışma alanında monitör-masa-koltuk konumlandırmasını ergonomik hale getirmelidir. Baş eğik ve kollar kıvrık pozisyonda uzun süre kalınmamalı; yarım saatte bir boyun kaslarını ve bedeni germe egzersizleri yapılmalıdır.
Otururken omurganın sandalye arkasına dik bir şekilde yaslanmasına, baş ve boyunun tam karşıya bakacak şekilde konumlandırılmasına dikkat etmek gerekir. Ayaktayken beli olabildiğince dik tutmak; televizyon izleme, okuma ve uyku sırasında boynu gerekecek durumlardan kaçınmak da boyun fıtığından kaynaklı ağrıları azaltmaya yardımcı olur.

 

 

HİKAYE

MANAV ve KADIN {Müthiş Bir Hikaye Mutlaka Okuyun}

Orta yaşlı bir kadın mahallede bir manava giderek kocasının çok hasta olduğunu, çalışamaz duruma düştüğünü ve yedi çocuğu ile birlikte aç kaldıklarını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu söyler.
Manav ona ters bir şekilde bakarak derhal dükkânını terk etmesini ister. Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek:
- 'Lütfen efendim' der. 'paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim.'
Manav kendisine bir kredi açamayacağını çünkü onun eski müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler.
O sırada dükkânın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir. İçeriye girerek manava yaklaşır ve: 'ben o kadının almak istediklerine kefilim' der. 'ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver.'
Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve 'bir alışveriş listen var mıydı? Diye sorar. Kadın 'evet efendim' der. 'tamam' der manav. 'şimdi onu terazinin şu kefesine koy, onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım'
Kadın bir an duraklar, sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir kâğıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir.
Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür. Manav müşteriye dönerek, kısık bir sesle 'inanamıyorum' der. İnanılacak gibi değildir.
Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile, diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır.
Terazinin kefesini artık üzerindekileri alamayacak kadar doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurar ak kadına verir. Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çiziktirilmiş kâğıdı eline alır ve okur. Bir de bakar ki or da bir alışveriş listesi yoktur. Sadece bir DUA yazılıdır.

ALLAH'IM

'Neye ihtiyacım olduğunu ancak sen bilirsin
Kendimi senin ellerine teslim ediyorum.

                                               GÜNÜN SÖZÜ

“Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok”

                                                                                                                                  Mevlana