Bir şehir için en önemli kuruluşlardan birisi de şüphesiz Kent Konseyi’dir. Adı üstünde konsey, bir kente hizmet etmeyi dert edinmiş(!) insanların harıl harıl fikir ürettiği yerin adı…

Bu, teorikte böyle de pratikte nasıl peki?

Haziran ayındaki genel kurulda, 4 oy farkla güven tazeleyen(!) kıymetli konseyimizden kongreden bu yana bir ses duydunuz mu?

Ben görmedim, duymadım…  

Eğer Zonguldak adına önemli bir çıkışları olduysa buradan özür dileyeceğim.

Bu kahramanlar nerede?

İzinde mi?

Neyin, kimin izinde?

***

Bir Kent Konseyi, kentleşmede lokomotiftir desek abartmış olmayız.

Yol gösteren, öngörüde bulunan, şehir için faydalı olan her şeyde söz sahibi olması gereken Kent Konseyi, kent sakinlerinin sesi soluğu olmalıdır. Bizim konseyin ise bırakın şehrin imarında öncü olmasını, esamisi bile okunmuyor ki…

Biz de Haziran’da paldır küldür kongreye gidilince, görev aşkıyla yanıp tutuşuyorlar da ondan fazla ses çıktı zannetmiştik(!). Meğerse seçilip öyle oturmak içinmiş kopartılan onca fırtına.

Neyse ki 4 aylık sessizliği Çaycumalılar Derneği Başkanı Sayın Savaş Çiloğlu bozdu. Sosyal paylaşım sitesinden “Kahramanlar nerede” diye soruyordu.

‘Bizler balık hafızalı’ milletiz derlerdi de inanmazdım.

Baksanıza, kent adına söyleyecek sözü olmayan Kent Konseyi’nin bu sessizliğini unuttuğumuz gibi, unuttuğumuzu da unutmuşuz! Basın olarak bizler de kusurluyuz, nitekim Savaş Başkan basından ses çıkmayınca bu hatırlatmayı yapmak zorunda kaldı.

Son 10 saatte karar verip girdiği kongrede sadece 4 oy farkıyla kaybedince haklı olarak ince dokundurmalarda bulundu. Kendisini buradan kutluyorum…

Peki ne diyor Çiloğlu, paylaşımında?

“Zonguldak Kent Konseyi Seçimi Zaferinin Kahramanlarına !!!
Tam üç ay oldu facebookta "Zaferin Kahramanları Fotoğrafı" paylaşılalı :)
Şimdi bu kahramanlara soruyorum. 3 aydır Zonguldak Kent Konseyi olarak neler yaptınız? :)
Kahramanlık sadece seçimi almak mı? Yoksa aldığınız sorumluluğu layık ıile yerine getirmek mi? Peki aldığınız sorumluluğun vebali altında kalmak kahramanlığın neresindedir? :)
-Zonguldak’ta Fevkani Köprüsünün kaldırılması tartışılırken.
- Volkswagen araba fabrikasının Türkiye ye yatırım yapacağı duyulur duyulmaz nerdeyse Zonguldak dışındaki tüm iller lobi faaliyeti yaparken.
-Ankara’da Zonguldak lobisi olmayışının acısını çekerken.
-Sayın belediye başkanımız, milletvekillerimiz ve valimiz Ankara da Zonguldak için kapı kapı dolaşırken.
-Yıllardır tamamlanamayan yollarımız dururken.
- Zonguldak’ta insan yaşamını etkileyecek kadar çevre kirliliği yapan tesislerin durumu ortadayken.
- Zonguldak’ta ihtiyaç sahipleri için bu kahramanlara ait 1 tane paylaşım noktası yokken.
- 2019/2020 eğitim ve öğretim yılında ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz için hiç bir çalışma yapılmazken. Bu çalışmayı birkaç muhtarımız gerçek bir kahramanlık örneği göstererek yaparken.
(Bu muhtarlarımıza teşekkür ediyor ve kutluyorum)
-Gerek Sayın Belediye Başkanımız, Gerekse Sayın Valimiz ve Ankara’daki milletvekillerimiz arkalarında sivil toplum desteği göremezken.
- Belediye Başkanımız Zonguldak’ı yaşanabilir bir kent haline getirmek için çırpınırken (Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün)
     Bu kahramanlar hala secim zaferi sarhoşluğunu atamadı mı acaba?
 Haydi şöyle bir silkelenin ve her şeyi hep birlikte bir kenara bırakalım ve Zonguldak için bir şeyler yapalım. Çünkü temsil ettiğiniz kurumun sorumluluk vebali çok yüksek. Tekrar ifade ediyorum ben ve ekip arkadaşlarım yapacağınız tüm faydalı işlerde yanınızdayız, her türlü destek vermeye hazırız. Ortak Paydamız Türkiye ve Zonguldak sevgisidir.”

Her satırına katılıyorum.

Söyleyen için değil,

Memleketi ve bölgesi için hiç değil;

Sadece haklı olduğuna inandığım için…

NOT:
Kent Konseyimizin güzel çalışmaları olursa buradan paylaşacağız.

***

İBRET AYNASI…

Saygıdeğer okurlarım, mümkün oldukça güzel hikâyeleri “İbret Aynası” başlığıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki birçoğu bildiğiniz şeyler olacak; ama tekrar etmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

Dertsiz çoban...

Adamın birisi, bir gün, durup dururken kör olmuş. Çaresiz bir şekilde doktor doktor dolaşmaya başlamış. Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu “Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık ” diyerek cevap verip adamı tedavi edememişler…
 
Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlamış…
 
Gittiği bir dergahta kör adama; “bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece gözlerin tekrar görmeye başlayacak” denmiş.
 
Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramış durmuş…
 
Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenmiş. Ve hemen söylenen o dağa doğru yol almış. Denildiği gibi dağda çobanı bulmuş, derdini anlatmış, demiş ki: Eey çoban; duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu? Çoban mahçup bir sesle ‘yoktur’ diyerek yanıtlamış adamı. ‘Allah’a şükür benim hiçbir derdim yoktur.’ Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırmış, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesini artık çok az bir zaman kalmış… Kör adam konuşmasına devam etmiş: Çobanım, canım çobanım, gömleğini hele bir çıkarda, çıkarda gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki bende görebileyim… Çoban cevap vermiş; iyi ama benim gömleğim yok ki!
Çoban dertsiz olmasına dertsizmiş ama bir gömleği de yokmuş…