İNSANOĞLU SEN VARYA SEN...

Doğmak büyümek ve ölmek arasında süregelen bir yolculuk yaşamak.Adına yaşamak denilmiş çünkü nefes alan her canlı yaşıyor varsayılmış.Kavramlar icat olmadan ve içi zamanın ruhuna göre doldurulmadan önce karın tokluğunda benzer yaşamlar hüküm sürüyormuş.Ta ki İnsanoğlu içindeki şeytana yenilene dek...

Günümüz dünyasında mesele karın değil nefis doyurmak.Şeytanı yenen insanoğlu kendiyle boğuşuyor.Şeytan daha masum daha zararsız zira.

Ölümlü olmak gerçeği bile insanoğlunun kendine yontma hırsını törpüleyememiş.Bundan sonrasında da bu bağlamda  hiç bir şey değişmeyecek.Filler tepişecek ve karıncalar hep ezilecek, feryat figan etmeninde hiç bir faydası olmayacak çünkü insanoğlunun içine canavar kaçmış durumda.

Malum olduğu üzere ülke siyaseti, tutulduğu seçim  kasırgasından kurtaramadı kendini.Buda insanoğlunun sınav verdiği bir başka nefis çeşidi.Her ne kadar bir İstanbul seçimi gibi görünsede mevzu hiç de öyle değil.Birbirini bir kaşık suda boğabilecek kadar kışkırtılan tarafların ağızları köpürmüş vaziyette.İnsanoğlununkötülük anlamında ne kadar ileriye gidebileceğinin bir göstergesi bir anlamda günün sıcak siyaseti.
Medeniyet denilen insansı yaşamı ve bakış açısını çoktan gömdük toprağa.İlkellik üzerinden yapıyoruz yüksek lisansı.Bizden olmayanın canı cehenneme öğretisi perdede arzı endam ediyor her yeni günde, hani şu duyduğumuz şak şak  sesleri var ya  işte ondan.

Umudu hayalleri yarınları öldürülmüş toplumlar, akıldan yoksun başkalarına güdümlü amaçsız gün doldurur ölüme ve ha bir kaç gün önce, ha birkaç gün sonrası farketmez onlar için.

Suya sabuna dokunmadan yaşamak ise işin kolayına kaçmanın ta kendisi galiba buna meyilliyiz bu yüzyılda daha çok.
Ölüm sadece kalp durması neticesinde gerçekleşmez, yaşarken öldüğünü öldürüldüğünü anlayamaz işin kolayına kaçanlar.Bakın kendinize şöyle inceden inceye karın tokluğuna gün dolduruyoruz sadece küpünü dolduranlara hizmet bir nevi yaptığımız.

Aptallık bulaşıcıymış yahu birde akıldan dem vuruyorduk her fırsatta.
Amaçsız insanlık elinde avucunda ne varsa çok çabuk vazgeçer ondan, hele birde çelişkiye düşmüş sorgulama yetisini yitirmişse işlem tamamdır artık.Ne konuşulduğuna bakmaz kimin konuştuğu üzerindenverir teslimiyetini.
Nerde on yıllardır bilgi için ilim için beynini patlatan insanlar neden dilleri lal odu onca alimin bu zaman dliminde dersiniz.Korkudan altıa kaçıranbir insanlık korktuğu yabani hayvanlar değil üstelikkendisi gibi iki ayaklı insancıklar..

Akademik lisanın hiç bu kadar itibarsızlaştığına tanık olmamıştık.Rütbe meselesi  başlı başına içler acısı zaten.Kim ehli insan, kim bilirkişi anlamak imkansız çünkü el pençe divan vaziyetinde kendine kaybolanlar,nasıl toplumu aydınlatacak ki...

Ağzı iki çift laf edebilenlere duyulan özlemle, ağzını kapatmasını bilmeyenlere duyulan öfke bir başka sınavı insanlığın.Müstehak mıdır dersiniz, işin içinden çıkamadım da...