5 yıl Anadolu’nun güneyinde bulunan bir Ada ülkesinde çalıştım. Bu zaman zarfında ortada bir devlet otoritesi, çalışma sistematiği, üretim mekanizması göremedim. Ülkenin temel masraflarının büyük bölümü (sağlık, güvenlik, eğitim, ulaşım, tarım vb.) Türkiye’den her yıl yollanan kaynaklarla karşılanıyordu.

Kamuya ait kurumlar son derece başıboş haldeydi. Toplamda 36 bin kadar öğrenci okula gidiyordu. Bu küçük kitle için 6 bin öğretmen çalışıyor(?) görünüyordu. Yani 6 öğrenciye bir öğretmen düşmekteydi. Bu esasında dünya rekorudur. Türkiye’de 20 milyon civarında öğrenci 1 milyon dolayında da öğretmen var. Yani 20 kişiye 1 öğretmen düşmekte. Minik Ada’daki ülkede ise 3 kat fazla öğretmen söz konusuydu.

Ada’da öğretmen olarak çalıştığım 5 sene zarfında 2 teknik okulda elektrik, elektronik, bilgisayar ile ilgili dersler, kurslar verdim. “TC kökenli” olmam hasebiyle, oradaki öğretmenlerin yarıdan fazlası bana ‘Hoş geldiniz’ bile demedi.

Öğretmenlerin haklarını savunduğunu iddia eden 2 sendikanın yöneticileri ve üyelerinin büyük bölümü TC’ye “işgalci, soyguncu, yağmacı, kültür emperyalizmi yapan ülke olarak bakıyordu.

İlk çalıştığım okulda bulunan bir öğretmen bir gün, “Bizim kurduğumuz bir dernek var. Eğitim ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bize web sitesi kurabilir misiniz, dergimizi hazırlayabilir misiniz?” dedi. Ben de hiç para talep etmeden derneğin(?) web sitesi ve dergisini yapmak üzere bilgisayarımı alıp binaya gittim. Pahalı eşyalarla ev gibi döşenmiş, dernekten çok özel ofise benzeyen bir apartman dairesi söz konusu idi…

O vakit 50-60 kadar üyesi olan derneğin bazı üyeleri ceplerinde kalem şeklinde kameralarla dolaşıp muhalif söylemleri olan öğretmenler hakkında kayıtlar topluyorlardı. Bu yapıya; CIA/Gladyo destekli, aşırı milliyetçi söylemleri olan, işçilerin haklarını savunduğunu iddia eden, feodal ağaların yönetimindeki bir sendikadan araç-gereçler, eşyalar, paralar geliyordu. Bir fırsatını bulup “Bunlar da neyin nesi? Siz eğitim derneği misiniz, başka bir şey misiniz?” dedim. Nasıl üniversite bitirebildiğine hayret ettiğim bir yönetici, “O tarafları kurcalamayın” mealinde sözler sarf etti…

Derneği yönetenler zaman zaman çeşitli siyasi partilerin taşra zekalı yöneticilerini konuk olarak ağırlıyordu. Her gelen konuğa “Biz sizi destekliyoruz” mealinde laflar söylenerek maddi kaynak koparma hedefi güdülüyordu. Eğitimcilere yakışmayacak diyaloglar da oluyordu…

6 ay kadar sonra dernek ile irtibatımı kestim. Web ve dergi ile ilgili işleri bitirmiştim. Bu yapıdaki karanlık faaliyetleri Türkiye’den gönderilip orada çalışan diğer 20 civarında öğretmene de anlattım. Uzak durmalarını söyledim. Bazıları dinledi, bazıları ise yağlı börekten istifade edeyim diye bağlarını koparmadı.

Web üzerinden takip edebildiğim kadarıyla o eğitim derneği görünümlü karanlık amaçlı yapı hala faaliyetini sürdürüyor. Ada ülkesinden ayrılalı epey zaman oldu.

Bu konuya neden girdim? Türkiye malum olunduğu üzere kara para aklamanın olduğu ülkeler listesinde (gri liste) yer alıyor. Bu listeden çıkamadığımız sürece büyük yabancı yatırım fonları ülkemize gelmiyor (gelemiyor). Zira getirdikleri kaynakların batacağını, aldatılacaklarını düşünüyorlar.

Sosyal medya hesapları ve video yayın siteleri sayesinde sansür engelini aşarak pırlanta değerindeki Ada ülkesinde çevrilen karanlık işleri öğrenebiliyoruz. Sanal kumar, bahis, emlak operasyonları, taklit mal üretimi, uyuşturucu ticareti vb. gibi işlerde bu Ada ülkesi de kullanılıyor.

Demokrasisi gelişmiş, adaletin doğru işlediği bir devlet olmak istiyorsak hukuk dışı faaliyetlerin önünü kesmeliyiz.

Ali Özdemir

0505 220 83 85

www.aliozdemir.net

05.05.2024