İmdaaat… Boğuluyoruz… Bizi işsiz, aşsız, geleceksiz bırakan iktidarlar, “Ya kırk katır, ya kırk satır” dayatmasıyla önümüze koydukları “termik cehennem” planından vaz geçmiyor bir türlü... Çatalağzı – Muslu bölgesindeki santral sayısını sekize, yakılacak kömür miktarını yirmi milyon tona çıkarmak isteyen muktedirler, proje üstüne proje geliştiriyor… Kâr hırsından göz dönmüş zebanilerin keseleri şişerken, bize zehir soluyup, ölüm bacalarının dibinde ırgatlık yapmak düşüyor yalnızca… Kendi öz vatanında parya muamelesi yapılıyor Zonguldaklılara; dedelerinin, babalarının mezarlarını geride bırakarak terk etmesi isteniyor doğduğu topraklardan… Yaşamın değil, ölümün vadisi yapmak isteniyor, çocuk gülüşlerin yankılandığı diyarları…
 
İmdaaat… Denizlerimiz kirleniyor… Santraller tam ateş çalışmaya başladığında, zaten kirli olan sularımız irin olup akacak hepten. Mevcut santraller, soğutma suyu olarak, Kozlu’dan Muslu’ya kadar bütün havzaya temiz su sağlayan Ulutan Barajı’nı, günde beş kez doldurup boşaltacak miktarda su çekiyor Karadeniz’den… Çektiği suya kimyasallar katıp, ardından ısıtıyor… İçindeki tüm biyolojik hayatı öldürülen ve demir sülfat yönünden zenginleşen su, tekrar denize veriliyor… Deniz dibi bitkileri ve hayvan varlığı da büyük zarar görüyor bu su dolaşımından… Denize hayat veren mikroorganizmalar ölüyor, sular ısınıyor, balık nesli tükeniyor… Zaman zaman denize salınan atık küllerle denizin dibi sıvanarak, canlı çeşitliliği bitiriyor… Çalışma esnasında meydana gelen arızalar sırasında oluşan kaçaklar, ikiye, üçe katlıyor yapılan katliamı…
 
RADYOAKTİF ELEMENTLER DE, CANLILARIN YAŞAMINI TEHDİT EDİYOR
İmdaaat… Soluduğumuz havadaki oksijeni temin eden ormanlarımız yok oluyor… Ülkenin en önemli orman varlığına sahi bölgemiz,  gerek ağaç sıklığı, gerekse orman altı florasının zenginliğiyle Türkiye’nin oksijen deposunu oluşturuyor… Santrallerin bacasından çıkan zararlı gazlarla diğer kirleticiler, rüzgarın da etkisiyle çok geniş bir coğrafyaya yayılarak, bu zengin ormanın da sağlığını bozuyor, meyve verimini düşürüyor. Hızla ağaçlar kuruyor bu yüzden… Bununla da kalmıyor, santralin inşa edildiği alanlarla, kül barajlarının kurulduğu geniş arazilerde bulunan tüm ağaçlar kesiliyor. Doğal doku geri döndürülemez biçimde tahrip ediliyor yapılan büyük çaplı kazılarla… Bu da yetmezmiş gibi, başta elektrik iletim hatları, ulaşım yolları olmak üzere, santral ana yapısıyla ilgili olmayan birçok yan tesis için de, on binlerce ağaç hiç acımadan katlediliyor…
 
İmdaaat… Toprağımız kirleniyor... Termik santrallerde kullanılan suların zaman zaman toprağa karışması, kül barajlarında meydana gelen sızıntılar, baca gazları nedeniyle oluşan asit yağmurları, uçucu küllerin düştüğü yerde birikmesi, içindeki canlı çeşitliliğine zarar vererek topraklarımızı çoraklaştırıyor, verimini düşürüyor. Bitkilerin gelişimini yavaşlattığı gibi, ürün kalitesinin de düşmesine neden oluyor. Toprakta biriken ağır metaller, bitkilerin tüketimi ya da solunum yoluyla diğer canlılara da geçerek, başta kanser olmak üzere pek çok hastalığa neden oluyor… Kömürün bünyesinde yer almayan, ancak, santral kazanlarındaki yüksek ısılı yanma nedeniyle açığa çıkan radyoaktif elementler de, havaya, suya, toprağa karışarak tüm canlıların yaşamını tehdit ediyor…
 
YALANLARINA DAĞ DAYANMIYOR BUNLARIN
İmdaaat… Su uyuyor, paragözlerle avaneleri uyumuyor… Gözleri kara… Doğal güzellik dinlemedikleri gibi, tarihe de, insana da, halka da saygıları yok beyzadelerin… Zebaniler, Amasra’da olduğu gibi halkın tepkisi nedeniyle bir süre rafa kaldırdıkları ölüm projelerini, buldukları ilk fırsatta yeniden yürürlüğe koyuyor… Akıl almaz bir sinir savaşı yapıyorlar kamuoyuyla… İnsanların sabırlarını test ederek, yıldırmaya çalışıyorlar… Sık sık tartışılmasını sağlayarak kanıksatıyorlar herkese… Emin olun bir zaman sonra Kandilli’deki termik santral projesi de inecek raftan, Alacaağzı’ndaki, Sazköy’deki, Mugada’daki, Saltukova’daki de… “Ne oluyoruz” demeye kalmadan, “Batı Karadeniz enerji üssü” cilalı sosunun arkasına gizlenen “termik cehennem”, adım adım hayata geçirilecek…
 
İmdaaat… Yalanlarına dağ dayanmıyor bunların… Patronu, kamu görevlisi, siyasetçisi, kalem erbabı, çıkarı için onurunu satmaya çoktan hazır yalakalarıyla halkı kandırıyorlar durmadan… “İş vereceğiz” diyorlar, yalan… Mevcut santrallerde çalışanların büyük çoğunluğu dışarıdan geliyor çünkü… “Kömür memleketinde santral olmayacak da nerede olacak” diyorlar, yalan… Havzada üretilenin 10 katı kömür yakılıyor santrallerde… Hayal ettiklerini gerçekleştirebilirlerse, bu oran, 15 katına çıkarılacak ve tamamı da ithal edilecek… “Çevreye hiçbir zararı yok” diyorlar, yalan… Havamız, suyumuz toprağımız kirleniyor, yüzey ısısı artıyor şehrimizde… Gerçeği gizlemek için santraller bölgesindeki kirlilik değerleri açıklanmıyor… İmdaaaaaattttttttt… Toplu katliam olacak ilimizde… Duyan var mı feryadımızı?