7 Haziran süreci bitti mi? Hayır bitmedi. Neden bitmedi? Seçim sonuçları,   Cumhurbaşkanı’nın istediği gibi çıkmadı. Eski dönemde olduğu gibi parlamento çoğunluğu kendi partisinde olacaktı, olamadı. Tek başına iktidar gitti gider. Niye? HDP, Doğu ve Güney-Doğu Anadolu bölgesinde AKP’ye giden Kürt oylarını kısa zamanda derledi toparladı, seçilme barajını çok rahat aşarak 80 milletvekili elde etti. MHP de başta iktidar partisi ve yetkilileri olmak üzere herkese sataşarak 80 milletvekili ile parlamentoya girdi.

CHP, vatandaşın ekonomisine dayalı çok iyi bir politika anlattı. Ancak %25’i aşamadı ve 132 milletvekili çıkarabildi. Bu konudaki şaşkınlığım devam ediyor. AKP için bir yandan Başbakan ve diğer yandan Cumhurbaşkanı, yasalara ve teamüllere aykırı şekilde, ayrıca devlet bütçesinden seçim meydanlarını arşınlıyarak 400 vekil için kulaç attılar ve %42 oyla  ancak 258 milletvekili çıkarabildiler.

Vekiller seçim sonrası Ankara’da TBMM’de toplandılar. Ve ; Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diyerek milletin önünde, milletin meclisinde yeminlerini ettiler.

Deniz Baykal atraksiyonundan sonra yeni Meclis başkanını seçtiler. Başbakana hükümeti kurma görevi gecikmeli olarak da olsa verildi.  Cumhurbaşkanı “kaolisyon” kurulmasına karşı olduğunu belirtti ve bunu bir çok kez yineledi. Başbakan da hükümeti kurmak için çalışıyormuş gibi yaptı.   

CHP ile AKP toplandılar ayrıldılar, toplandılar ayrıldılar, tam 35 kerre!. Ondan sonra iki lider bir araya geldiler. Sözcüleri, birbirinin benzeri açıklama yaptılar. Hızlarını alamadılar  son bir  kez daha görüştüler. CHP Genel Başkanı tarafından açıklandı ki, kendilerine “birlikte hükümeti kurma” teklif edilmemiştir. Yani sıfıra sıfır elde var sıfır.

        Kaolisyon tartışmaları sürerken Cumhurbaşkanı önemli bir çıkış daha yaptı ve dedi ki; “Artık ülkede 'sembolik' değil, 'fiili gücü' olan bir cumhurbaşkanı olduğunu” belirterek; "Cumhurbaşkanı elbette yetkiler çerçevesinde, ama doğrudan millete karşı sorumlu olarak görevini yürütmek durumundadır. İster kabul edilsin ister edilmesin. Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevesinin anayasal olarak kesinleştirilmesidir."

Yani, “Başkanlık sistemine geçiyorum. Siz de bize yeni yapılacak seçimde  400 milletvekili verin ki Anayasa’yı başkanlık sistemine göre değiştirelim. ” diyor.

Anayasamızın 104. Maddesi Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini belirlemiştir. “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.”

  104. maddede  nelerin nasıl yapılacağı madde madde gösterilmiştir. Ancak, 2014 Ağustos ayında yapılan seçimde, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmiştir ama,  anayasamızda Cumhurbaşkanlığı makamına   yeni yetki ve görev verilmemiştir. Yapılan  sadece bir seçimdir. Eskiden Cumhurbaşkanı TBMM tarafından seçiliyordu. Daha önce yapılan yasal bir değişiklik ile halk tarafından seçilmiştir.       

Cumhurbaşkanı, 7 Haziran seçimlerinde kurucularından olduğu, şimdi ise kimseyle paylaşmadığı AKP’nin, aldığı “yenilgiyi” bir türlü kabullenemiyor. Zira hesaplar karıştı. Bu nedenle yeniden seçim istiyor. İktidar gücünü tek başına kullanabilmek, kurduğu düzeni devam ettirebilmek için, ülkeyi bütün siyasi, hukuki ve ekonomik  açmazlara rağmen  yeni bir seçime götürmek istiyor.

Eğer yeni bir seçim yapılırsa, bu seçimde de  istediklerini elde edemezse, sanıyorum ki bu işi kendisi  “başkanlığımı ilan ediyorum” diyecek  noktaya  getirebilir..

*****

       ANAYASA  NE DİYOR

        MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.

                MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

                Görüldüğü gibi yönetim şeklimiz genel anlamda Cumhuriyet’tir. Ancak bu yönetim şeklininin; parlamenter demokrasiye dayalı bir cumhuriyet ve üniter devlet yapısında bir yönetim şekline sahip olduğunu görüyoruz. Anayasa’mız da böyle diyor. Milletvekillerimiz bu Anayasa’ya bağlı kalacaklarına dair yemin de ettiler.  

                *****

                7 Haziran seçimleri “millet iradesi”ni gösterdi. Bu sonuçlar, ancak bir kaolisyon hükümeti ile ülkenin sorunlarının çözümünü istiyor. Ama Cumhurbaşkanı öyle demiyor.  Hesaplıyor ki yine elinde Kutsal kitabımız Kur’an ile meydan meydan gezecek, dinsel düşünce ve duyguları kabartan nutuklar atacak, halk da  koşa koşa AKP’ye tek başına hükümet kursun diye oy  verecek.. Koca ülke bu ham hayalin peşinde sürüklenmek isteniyor.

                7 Haziran seçimi sonrasında PKK terörü yeniden şiddetle başlamış, şehit cenazeleri gazete sayfalarını kızıla boyamış durumda. Nice yiğit gencimiz kalleş kurşunların, bombaların hedefi oluyor. Canlar yanıyor, evlere düşen ateş yakıyor. Kimse başını kaldırıp ne oluyor diyemiyor.Bu böyle nereye kadar sürebilir ki..

                Belki bir gün Türkiye Cumhuriyeti halkının canına tak edecek, Batı ülkelerinde görüldüğü gibi kolkola, omuz omuza, alanları doldurarak her türlü kalleş terörü kınayarak, lanetler okuyarak, teröre haddini bildirebilir..

                Diğer yandan Dolar zıplamış, 2.84’e dayanmış, Euro fırlamış 3.17. noktasına gelmiş. Bu duruma bağlı gelecek zamlar bütün halkı perişan edecek gibi görünüyor. Memur sendikaları ile Hükümet anlaşamıyor, karşılıklı toplantıyı terkediyor.Bu arada, nice askeri, sivili düzmece belgelerle içeri atan, ama kendilerinin yargılanmasını  göze alamayan iki ünlü savcımızın da ellerini kollarını sallayarak yurtdışına kaçmaları, gazete sayfaların da yerini alıyor. Düzen, içinden çıkılamıyacak derecede bozuluyor. Yarın ne olacağından kimsenin haberi yok, kuşkusu çok..

                Cumhurbaşkanı ise kendi kafasındaki yönetim modelini kurabilmek için , kendisini o makama  taşıyan “laik demokratik sosyal bir hukuk devletine”,  son darbeyi vurma  hazırlığı içersinde.

                Nice engeller aşarak Meclis’e girebilmiş, özellikle yukarıdaki yemini etmiş vekiller ne diyor bu işe? Belki de TBMM’de toplanır, yeni bir hükümet kuruluncaya, güvenoyu alıncaya  kadar Meclis’ten ayrılmazlar. Demokrasilerde çare tükenmez demiş büyüklerimiz.