Geride bıraktığımız her şeyin bizde kalan tortuları üzerinden, yarına dönük planlar yaparız çoğunlukla.
Beklentilerimizin karşılığını bulamadığımızı sandığımız her eskittiğimiz yıl geriye düşerken, yenisine sığınırız bütün acizliğimizle. Mucizeler beklemek gibi bir zaafımız vardır biz insanların. Yeni günden, yeni zamandan yeni sandığımız bir başkasının eskisinden bile!
Çünkü zordur yaşama tutunabilmek, zordur gönlünü doyurabilmek.
“Medet ummak” eğilimi ne kadar aciz olduğumuz gerçeğiyle paraleldir neticede. Umut fakirin ekmeğine katık edildiğinden beri, arayış içindedir yoksun insanlar.
Umut olmasa şayet, yaşamın içinde yaşamak zorunda kaldığımız acıların üstesinden gelebilir miydik bilmiyorum, amma velakin, yorgun umutlar hiç iç açıcı değil doğrusu ilerleyen yaşlarda.
Yorgunluk, ruhsal olarak zorluyor insanı, haliyle de insanlığı, beklentilerin çoğunluğu, umutsuz vaka aslına bakarsanız. Uçurumlar sınıflar arası zorlayıcılar yaşam döngüsünde.
Düşük enerjiler bünyedeki hayalperestlik dozunu da düşürüyor zamanla. Yaş aldıkça Dünya, kendi yorgunluğunu da bırakıyor katlayarak üstümüze. Yıllar daha hızlı kucaklıyor bir diğerini, yaşlı dünyaya inat, azalıyor sanki ışık hızında yalancı zaman. Bile bile yenileceğimizi, oyunun bir parçası olmaktan kurtaramayız kendimizi. Kazanan yaşlı dünyadır nihayetinde.
Nedir bu telaşımız, neden öteleriz yaşamayı ve neden arsızlığımız hiç azalmaz, bizi neden süründürür kazanma, çoğalma hırsı bu denli, bilmiyorum. Birçoğumuz yaşamımızın mutlaka belirli evrelerinde kazanma hırsımız yüzünden öldürmüşüzdür yaşamın güzelliklerini. Tadına varamadan kaybetmişizdir çağımızın lezzetlerini. Çocukluk gençlik ışık hızında geçmiştir içimizden biz hayata tutunmaya çabalarken.
Yine birçoğumuz şifreleri çözme telaşından ıskalamışızdır mutlu olmayı, becerememişizdir sahip olduklarımızla yetinebilmeyi.
Eşitlik denilen sahte kavramın mücadelesini, eşit olma ihtimalinden uzak verdiğimizle yüzleşemediğimiz gibi, böyle bir olasılığın mümkün olamayacağına da inanmak istememişizdir.
Zenginlik maddesel olarak ele alındığında, paranın gücü her daim öne çıkmıştır mutlaka, yoksul kesim ise maneviyatıyla sarmaş dolaş bir çıkış yolu aramıştır binyıllardır.
Kendine kaybolan insanları sömürmek her zaman daha kolay olmuştur.
Böyle bir sistem kurgusu, işleyişin akışı açısından gerekli görülmüştür ve yerleşmiştir düzenin koynuna. “Kimler tarafından mı?”
Yoksullar hizmetli olma tarafını seçerek, zenginlik budalalarını yüceltmeye devam etmişlerdir.
Çünkü onlara, yani kendine kaybolanlara rehberlik yaptığını söyleyenler, yoksullar üzerinden zenginleşenlerdir. Yeni bir yıl, yeni bir umut vaadiyle insanları farklı bir algıya sevk edenlerin, zaman içinde değişimin olmadığı gerçeğini de görmezden gelmeleri olağandır aslında. Çünkü birilerinin işlerine geldiği gibi kodlanan zaman, güçlüye hizmeti kabullenmiştir çoktan.
İyi ve güçlü yaşamlar hayal ürünü değildir, değildir de kişinin ne istediğiyle ne kadar kararlı olduğuyla ilintilidir. Güçlü olma olgusu bencillik gerektirir, acımasızlık ve birde sömürü. Ve bütün bunlara erişmek bu yüzden herkesin harcı değildir.
Tecrübe denilen yaşam tortusu, yaş almakla değil, yaşamı iyi okumakla çoğalan bir birikimdir. Bunu kendi lehine kullanabilenler diğerlerine nazaran üstünlük gösterebilen olurlar. Yolu, yöntemi elde ediliş şekli ve doğru yanlış ölçeği, algıdan algıya farklılık gösterir. İnsanlığın kodları güncellenen yüklemelerle değişkenlik gösterir zamanla. Kafa karıştırır sistem bu yüzdem.
Dünya yaşlanmaya devam ederken, içindeki değişim dönüşümde ona uyum sağlamak zorunda. Beklentilerimiz hayallerimiz öncelik sırası noktasında değişişe de zaman içinde, bir nebzede olsa beklentilerimize kıyısından köşesinden erişebilmek için çaba sarf etmeye devam etmek zorundayız.
Vazgeçtiğinizde bütün emeğinizi kendi hanesine yazıyor zaman.
Kendine kaybolan insanları, bir başkaları çok daha kolay buluyor zira.
Ve enerjisini kendisi için değil, bir başkası için kullananlar sınıf farkının da mimarları oluyorlar.
Zenginin parası, yoksulun Allah’ı tesellisi de tamamen düzenin bir kurgusu.
Kaybolmayalım kendimize, vaktinden önce yenilmeyelim zamana, dileğiyle.