İsraf, kıymetli bir şeyi helak etmek, muteber bir fayda olmaksızın harcamak ve herhangi bir işte ölçüyü aşmak demektir.
Ramazan ayına bağlı olarak artan tüketim beraberinde israfı da gündeme getiriyor. Bu mübarek ayda öğün ikiye düşmesine rağmen, vatandaşların normal zamanlarda yaptıkları tüketimin kat kat fazlası yapılıyor. Buna bir de Ramazan’da dostlarını en iyi şekilde ağırlamak isteyen vatandaşların iftar davetleri eklenince israf hat safhaya çıkıyor. İftar sofralarında ihtiyaçtan çok fazla ve çok çeşitli yiyecekler hazırlanıyor. Paylaşma, yardımlaşma ve kardeşlik ayı olması gereken ramazanlar ne yazık ki israfın daha fazla yapıldığı bir ay haline geliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, halen 600 bin kişi Türkiye'de açlık sınırında yaşarken her gün milyonlarca ekmek çöpe gidiyor. Çöpe atılan ekmeklerin maddi karşılığı ise 7 milyon TL'yi geçiyor. Birileri yiyemediği ekmekleri çöpe atarken birileri de yiyeceklerini çöpten topluyor.
Bizim dinimizde israf kesin bir dille yasaklanmıştır. Nitekim Kuran’da: Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez.” (Araf 31) buyrulmaktadır. Başka bir ayette ise; Gerçekten saçıp savuranlar, şeytanin kardeşleridir, şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.”(İsra/27) buyrulur.
En temel vurgusu sosyal adalet, paylaşım, yardımlaşma, infak olan dinin müntesiplerinin israf, şatafat ve gösteriş içerisinde bir başkasından habersiz ve sorumsuz davranması dinden ne kadar uzaklaşıldığını göstermektedir. Üstelik ramazan orucunun vermek istediği mesaj aleni bir şekilde ortadayken, birilerinin yiyecek bir şeylerinin olmadığı gerçeği bilinirken…
İnsan, yeryüzünde Allah'ın değer verdiği ve bütün canlılardan üstün kıldığı yüce bir varlıktır. Allah, bu değerli varlığı yeryüzünde halife tayin etmiş ve ona sayısız nimetler bahşetmiştir. Ancak kendisine bu derece önem verilen insan, başıboş da bırakılmamış, Allah'a kullukla görevlendirilmiştir. Aynı zamanda kendisine verilen sonsuz nimetlerin değerini bilmesi, o nimetlerin kendisine birer emanet olarak verildiğinin şuurunda olması ve verilmiş olan nimetler için şükretmesi istenmektedir. Kuran’daki şu ayet verilen nimetlerin bir hesabının olacağı gerçeğini gözler önüne sermektedir; “O gün, verilen nimetlerin hepsinden suâle çekileceksiniz”(Tekasür/8)
Allah’ın vermiş olduğu nimetlere şükretmek sadece sözlü ifadelerle olmaz. Şükretmek herkes eşit oluncaya kadar Allah rızası için maddi ve manevi infak etmekle olur. Kuran’da; “Bakın Allah rızık bakımından kiminizi kiminizden zengin kıldı. Oysa zenginler arada fark kalmaz eşit hale geliriz diye yanındaki kişilerle paylaşmıyor. Allah’ın nimetini mi inkar ediyorlar.” (Nahl-71) ayeti ile insanların infak etmemesi “Allah’ın nimetini inkar etmek” olarak değerlendiriliyor. Demek ki “şükür” infak, paylaşma ve yardımlaşma ile oluyor.
Yüce dinimiz İslam adalet, denge ve hesap dini olduğundan her konuda olduğu gibi bu konuda da dengeyi kurmak gerekmekte olduğunu vurgular. İnsanın dünya ve ahirette mutlu olabilmesi için bu gereklidir. İslam dini, insan hayatının her alanına ışık tuttuğu gibi, insanın ekonomik soru ve sorunlarına da ışık tutmuştur.
Kur’an-ı Kerimde bir ayet-i kerimede de şöyle buyruluyor: “Eli sıkı olma. Onu büsbütün de açıp saçma... Sonra kınanmış, pişman bir hâlde oturup kalırsın.” (İsra 29)
Netice olarak diyebiliriz ki, İslam, insan hayatının dengede olmasını istiyor. İnançta, amelde, ahlakta, mal kazanmada, harcamada, sevmede ve nefret etmede. Ne ifrat ne tefrit. İslam, insanların hayatını her yönden düzenlemiş, ifrat ve tefrit diye nitelendirdiğimiz her türlü aşırılığın karşısında olduğunu belirterek daima itidal yani orta yolu tavsiye ve teşvik etmiştir. Kişinin, elindeki nimetleri kullanması hususunda da aynı yolu teşvik etmiştir. Müslüman şatafata, gösterişe ve lükse kaçmadan çevresindeki her kesten sorumlu olduğu bilinci içerisinde yaşamalıdır. Müslüman, her işinde itidali kendisine rehber edinmek zorundadır. İtidal de, her şeyin ortası, normali ve insan bünyesine en uygun olanıdır. Harcamalar noktasında ifrat ve tefrit, kendisini israf ve cimrilik olarak gösterir. İsraf, tamamen düşüncesizce, gerektiğinden çok daha fazlasını harcamak, cimrilik de harcanması gereken yerde kısmaktır. Öyle ise, israf da cimrilik de Kur'an'ın özündeki denge prensibini bozmaktadır. Kur'an, her iki davranışın da uygun olmadığını, bu ikisi arasında orta bir yol izlenmesi gerektiğini belirtmektedir.
SAĞLIK
RAMAZANDA KİLO ALDIRAN GIDALARA DİKKAT - II
İftarda susuzluk hissi ile asitli içecek tüketmeyin Normalde kadınların günlük ortalama sıvı ihtiyaçları 2,7 litre erkeklerin ise 3,7 litredir. Bunun 12- 14 bardağı sudan geri kalan kısmı ise soda, ayran, çorba, komposto gibi sıvı gıda ve içecekler ile sebze meyveden karşılanmalıdır. Susuz kalan vücut; yorgunluk, kas krampları, deride kuruma, sindirim sisteminde zorluk, sersemlik ve sıcaklık hissine sebep olur. Bunun için mutlaka sahura kalkılınca, iftar sırasında ve sonrasında yatana kadar sıvı tüketimini ihmal etmemek gerekir. Asitli ve gazlı içeceklerden mümkün olduğunca uzak durulması önemlidir. Hamurlu ve şerbetli tatlılardan uzak durun Ramazan ayında tüm gün aç kalarak oruç tutan çoğu kişinin akşam yemeği sonrası tatlıya olan isteği artar. Burada yapılması gereken tatlı tüketimini sınırlandırmak ve doğru tercih etmektir. Örneğin baklava, künefe veya tulumba tercih etmek yerine güllaç, kazandibi, dondurma veya meyveli kuplar tercih edilmelidir. Hepsi aynı zamanda tüketilmemelidir. Örneğin hamurlu şerbetli tatlılardan künefe şekerpare tüketilecekse bile 1-2 adeti geçmeyecek şekilde alınabilir. Güllaç, kazandibi, muhallebi ve meyve tatlıları oldukça sağlıklı tatlılardır. Pide lezzetli olmasının yanı sıra bir o kadarda iştah açıcıdır Ramazan pidesi beyaz undan yapılır ve kalorisi diğer ekmeklere oranla daha fazladır. Yedikçe iştahı azaltmak yerine artırır; çünkü glisemik indeksi yüksek olduğundan kan şekerini hızlı yükseltip çabuk düşürür dolayısı ile yerken yeme isteğini artıran bir besindir. Hızlı depolanıp kişide yağlanmayı artırabilir. Fazla tüketilme isteği artacak bir besin olması sebebi ile obezitesi olan veya fazla kilosu olan kişilerde kilo aldırır. Bu nedenle tüketimini sınırlandırmakta fayda vardır
HİKAYE
Bir adam hileyle, kuşun birini tuzağa düşürerek yakaladı. Kuş dile geldi, yalvardı: ”Ey ulu insan, sen koyunları, öküzleri yedin, bir çok deveyi
kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimle mi
doyacaksın? Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt
vereceğim.
Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur. Birincisini, elindeyken vereyim, eğer beğenirsen beni bırakırsın. İkincisini şu dama konarken,üçüncüsünü de şu ulu ağaçta söylerim,” dedi.
Adam kuşu sıkı sıkıya tutarak:
”Haydi söyle bakalım, eğer beğenirsem seni bırakırım,”
dedi.
”Kuşçağız ilk öğüdünü söyledi:
”Olmayacak sözü kim söylerse söylesin, inanma” dedi.
Adam öğüdünü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş uçarak damın
saçağına kondu. İkinci öğüdünü söyledi:
”Geçmiş gitmiş şeylere, kaçmış fırsatlara ah vah
etme.” dedi. Sonra biraz geriye çekilerek orada bulunana ulu ağaca kondu:
”Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha
biçilmez bir inci vardı. Eğer beni kaçırmasaydın o şimdi senin
olacaktı.” dedi.
Bunu duyan adam ağlayıp inlemeye, saçını başını
yolmaya başladı. Bunu gören kuş seslendi:
”Ben sana geçmiş gitmiş fırsatlar için ah vah edip üzülme
demedim mi? Madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp
duruyorsun?
Ya öğüdümü dinlemedin yahut da sağırsın. Ayrıca sana
olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün ağırlığım üç
dirhem, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında inci bulunabilir?”
Bunun üzerine adam kendi kendine:
”Şimdi söylediklerini daha iyi anladım. Haydi şimdi de üçüncü öğüdünü söyle bakayım” dedi. Kuş:
”Allah için o iki öğüdü güzelce tuttun da benden
üçüncüsünü mü istiyorsun? Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt
vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir. Aptallık ve
bilgisizlik yırtığı, yama tutmaz.” diyerek uçup gitti.
‘Mevlana’
BİR AYET
ALLAHIN ipine sımsıkı sarılın tefrikaya düşmeyin, ONUN sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın . ( ALİ İMRAN SURESİ; AYET: 103 )