Zonguldak'ın düşman işgalinden kurtulması deyince aklıma rahmetli babaanneciğim Emine Karabacak'ın anlattıkları gelir.

Babaannem Bilecik Söğütlüdür. Çaltı vadisinde ömrü çilelerle geçmiş bir Anadolu kadınıdır. Rahmetli anneanneciğim Emine Uyur da tam bir Anadolu kadınıydı. Vaktiyle, köyde uzaktan akrabası olan bir herifin ileri geri konuşması karşısında, küreği kafasına yerleştirerek çam yarması misali adamı boylu boyunca yere sermesini, bizzat kendi ağzından dinlemişliğim vardır. Allah ikisine de gani gani rahmet etsin.

Bizim sülalede kavgacılık yoktur esasında. Susmak asalettendir. Son raddeye gelince demek ki...

Bütün bunların Zonguldak'la bir alakası yok elbette.

Hani işgalden kurtulmak, düşman askerinin gazabına uğramak, ya şehit ya gazi olmak var ya... Bizim Bilecik, Söğüt, İnönü savaşlarının geçtiği Bozüyük ve Bursa Yenişehir'den Sakarya nehrine kadar süren bir hatta emperyalist Bizans torunlarının mezalimini buraya yazmakla bitiremeyiz.

Babaannem, annesinden ve çocukluğunda çok canlı bir şekilde gördüğü duyduğu haliyle, Yunan askerleri görmesin diye genç kızların aileleri tarafından evlerin gevlelerine(tavan arasına) saklandığını anlatırdı.

Bizim bugün bahçelerimizin bulunduğu Sakarya deresinin üst kısmındaki Asarcık kayasında cephaneliği bulunan Yunan askerlerinin gündüz bahçelere inerek köylülerden marul, maydanoz gibi erzak topladığı anlatılır. Köyün ileri gelenleri bir araya gelip daha fazla zayiat vermemek adına Yunanlılarla iyi geçinme taktiği uygulamış. Böylece Türk askerinin yardıma gelinceye kadar onları oyalamayı başarmıştır. Ne zaman ki Mehmetçik imdada yetişmiş bölge halkı Yunan'ı anasından doğduğuna pişman etmiştir. Sonrasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindeki Mehmetçik, halka zulmeden Yunan askerlerini Sakarya nehrine döktüğü ve nehrin kırmızı renge büründüğü anlatılırdı.

İşgalden kurtuluş deyince benim aklıma yukarıda özetlemeye çalıştığım 6 Eylül 1922’deki kurtuluş gelir.

Toplamda 1956 ev, 331 dükkan, hükümet konağı, bütün fabrikalar, camiler ve türbeler tamamen yanmıştır. İşgal sırasında Yunanlar tarafından esir alınan Bilecikliler de olmuştur ki bunlardan bir kısmı Atina’ya götürülmüşlerdir. Yine halkın elindeki tüm gıda malzemelerine zorla el konulmuş, hem iaşelerini bunlardan sağlamışlar, kullanmadıklarını da çamur ve kül içine atarak veya içlerine pislik karıştırarak tüketilemez hale getirmişlerdir. Hiçbir hayvan canlı bırakılmamıştır, halkın parası gasp edilmiştir. 100'ün üzerinde çocuk, yaşlı, kadın demeden hunharca şehit edilmiş, onlarca genç kız ve kadının ırzına geçildiği ne yazık ki tarih kayıtlarında sabittir.

Zonguldak'ta da kurtuluşun 100. yılı kutlandı dün. Beki bu topraklarda bu denli çatışma yaşanmadı ama buralarda da sömürü düzeniyle işgal gerçekleşti. Bugün tıpkı Afrika'daki halkın kanını iliğini emdikleri gibi o dönemde Zonguldak halkının kanını emen bu alçaklardan kurtuluşun tarihi sanırım 21 Haziran.

Her ne olursa olsun, kutsal vatan topraklarının işgalcilerden kurtarılması kutlanmaya değerdir.

Ama sonrasında da onların oyunlarına gelmeyerek, tarihten ders almamız gerekir. Geçmişte ecdadımız nasıl el birliğiyle bu vatanı kurtarmışsa, bundan sonra da düşman sindiremeyecektir, sinelerimiz toplu attıkça bizim...

Dolayısıyla işgalden kurtulmak her toplum için önemlidir.

Fakat kimi işgaller ekonomik işgal oluyor. Yani köleleştirme işgali... Zonguldak'taki daha çok bu sınıfa giriyor olsa da hatırlamaya, ibret almaya ve kutlamaya değer.

Ve 6 Eylül 1922 nasıl Bilecik'in şanlı kurtuluşu ise, 21 Haziran da bu hayasızca akınlardan birinden kurtuluşun günüdür. Allah bir daha yaşatmasın. Bütün aziz şehitlerimize, fedakar gazilerimize ve şanlı ecdadımıza rahmet etsin.

Özlü Söz:

“Bana kapitalist göster, ben de sana kan emici göstereceğim.” Malcom X