Fakirhanemize şeref verdiniz…

Aylardır yazmayınca insan…

Klavyenin tuşlarıma daha ürkek basıyor haliyle…

İçinize ‘dert’ oluyor olup biten…

Yazmadığım dönemde yapılan Kent Konseyi seçimlerinde yaşanan tablo…

Yapılan konuşmalar da bir o kadar dert oldu ki sormayın…

Kent Konseyi’nin işlevini, sorumluluklarını bilmeyen güruh, her zaman olduğu gibi ‘ahbap-çavuş’ ilişkileriyle oy kullanarak neredeyse kadrolu “Kent Komiseri” olan Yesari Sezgin’i yeniden aynı koltuğa getirdi…

Hem de açık ara farkla…

Olayı politik çekişmeye çevirenler mi dersiniz…

Çıkar çevrelerinin yakın zamanda TTK İnşaat Dairesi Başkanı olan Sezgin’in etrafında kümeleşmesi mi dersiniz…

Hemşeri dernekleri ve muhtarların kayıtsız-şartsız ittifakı mı…

Hepsi yaşandı Kent Konseyi Başkanlığı yarışında…

Kişisel hesabımda başkan adaylarından Ekrem Murat Zaman’ı hangi kriterlere dayanarak desteklediğimi günler öncesinden açıkladım…

Zonguldak’ı en iyi tanıyanların başında gelen Zaman, yayımlanan kitapları, araştırmaları ve makaleleriyle geçmişten günümüze ışık tutan, Maden Müzesi’ni kente kazandıran yüz akımız, özel bir adam.

Aynı zamanda emekli bir Maden Mühendisi olan Ekrem Bey’in böyle bir etikete zaten ihtiyacı hiç olmadı… Bir kaç kişinin ısrarı ve ricasıyla bu seçime giren Ekrem Murat, yarışın başından sonuna kadar uzlaşmacı bir dil kullanarak,  birlikte üretmekten bahsetti…

Zaman’ın bu yönünü Kent Konseyi Başkanı Yesari Sezgin de konuşmasında takdir etmiş olacak ki onu pastanın üzerindeki çileğe benzetti…

Yesari Bey’le kişisel hiçbir derdim olmadığını peşinen söyleyeyim…

Ama görevi süresinde birkaç basın açıklaması yapmak dışında fark yaratamayan Sezgin, kanımca Kent Konseyi Başkanlığı’nda başarılı olamadı…

Bilgisi, tecrübesi, iş disiplini ile Kent Konseyi, ZOKEV, Maden Mühendisleri Derneği, yerel medya ve uzun yıllar görev yaptığı TTK’da bir çok başarılı projeye imza atan Ekrem Bey’i yakından tanıyan birisi olarak, seçim sonuçlarını öğrendiğimde onu böylesine kirli bir yarışın içine keşke sokmasaydık dedim içimden…

Şehrin profilini, insanların bakış açısını, bilginin, emeğin hala kıymet görmediğini anlamamız için de bir fırsat oldu Kent Konseyi seçimleri…

Esasında bu yazıyı yazmamın gerçek nedeni Kent Konseyi Başkanlığı’nı siyasette bir basamak olarak gören Sayın Yesari Sezgin’in o gün, o salonda kullandığı çirkin ve bir o kadar da kırıcı dildi…

Kent Konseyi gibi önemli, şehrin en büyük sivil toplum örgütünün bunca yıl başkanlığını yapacaksınız… Karşınıza aday çıkan listeyi aklınızca aşağılayacaksınız… Ekrem Murat Zaman’ı pastanın çileğine benzeten Yesari Bey, çilek pastadan alındığında geriye boş bir pasta kalacağını söyleyecek kadar haddini aşan bir üslupla benim gibi bir çok kişiyi öfkelendirdi…

Teşbihte hata olmazmış…

Eee Yesari Bey…

Şimdi gazetecinin biri çıkıp, sizi 7 ortaklı kurbanlık tosuna benzetir, üzerinizdeki postu çıkardığımızda aslında sıradan bir süt ineği olduğunuzu, postunuzun bile para etmeyeceğini söylerse cevabınız ne olur?

Siz bu kafayla değil siyaset,  sınıf başkanlığı bile yapamazsınız Yesari Bey…

Şehri yönetmeye talip biri nasıl olurda kendisi gibi düşünmeyen, en demokratik hakkını kullanarak farklı bir adayı destekleyen insanlara hakaret etme, küçümseme haddini kendisinde görür!

 O zaman çıkar adamın biri ağzınızın payını verir…

Ve umarım bu son olur!