Bir gün gelir de unuturmuş insan/En sevdiği hatıraları bile/Bari sen her gece yorgun sesiyle/Saat on ikiyi vurduğu zaman /Beni unutma////Çünkü ben her gece o saatlerde/Seni yaşar ve seni düşünürüm /Hayal içinde perişan yürürüm / Sen de karanlığın sustuğu yerde / Beni unutma (...) Şair Ümit Yaşar Oğuzcan böyle anlatıyor, sevgiliye duyduğu özlemi..
Saat onikiyi vurduğu zaman dilekler dilendi, herkes kucakladı birbirini..Saat onikiyi  çaldığında yakında-uzakta bulunan sevdiklerimizi anarak..Kadehler kalktı şerefe..Aşka, mutluluğa, ülkemize, sevdiklerimize, geleceğe..
Artık hayatımızın bir parçası haline gelen  sosyal medyada (facebook) da paylaştığımız iletiyle;
MUTLU YILLAR 
Güzel, yalnız ve başı hep dumanlı ülkemizin bir an önce barış ve huzur ortamına erişmesi ve tüm yurttaşlarımız için, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası için, her türlü farklılıklarımızı saklayarak, yüreklerimizi dost kılarak birbirimize tutunmamız gerektiğini vurgulayarak, ülkemizde ve yaşamımızda Atatürkçü Düşünce ışığıyla aydınlık, mutlu, mavi sabahlar doğmasını, tüm insan kardeşlerimiz için, sağlıkla esenlikle, güzel güneşli yaşamaları içtenlikle, dürüstçe, namusluca, hakkımız olarak istiyoruz..” demiştik..
Sonra o kanalda ne var, bu kanalda ne var derken.. “Ortaköy’de silahlı saldırı” haberi geçti Tv ekranının altyazısından. Ortaköy eğlence mekanlarının olduğu bir yer..Hesap-kitap, kadın-kız davası mı? Olmadığı anlaşılıyor bir süre sonra.. Gece yarısının başlarında ünlü bir eğlence yerinde insanlar kendi aralarında “yeni yıl kutlaması” yaparlarken, bir “robot-insan” alçakça bir saldırıyla önce bir polisimizi şehit ediyor, sonra içeri girip, rastgele ateş açıyor.. Kuşkusuz büyük bir can pazarı yaşanıyor içeride..Ölüm ve kan bulaşıyor geceye, yeni yıl dileklerine..
1.Ocak.2017. Gözlerimizi,  içlerinde yabancıların da bulunduğu 39 ölü, 65 yaralı haberi ile açtık..Allah kahretsin bunları..Lanet olsun hepsine!..Bu bir planlı, düzenli, kasıtlı suikast olayı.. Yeni yılın ilk saatlerinde “yaşamımıza, yaşama biçimimize”, kasteden kanlı-kalleş bir saldırı..  Yeni yılı kutlamak isteyen insanlar üzerine kimbilir kaç mermi sıktı bu “ölüm makinası profesyonel katil” ki 39 kişi olay anında yaşamını yitiriyor, 4’ü ağır 65 yaralı hastanelere taşınıyor. Sonra olay yerine gelen yetkililerin açıklamaları..
*****
Bu sadece “cana ve mala kasıt olayı değil”.. Bu ülkede yaşayan “insanların yaşama biçimleri”ne yönelik  alçakça bir terörist eylem..Yani, “laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti”ne açık bir saldırı.. Tv görüntülerine dikkat edildiyse İstanbul Taksim alanında ve Ankara Kızılay’da da pek kalabalıklar toplanmamıştı. Toplumu kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda önce sindirme, sonra da yönlendirme çabası içinde oldukları aşikar.. Bu kanlı-kalleş saldırının “yılbaşı gecesi”ne denk düşürülmesi de sorgulanmalı..
Belli ki daha önceden olay yeri belirlenmiş. Hesap-kitap yapılmış eylemci belirlenmiş..Kim ya da kimler planlamış bu kanlı suikastı.. Çeşitli Tv ekranlarında konuşanlar/yorumcular Daeş/Işid adlarını belirttiler. Yani halkının çok büyük kısmı “müslüman” olduğu halde kendisine “Batı toplumlarını” örnek almış, bunun için “çağdaş devrimler” yapmış, bir “ulusun, yaşantısını yeniden ortaçağ karanlığına dönüştürmek” isteyen güçler.. Ve onların piyonları olan gerici örgütler..
Zaten 8-10 gündür bazı takkeli-sarıklı, cübbeli, sakallı “din taciri tezgahtarlar” sokaklarda, sözle ve bildiri dağıtarak “Müslüman yılbaşı kutlamaz” propagandası yapmakta idi. “Kamu düzenini korumakla görevli” hiç bir kimse de onlara “Siz kimsiniz, toplum yaşantısına müdahale edemezsiniz” demiyordu göründüğü kadarıyla. Bu  din tezgahtarları, hiçbir toplumsal olayda ortalıkta görünmezler, ne zaman biryerlerden emir alırlar, hemen propagandaya başlarlar. Yani  “mutfak robotu” gibi, düğmesine basınca çalışmağa başlarlar, elinizi çekince dururlar..
*****
            “Gebersinler. Yılbaşı kutlayan müslüman değil zaten. Her kim olursa olsun zerre kadar üzülmem. Kafirler, gitsinler, kafir memleketinde kutlasınlar. İnşallah leş çoktur.” İnsanın kanını donduran bu cümleleri R.Y.  adlı bir kişi kurmuş (Yazım düzeltmeleri benden). Face’deki resminden 25-30 yaşlarında bir kişi olduğu anlaşılıyor. Adı ve resim gerçek midir, orasını pek bilemiyorum.Bir örnek olması açısından buraya aldık. Ama bu düşünce bu kafalara okul sıralarında yerleştirliyor.
            Neden derseniz, “dindar ve kindar nesil” yetiştiriyoruz ya!..Ne yazık ki okullarımızdaki durum da bunlardan aşağı değil. Olan şudur; Okullarda yetişen yeni nesil, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” demiyor. Çocukların kafaları bilime, çağdaşlığa, akılcılığa, barışa vb.gibi kavramlara karşı olan düşüncelerle dolduruluyor. Başta bu ülkenin kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e, O’nun kurduğu laik-demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, bu düşünceleri  taşıyanlara karşı olan kuşaklar yetiştiriliyor. Bu durum da gelecekte toplumumuzu “kanlı bir iç çatışmaya sürüklemek” isteyen iç ve dış güçlerin işine geliyor. Türkiye’yi , Pakistan’la Afganistan’la karıştırıyorlar.
*****
            Teröre, teröristlere karşı “Ulusal seferberlik” anlayışı  doğrudur, ama eksiktir. Başta Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, hükümet üyeleri, milletvekilleri, siyasi parti başkanları, topluma örneklik/öncülük yaparak, “ulusal birlik ve bütünlük” anlayışıyla bir araya gelmelidirler. Anayasada yazılı olan “Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti”ni “korumak, kollamak kavli ile halkla kucaklaşmalı”dırlar.
      Bu ülke ki; Güç kaybı içindeki Osmanlı ordularıyla yedi cephede savaşmış.. Yokluk-yoksulluk, imkansızlıklar içinde “Çanakkale Geçilmez” demiş..Batılı ülkelerin işbirliği ile hazılanan “Sevr Antlaşmasını” yırtıp parçalamış..Yorgun-yoksul haliyle halkının bitmez tükenmez gücüyle Önderi Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında “Ulusal Kurtuluş Savaşı”nı kazanmış ve düşmanı İzmir’den denize dökmüş. Ve “Yurtta barış, dünyada barış” demiş. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü döneminde “Dünyada saygın bir ülke” konumu kazanmış.
Bu ülke ki; Başbakan Adnan Menderes döneminde “Kore Savaşı”na katılmış, kahramanlık destanları yazmış.. Bülent Ecevit başbakanlığında “Kıbrıs çıkarması” yaparak soydaşlarının canlarını, namuslarını, topraklarını kurtarmıştır. “Dost ve müttefikimiz Amerika” ve “Avrupa ülkeleri”nin başımıza musallat ettiği  “PKK hainlerinin alçakça saldırıları” ile de 35 yıldır meşgul ediliyor.
Bu ülke ki; Şimdi de  gerici, kan içici, “Işid/Daeş örgütü” ile askerimize, polisimize, silahsız, güvenliksiz halkımız üzerine kanlı saldırılar düzenleniyor. Sadece PKK, IŞİD mi? Ülkeyi içsavaşa sürüklemek isteyen Feto örgütü ve diğer dini kullanan çeteler.. Ürkmemiz ve korkmamız, kendi kabuğumuza çekilmemiz için saldırıyorlar..Böylece “Ortaçağ koşullarında bir İslam Cumhuriyeti”ne dönüşmemiz içinellerinden gelen çabayı gösteriyorlar..Yeterler mi? Yukarıda özetlenen tarihimizi bir okusunlar..