Akademi de Felsefe, hikmet, Din’ isimli BEÜ yayının tanıtımını yapmıştık geçen hafta.
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer’in sunuş yazısında bir paragraf dikkatimi çekti.
İnsan, yaşamında temas ettiği formların taşıdığı değerlerden etkilenmekte, alışmakta ve zamanla içselleşmektedir. Formlar, yaşamın tüm alanını kapsadıkça, medeniyet kendi insanını yetiştirmeye başlar
Bu satırların ışığında, Zonguldak’a ‘Medeniyet ve irade’ açısından bakmak istedim.
Derdim ‘kentin sahibi’ kültürünün oluşmamasından çok, ‘kentin sakini’ kafasının hâkim olmasına neden olan etkenleri bulmak.
Bürokrasi Hâkimiyeti’ mi, özgür siyasetçi eksikliği mi? Kozmopolit toplum yapısı mı?
Cami, öncelikli sorun mu?’ başlıklı yazımızda ‘Bu şehirle birisi oynuyor ama kim?’ diye sormuştuk kabaca.
Trafik Rezaletiimara aykırı yapılaşmadayatılan icraatlar konusunda emrivaki uygulamalar, bu oynamaların en büyük delili.
Daha çok Bürokrasi Çarkı’nın işlemesi olarak görülen bu işler karşısında, seçilmiş Belediye Başkanları ve Milletvekilleri neden irade koyamadı peki?
Sivil toplum ruhu, gerçekten derneklerin tabelaları çerçevesine mi sıkıştı kaldı?
Aslında; konu’ya yine Rektör Hoca, sunum’un da cevap veriyor.
Her medeniyet tasavvurunun hayata geçtiği vasat(merkez) şehirdir. 
Toplumsal Mutabakata sahip bir medeniyet tasavvuru şehirleşmedikçe, yani ürettiği reformların yaşadığı mekân oluşmadıkça yaşaması da mümkün görülmemektedir. 
Bu durumda yaşamı başka reformlar doldurmakta ve elbette bu formlar da neş’et ettikleri medeniyetin değerlerini yansıtmakta ve yaşama geçişini kolaylaştırmaktadır. 
Dolayısıyla bir medeniyetin reformları kullanılarak, başka bir medeniyet gerçekleştirilemez.’
Önce Medeniyet tarifinden başlayalım
“Bir Millet’in veya toplumun, maddi- manevi varlığına ait bütün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayatındaki çalışmalardan; ilim, teknik, sanayi, ticaret sahalarındaki nimetlerden yararlanarak, ulaştığı bolluk - rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzı, yaşama biçimi, medenilik, uygarlık…”
Periyodik toplanmayan çöpler, birbirine sürtünmeden dolaşılmayan pazaryeri, açıkta akan lağımlar, bastığında su fışkıran kaldırımlar, yağmurda sel olup akan merdivenler, seyyarların cirit attığı kaldırımlar, balık istifi dolmuşlar
Doğalgaz yüzünden çatışan bürokrasi, kendi içinde huzursuz Belediye, birbirine hakaret eden Memur Sendikaları, zarar eden kurumlar, bitmeyen devlet yatırımları, uyuşturucunun korkutan yüzü
İşte, size medeniyet tasavvurunun (!) geçtiği bir şehir… 
Ürettiği ‘formlar’a bakın hele
Çatışma, huzursuzluk, hakaret, zarar, bitmeyen yatırım, uyuşturucu, sel, seyyar, fışkıran kaldırım, balık istifi, lağım
Kötü alışkanlıkların huy’a dönüştüğü/ dönüştürüldüğü bir şehirden ‘bolluk, rahatlık ve güvenlik içinde hayat tarzı yaşama biçimi, medenilik, uygarlık’ bekleyebilir misiniz?
Elbette bu saydığımız olumsuzluklar, yaşamı doldurduğu gibi, insan ve çevreyi de bu paralel de yönlendiriyor. Medeniyet değil, medeniyetsizliği hayata geçiriyor.
Bunlara bir de ülke’nin içinde bulunduğu maddi- manevi şartları ekleyin… 
Ortaya birbirine ‘tos vuracak’ gibi bakan bir insan profili çıkıyor. 
Gelin bu atmosfer ve manzara içinde siz ‘toplumsal ve kurumsal mutabakat’ bekleyin.
Kolaycılık yapıp, ‘bürokrasi hakimiyetiÖzgür siyasetçi eksikliğikozmopolit toplum yapısı’ deyip geçemeyiz. 
Elbette, bunların payları olduğu tartışılmaz.
Ancak, ortada bir ‘irade yokluğu’ gerçeği var.
Ya da toplum katmanlarını oluşturanların maddi - manevi çıkarlarını önde tutma isteğinin galebe çalması.
İrade’yi ‘cazip gelen yerine, doğru olanı yapabilme gücü’ olarak alırsak, sonuca daha sağlıklı gideriz. Burada insanın kendinin karar verici olmasını sağlayan gücün etkin ve aktif olması gerekir.
Bu aktivitenin sağlanabilmesi için de, ‘insani değerlerin’ öne çıkması… 
Siyasi koltuk, makam ve para hırsının olmadığı; üsttekine yaranma, alttakini paralama zevklerinden mahrum olan… Ticaret ve sosyal faaliyetlerinde aç gözlü olmayan…
‘Yapılacaklar arasından birini seçme Özgürlüğü’nün, toplum ve devlet açısından makul/ sağlıklı olabilmesi için, insani duyguların öne çıkmış olması şarttır.
Olaya insan ve toplum’un geleceği açısından bakılmazsa, insan yaşamında temas edilen zararlı formlarla tanışılır ki… 
Kötü alışkanlıkların huy edilmesine adım atılır. Yani medeniyetsizliğe merhaba
SONUÇ:
Külli İrade, Cüz’i irade edebiyatına girmeden, toparlayalım.
Aynaya bakmayla çözülecek bir sorun değil bu… 
Herkes yaptıklarına bakacak. Bir de toplumdaki karşılığına
Yapılanlar: Toplum geleceğine ahlaki açıdan zarar, size akçe kazandırıyorsa; alışkanlıktan dolayı yüzünüz kızarmasa da siz haksızsınız.
Rektör Hoca’nın sözü ile bitirelim.
Dolayısıyla, bir medeniyetin formlarını kullanarak, başka bir medeniyet inşa edilemez
İçinde bulunduğumuz şartlardaki Zonguldak’ın formları çok kötü. 
Tam bir medeniyetsizlik örneği hâkim. Mevcut sebepleri özetleyelim.
Bürokrasi hâkimiyetinin nedeni, iktidar - siyaset çatışması… Bürokrasi’nin siyasete soyunması. 
Özgür Siyasetçi eksiği kesin. Milletvekilini tepe’nin belirlemesi, taban’ın konu mankeni yapılması, Özgür Parlamento’nun oluşmaması insanların kendine güvenini yok ediyor.
Kozmopolit toplum… Sivil toplum ruhuna karşıt olmasa da cemiyet/ cemaat şuuru içinde olaylara bakamıyor. Kozmopolit yapı bireyi, bu karmaşa içinde kendisini yalnız hissediyor. 
Yapılacak olan, kalan vicdani değerleri tekrar Vizyon’a sürmektir. 
Bu Vizyon içinde Üniversite’nin görevi; öğrenci sayısı ile şehre ekonomik katkı ve sadece kitap üretimi değildir.
Yukarda belirtilen sorunlara da ‘proje üretimi’ ile katkı vermektir.
Yoksa durum vahim