Erkek ve dişi olarak yaratılan tüm canlılarda, dişinin fedakârlığını, dişinin kutsallığını yok saymak densizliğin ta kendisi olur kanaatindeyim.
Doğurma özelliği ve üremedeki özverisi Tanrı’nın kadına, yani dişiye bahşettiği ayrıcalıktır.
Analık bir kadının kutsallık belgesidir ve doğurduğu her iki cins de onun eseridir. Bir kadının damarlarından beslenen her tohum, insan ırkının mucizesidir. Doğadaki bütün dişiler bu bağlamda kutsaldır. Kadın erkek eşit değildir çünkü kadınlar şahane bir şeydir.
İtirazı olan varsa da konuyu şöyle bağlayalım “Bütün kadınların zayıf tarafları vardır ama anneler her zaman kutsaldır. Yani kadın yaratandan ötürü kutsallığını ilan etmiştir.
Özel günler olarak beklentiler içeren günler, tamamen maddesel olarak şekillendirilen günlerdir, kapitalizmin eseridir.
Kapitalizmin dünya üzerindeki saltanatı ne yazık ki her alanda boy gösteriyor. Duygunun katili olan bir anlayışla, maddesel çıkarların kabul görmesi noktasında kurduğu üstünlük, emeğin canını okuyan tek canavar olarak başı çekiyor ne yazık ki.
İnsanlar üzerindeki hâkimiyetine gelince, beklentiler içine sokuyor kodlanmış günler üzerinden muhataplarını.
Bir erkeğin elinden gelecek olan çiçeğe böceğe bel bağlamak, bir kadının kendine yapacağı en büyük haksızlık bana göre. Değer kıymet beklemek, üstelik bunu kapitalizmin acımasızlığında beklemek kadın yüceliğine zarar vermek demek.
Kendi gücünün farkına varan hiçbir kadın, bir erkeğin gölgesine sığınmamalıdır. Birlikte el ele gönül gönüle evet ama nesne’ sel beklentiler üzerinden asla.
Elbette bu oturmuş ve kabul edilmiş gerçeği yok sayabilmek öyle kolay olmayacaktır. Her şeyin bir bedeli var inancını, kadınlar üzerinden canlı tutmaya çalışmak, kadına yapılan en büyük hakarettir.
Ve buna fırsat verenler, kapitalizmin oyuncağı olan zihniyete yenik düşenlerdir. Kadınları susturmak ve onların gözünü boyamak için maddesel yolu tercih edenler, belki de yanlış yönlendirilen bir erkek zihniyetinin gerçeğidir. Bunda kadınlarında elbette payesi vardır.
Kendinde ki gücü henüz keşfedemeyen kadınlar, bir başkasının gücüne muhtaç olurlar. Maddesel güç de göz boyayan en büyük etkendir. Kadınların zayıf tarafları, duygusal süzeklerinde ki hassaslığın kırılganlıklarının neticesin de  sanki.
Dünya, cinsiyet üzerinden kurgulanan ve özek olarak ifşa edilen günlerle kurtulamaz, öyle olsaydı güllük gülistanlık olurdu her şey. Şiddetin, cinayetlerin, ikinci sınıflığın önüne geçebilmek için Dünya İnsan günlerini oluşturmak gerekiyor. Zira zihniyetlerde ki kötülük,  canavarlar yaratmaya eğilimli çoğalmalar, birilerinin cebini doldurma yöntemi.
Kadın kendinin, kendi gücünün farkına vardığında, acizlenmek yerine, Tanrı’nın onu kutsadığını hatırladığında, içinde ve dışında yeşerecek ve kendi çiçeklerini açacaktır zaten.
Hatırlanmak ve farkına varılmasını beklemek için bir erkeğin gölgesinde kalıp ışık umut etmek yakışmaz hiçbir kadına.
Kendi ışığınızı görün, verdiğiniz canlarla ürettiğiniz her şeyle gurur duyun. Dünya sizin sayenizde dönüyor. Cenneti ayaklarınızın altına serenler boşuna sermemiştir herhalde. Çiçeğin böceğin lafı mı olur şu halde ne dersiniz?