İnsanların yeryüzünde huzur içerisinde yaşamalarının önündeki en büyük engel her zaman zulüm olmuştur. O yüzden bütün devletler, ideolojiler zulmü ortadan kaldırmak, yerine adaleti, barış ve güveni ihdas etmek için kurulmuşlardır. Zaten başka türlüsü de olamaz. İnsana hizmet etmeyen, adaleti tesis etmeyen sistemler beraberlerinde yıkım süreçlerini de hazırlarlar.

Peygamber efendimizin de yaşadığı cahiliye toplumunda zulüm, haksızlık, sömürü son derece yaygındı. Güçlü olan zayıf olana, efendi olan köleye, soylu olan kimsesize yaşama hakkı tanımıyordu. Peygamberimiz daha 20’li yaşlarda toplumunun bu durumundan rahatsız olmuş ve zalime karşı mazlumun hakkını savunan Hılfu’l-Fudûl denen topluluğa katılmıştır.

Hılfu’l-Fudûl kelime olarak, Fadl’ların Sözleşmesi Erdemliler Sözleşmesi, İyiliklerin/Üstünlüklerin Sözleşmesi veya Haklar Sözleşmesi anlamlarına gelmektedir.  Bir çok İslam tarihçisi  Ficar Harbi sonrası Mekke’de bir anarşi ortamının olduğunu, zulümlerin gerçekleştirildiğini, bunun ise Mekke’ye gelen hacı ve tacirleri korkutacağı düşüncesiyle bu hılfın gerçekleştirildiğini söylemektedirler.

Mekke'de bu erdemliler anlaşmasına katılanlar,  yerli, yabancı, hür ve köle ayrımı gözetmeksizin hiçbir şekilde zulmetmeyeceklerine, zulme uğrayanların haklarını da zorbalardan alacaklarına, mazlumlara gereken yardımları ve desteği esirgemeyeceklerine dair sözleşmişlerdi.

Rivayetlere göre; ticaret için Mekke’ye gelen bir tacirin elindeki mallarına el konur. Tacir malını geri alabilecek birilerini aramaya koyulur. Tacirin arayış içerisinde olduğunu gören birileri; “Muhammed adında birisi var Senin bu sorununu ancak  o çözer” derler.

Malına el konan tacir Hz Muhammed’i bularak derdini anlatır.  Hz Muhammed, tacir ile beraber, Ebu Cehil’in evine giderler. Hz Muhammed Ebu Cehil’e, bu mazlumun mallarını geri vermesini söyler. Ebu Cehil bu durumu hoş karşılamasa da sonunda tacirin mallarını geri verir.

Hz Peygamber, bu taciri ilk defa görmüş, hangi millete, hangi ırka, hangi dine, mensup olduğunu dahi bilmeden bu erdemli hareketi yapmıştır. Üstelik henüz peygamber bile değildir…

Zulmü engelleme amacıyla yapılan Hılfu’l-Fudûl’un bu fonksiyonundan dolayı olacak ki Hz. Peygamber İslamî dönemde de, bu sözleşmeyi övmüş daha da önemlisi benzeri bir akde katılabileceğini söylemiştir. Bizce bu, insanlığın hep yakalamaya çalıştığı fakat bir türlü beceremediği bir olgudur: “Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana.”

Zaten İslam dininin temel kaynağı olan Kuran’ı Kerim’de zulüm ve adaletle ilgili yüzlerce ayet bulunmaktadır. Mesela;…. Zulüm ve baskı  adam öldürmekten daha büyük günahtır… (bakara 217)

Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.(maide 8)

Hılfu'l-Fudûl, gayri İslamî bir dönemde akdedilmiştir. Bu insani bir harekettir. Hz. Muhammed ise, İslamî dönemde onu onayladığını ifade etmiştir. Bu İslam’ın, insaniliğe değer verdiğinin delilidir. İslam insan için vardır ve insan merkezlidir. İnsani değerlerde insanın yanındadır. O zaman, Müslüman olmak için önce insan olmak gerekir. İnsani değerlere sahip olmayanlar, İslamî değerlere sahip olamazlar.

İnsani değerler ayaklar altına alındığında “Ortak iyi aklın” benimsediği erdemli hareketler  bu şekilde ortaya çıkabilir.  Allah da peygambere insanlık için “ortak iyi aklın” onayladığı değerleri emretmiştir. 

Müslümanlar peygamberin yapmış olduğu erdemli hareketleri benimseyip hayata geçirmelidirler. Müslümanlar namaz oruç, hac gibi ibadetleri yaparken hayatın can damarı olan sosyal faaliyetlerin de birer ibadet olduğunu unutmamalıdırlar. Müslümanlar, peygamberin hayatını kuşatan sosyal boyutun kendileri için “sünnet” olduğunu bilmeli ve uygulamalıdırlar.

                                                  SAĞLIK

Göz Alerjisini Tetikleyen Faktörler Nelerdir?

Bahar aylarında şiddetlenen göz alerjisinin en bilinen semptomları; ışık gibi dış uyaranlara karşı savunmasız kalarak kızaran ve yanan gözler, baş bölgesinde sürekli ağrı, geniz akıntısı nedeniyle burunda kaşıntı ve gıcık şeklinde öksürüktür. Göz alerjisi tek başına görülebildiği gibi; üst solunum yolu alerjilerine de eşlik edebilir.

Mevsimsel alerjilerde; çiçek tozları ve polenler, bazı ağaçların tohumları ve çimenler alerjiyi tetikleyebilir. Göz alerjisi olanların özellikle geçiş mevsimlerinde kendilerini güneşten ve iritasyona neden olabilecek doğal faktörlerden korumaları gerekir. Güneş gözlükleri, güneşten korurken toz kaçmasını da engelleyeceğinden ihmal edilmemelidir.

Mevsim dışı alerjileri tetikleyen birçok etmen bulunmaktadır. Uzun süre dikkat gerektiren işlerde çalışmak, göz hassasiyetini artırır; aşırı bilgisayar kullanımı gibi faktörlerle bu hassasiyet göz kuruması ve alerjilere zemin hazırlar. Günlük yaşamda, uzun saatler televizyon izlemek, kimyasal temizleyicileri solumak gibi davranışlar; gözde tepkiye sebep olurlar. Aynı şekilde; sağlıksız makyaj ürünleri, kapalı mekan tozu ve ev hayvanları, sigara dumanı ve parfümler de göz sağlığını olumsuz etkileyerek alerjik reaksiyona neden olurlar.

Göz inflamasyonları, mikrobik hastalıklar, kuru göz hastalığı, kirpik dibi bitleri; göz alerjisiyle karıştırılabilen rahatsızlıklardır. Bazı ilaçların yan etkileri de gözde iritasyonlara neden olmaktadır. Bu sebeple kişi, vücudun en hassas organı olan göze kendi başına uygulamalarda bulunmamalı, damla ve pomad gibi başka birine iyi gelen tedavileri kullanmamalıdır. Göz alerjisi tanısının bir hekim tarafından konulması gerekir.

                                                 HAYATA DAİR ÖĞÜTLER

Kendine, bugün yapmakta olduğun şeyin seni yarın varmak istediğin yere yaklaştırıp yaklaştırmadığını sor...
Başarılı bir evlilik yapmanın çiftçilik gibi olduğunu unutma: her sabah yeniden başlamalısın...
Her türlü mecburi yol değişikliğini yeni şeyler öğrenmek için fırsat diye düşün...
Ailende çocuk doğduğunda o günkü gazeteyi sakla ve on sekizinci doğum gününde ona ver...

Başkalarının ecza dolaplarını, gardıroplarını ya da buzdolaplarını karıştırma...
Senin için önemli olan bir insana kızdığında, ona neden kızdığını anlatan bir mektup yaz, ama postalama...
...
Birkaç kilo verip içine sığabileceğini düşünerek asla bir giysi alma...
Takımının kazanması için tezahüratta bulun, öteki takımın yenilmesi için değil...
Her ay en az bir kere ter ve toz toprak içinde kalacağın bir iş yap...
Değişiklik olsun diye, yatarken çocuğundan sana masal okumasını iste...
...
İnsanları banka hesaplarının büyüklüğüyle değil, kalplerinin büyüklüğüyle ölç...
Ailevi problemlerde, para problemlerinde, ya da saç kesimi konusunda akıl verme...
Hak eden çalışanlarına, şirket için ne kadar önemli olduklarını her fırsatta söyle...
İlk kez tanıştığın insanlara ne iş yaptıklarını sorma onlarla ahbaplığını etiketlerinden bağımsız başlat...
Anne babanı, eşini ve çocuklarını eleştirmek için dayanılmaz bir arzu duyduğunda dilini ısır...
Fırsat ara, güven arama. limandaki bir tekne güvendedir ama bir süre sonra altı çürümeye başlar...
...
Başucunda kağıt kalem bulundur... Milyarlık fikirler bazen sabaha karşı üçte gelir...
Atak ve cesur ol...

Bir gün geriye dönüp baktığında yaptıklarından çok, yapmadıkların için pişmanlık duyacaksın...                                                                                                H.Jackson

                      HAŞR SURESİ SON 3 AYETİ

22-O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O çok esirgeyen, çok acıyandır.

23- Allah O'dur ki O'ndan başka ilah yoktur. Mutlak Hakim, Kutsal, Kurtuluşun Tek Kaynağı, İman Bağışlayan, Doğru ile Yanlışın Tek Belirleyicisi, Üstün, Eğriyi Düzeltip Doğruyu İhya Eden, Bütün İhtişamın Sahibi! Şanı yüce olan Allah, insanların ilahlık yakıştırdıkları her şeyden münezzehtir.

24- O, Allah'tır, Yaratıcı, bütün özlere ve görüntülere şekil veren Yapıcı!