Aslında bir toplumun asıl mimarı kadınlardır. 

Bunu hepimiz bilir ve orada burada konuşuruz da uygulamaya baktığımızda gördüklerimiz sadece kadına şiddettir. 

Ne yazık ki oldukça kara bir tabloyla karşı karşıyayız. 

Gün geçmiyor ki bir kadının, bir masumun canına kıyılmasın. 

Gün geçmiyor ki bir evlat, annesiz kalmasın.

Gün geçmiyor ki bir anne, evlatsız kalmasın.

Gün geçmiyor ki bir kadın, “Ölmek istemiyorum” çığlıklarıyla 80 milyonun gözü önünde can vermesin…

Ve gün geçmiyor ki… kan, bıçak, silah, taciz, tecavüz haberlerini duymadan güne uyanmayalım…

Yazıklar olsun…

Kan dökene, can yakana, hele savunmasız, masum kadın ve çocuklara kıyan hainlere bin lanet olsun!

Buraya nereden geldim? 

Asıl konum 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı anmak ve dünyanın en muhteşem destanının altındaki kadının rolüne değinmekti. 

Ama bakın görün ki, kadın deyince nereye geldik. 

30 Ağustos Zaferi’nin kazanılmasında büyük rol oynayan Nene Hatun’lar, Şerife Bacı’lar, Kara Fatma’lar, Halide Edip’ler, Çete Ayşe’ler, Halime Çavuş’lar, Tayyar Rahmiye’ler, Gördesli Makbule’ler ve daha nice isimsiz kahramanları saymadan geçemeyiz.

Kimisi cepheye mermi taşıyarak, kimisi hemşirelik yaparak, kimisi yaraları sararak, kimisi de vatana yeni askerler yetiştirerek bu vatana çok büyük hizmet ettiler.

Hepsini rahmetle minnetle anıyorum. 

İnşallah bizler de Onlara layık nesiller oluruz.