Bazı insanları anlatmak çok zordur. Nereden başlayacağınızı bilemezsiniz.
 
O’nu kara, kuru, karanlık, soğuk, fakir, gergin, itici, kavgalı 1979 yılında tanıdım. Ortaokul 1. sınıfta öğrenciydim.
 
İlkokul ile çok farklı bir ortamdı. Köyde her dersime aynı öğretmen geliyordu. Ortaokulda ise her ders için ayrı bir öğretmen karşımıza çıkıyordu. Çok bocaladım. İlk 1-2 ay sisteme adapte olamadım.
 
İşte o puslu dönemde bize moral aşılayan, nur saçan bir öğretmenimiz vardı: Zeki Işık Bey. Tarih dersimize geliyordu. Hiç abartmıyorum. Her hafta 2 saat tarih dersini iple çekerdim. 80 dakikanın nasıl geçtiğini anlayamazdım. İlk sene ekim ayı gibi yazılı sınavlar başladı. 10 kadar dersten 50-60 arası notlar aldım. Sadece tarih dersinden 100 almıştım. O notun sevinciyle 1-2 gün mutluluktan uçmuştum. Daha sonraki öğrenim yıllarımda 100 puanı pek göremedim…  
 
O’nun gibi tarih dersi anlatan başka bir insan da tanımadım. Biraz mizah, biraz insanlık, biraz adamlık, biraz edep, biraz kültür karışımı içeren dersler pek faydalı geçerdi.
 
15 sene okula gittim. Onlarca öğretmen tanıdım. Bende iz bırakan 5 öğretmeni say deseler Zeki Bey’i de listeye alırım.
 
Zeki Bey’deki insaniyet artık günümüzün öğretmenlerinde yok ne yazık ki… O’ndan maddi-manevi bir talebim yok. Bir çıkarım da yok. Sadece bu değerli insanı tanımanız, örnek almanız için yazıyorum.
 
1975-80 yılları arasında çok karanlık günler geçirdik. CIA tarafından sahte sağ ve sol gruplar oluşturuldu. Okullar eğitim yapamaz hale getirildi. İki tarafa da silah verenler CIA’nın itleri idi.
 
Minik Kıbrıscık ilçesinde Dev-Sol, Dev-Yol, Dev-Genç, Halkın Kurtuluşu, DHKP-C ve Ülkücü tandanslı yapılar cirit atıyordu. Bir hiç uğruna gençler birbirini boğazlıyordu.
 
12 yaşında bir çocuktum. Ancak o günleri çok net hatırlıyorum. Teneffüs saatlerinde sırayla 50-60 kişilik sınıfımıza sağcı ve solcu liseli ağabeylerimiz girip bize siyasal propaganda yaparlardı. Çocuk aklımızla hiçbir şey anlamazdık.
 
Bu sersemliğe öğretmenlerimizin bazıları da alet oluyordu. Bir matematik öğretmenimiz derste şunu demişti: “Dev-Genç Marşını ezbere bilen var mı?” Şimdilerde …. hekimliği yapan bir arkadaşımız “Ben biliyorum” deyip seslendirmişti.
 
Başka bir öğretmenimiz de minicik çocuklara 9 Işık teorisi hakkında sorular soruyordu…
 
Çok karanlık, fakir, bilgisiz yıllardı. Ülkemiz ne badireler atlattı. Yağ, şeker, yakıt, çay, ampul yok. Her şey karaborsa…
 
Bu kaos ortamında Zeki Bey tarafsız, barışcıl, dostane bir çizgi yanlısı idi. Radikal zırtapozluklara prim verenlerden olmadı.
 
1980 yılında darbe olunca tüm öğretmenler birden “Atatürkçü” oluverdiler. Her derste Atatürkçülük adı altında yanlış bilgiler tekrar edilmeye başlandı. Askerler aşırı bir sahte Atatürkçülük üfürmüşlerdi…
 
Neyse, 1982 yılında ortaokulu bitirdim. Zeki Bey’i 15 yıl kadar hiç görmedim. 2000’li yıllarda elektronik devre meraklısı bir kişi olarak yine karşılaştık. Ara sıra öğretmen olarak çalıştığım meslek lisesine uğrar, devreler hakkında bilgi alırdı.
 
Sayın Zeki Işık Bey çok kıymetli üç evlat yetiştirdi. Halen Bolu ilinde emeklilik günlerini geçiriyor. Fotoğrafçılık da önemli bir hobisidir. O’nu sosyal medyada güzel işler yaparken ve Anadolu’yu karşı karış gezerken görüyorum.
 
Geçen yıl Bolu’dan taa Zonguldak ilinin Kozlu ilçesine kadar uzanıp ziyaretime geldi. Ailesi ve damadı ile de tanıştırdı…
 
Tarihçi deyince çoğu kişinin aklına İlber ortaylı gelir. İlber Efendi beyaz Türklerin evladıdır. Çok iyi ekonomik koşullarda yetişmiş… Çok kaliteli okullarda okumuş… Parası da çok olduğu için dünyayı dolaşmış. 1948 yılında Yunanistan’ın Dimetoka kasabasında doğan Zeki Bey bence “tarihi” İlber Efendiden çok daha iyi bilir ve anlatır.
 
Dimetoka’da doğan bir adem olan Zeki Bey ile yollarımız 1989 yılında bir kere daha kesişti. O’nun ailesi Yunanistan’dan ayrıldıktan sonra 1958’de Edirne’nin Uzunköprü ilçesine yerleşmiş. Ben de ilk öğretmenlik görevine 1989 yılında Uzunköprü’de başlamıştım.
 
Zeki Işık gibi değerli bir insanın herkes tarafından tanınması lazımdır. Aleyna Tilki, Hadise, Cem Yılmaz gibi gereksiz canlıları merak ettiğimiz kadar Zeki Bey’leri de değerli gördüğümüz gün huzurlu bir ülke olabileceğiz…