Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı’nın geçtiğimiz hafta önemli bir açıklaması yer aldı yerel basınımızda. Belediye Meclisi Aralık ayı toplantısında yapılan bu açıklama, çalışmalarla olduğu kadar,  “Belediyenin sorumluluk alanındaki imar işlerinin, bazı bürokratlar tarafından yürütülmeye kalkılması” konusu ile de ilgilidir. Son dönemde yerel yönetimlere,  adeta  bir “dayatma” ile  planlama dışında imar yaptırılmak istendiğini sağır sultan da duymuştur. Kantarcı’nın açıklaması bize göre, bir örneğini “Ereğli’de kent alanına cami projesi”,  yerel basının adlandırmasıyla “Zonguldak’ta protokol camisi” yapılmak istenmesi konularına  ve belediyelere ve topluma da ışık tutucudur.
Başkan Kantarcı diyor ki: İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Endüstri Meslek Lisesi’nin olduğu alanda  İmam Hatip Ortaokulu yapmak istiyor. Yıl sonu nedeniyle ödenek geri gitmesin diye de hemen başlamak istiyorlar. Çaycuma’nın tam ortasında kalan yerin, bir eğitim kampüsü olarak çok iyi planlanması gerekiyor. Daha dün Adana’da bir yurt faciası yaşadık. Geçmişte de böyle facialar oldu. Devletin yaptığı inşaatlarda büyük sıkıntı var. Düşünmeden, taşınmadan yapılıyor. Biz bu alanın çok akıllı bir şekilde planlamasını istiyoruz. Vali bugün burada, yarın başka yerde görevli, Kaymakam da öyle, Milli Eğitim Müdürü de. Ama biz burada yaşıyoruz. Çaycuma Belediyesi, Çaycuma’nın sahibidir. İstiyoruz ki, devletin yapacağı işleri de bir planla, programla, hedefle yapalım”.
            Kantarcı devamla: “Bütün devlet kurumlarını ortak ederek yaptığımız yeni imar planında yapı yüksekliği 12,5 metre. Zemin çürük. O kötü zemine 26 metre yüksekliğinde yapı izni istiyorlar. Belediyeye hiç sormadan zemin etüdü, güçlendirme projesi yaptırılmış, hiç sormadan da bu binayı yapacağız diyorlar. Ne yazık ki bizim ülkemizde modern devlete yakışacak şekilde planlı, programlı işler yapılmıyor. O parselin yanında bir ilkokul projesi var. O çevrede ilkokul yok, küçücük çocuklarımızın çok uzaklara gitmesi sakıncalı.
Kamulaştırılması tamamlanmış o alanda, öncelikli olarak o ilkokulun yapılması lazım. İlkokul da, imam hatip de, liseler de üniversiteler de bizim okulumuz. Arasında hiçbir ayrım yapmayız.  Biz Çaycuma’da kimsenin elini uzatmaya cesaret edemediği sorunları çözmek için geldik. Çözmeye de devam edeceğiz. Çaycuma’da pek çok okul ruhsatsız, birçoğunun oturma izni bulunmuyor.  Yarın bir gün bir olay olsa, tüm kameralar üzerimize çevrilip bizden hesap sorulacak. Bu bir şanstır. Biz bu sorunları çözmek istiyoruz. Buradan tüm kamu kurumlarına çağrı yapıyorum, gelin bu sorunu çözelim, tüm kamu binalarını kâğıda uydurmak için değil, olması gerektiği gibi yaparak hizmete sunalım” dedi.
Kentin önü nasıl açılır? Yerel yönetim ile kamu yöneticilerinin akılcı, bilimsel, kent ihtiyaçlarını önceleyen, ileriyi gören işbirliği ile. Kantarcı’nın çağrısı da bu doğrultuda. Bu yapılan işlerde böyle bir anlayış var mı? Maalesef yok!..Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Belediyeye hiç sormadan arazide zemin etüdü, güçlendirme projesi yaptırıyor ve oraya, hangi ihtiyaçtan ileri geliyorsa  “İmam Hatip Ortaokulu  binası yapacağız” diyor. 
Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, inşaat işlerini çok iyi bilen ve yöneten bir kişi olarak,  “ders alınması gereken,  kentin  yararını ve çıkarını gözönüne alarak, kentin gerçek ihtiyacı doğrultusunda, akılcı, bilimsel, gerçekçi ve ileriyi gören ciddi bir değerlendirme” yapmış. “Politik anlayış dışındaki” bu açıklaması gerçekten yerindedir, hem üst bürokratları hem olaya “mevsimlik politik anlayışlar”la yaklaşan kişileri de bilgilendirici ve uyandırıcıdır. Çaycuma’da Bülent Kantarcı gibi bir Belediye Başkanı ile çalışmak, başta Kaymakam  ve daire müdürleri için de önemli bir şanstır.
*****
Zonguldak’ta ise, özellikle CHP İl ve Merkez İlçe yöneticileri tarafından kamuoyu önünde şaşkınlık yaratan bir  tutum görüldü. Konu;  Vilayet, Belediyenin sorumluluk alanına girerek, Karakum mevkisinde “Manolya Parkı” adıyla, içinde bir de  “Protokol Camisi” bulunan bir planlama yapıyor. Bu projenin Belediye Başkanının  bulunmadığı oylamada Meclisten “bir oy farkı ile” de olsa geçirilmesi sağlanıyor. Başkan döndüğünde itiraz da etmiyor. Kamuoyunda meydana gelen tepkiler üzerine CHP Merkez İlçe ve ilgili kurumlar “itiraz dilekçesi” hazırlıyor.   
Bu gazetede Mustafa Özdemir’in konuyu işleyen yazısı konuyu yeterince açıklıyor ve CHP’nin konuya tutarsız yaklaşımını apaçık ortaya koyuyor. İtiraz için son gün geldiğinde CHP Merkez İlçe Başkanı  ve arkadaşları itiraz için dilekçe vermeye gittiklerinde, İl Başkanı Ahmet Altun, kamuoyunda ‘CHP cami düşmanı’ algısı yaratılacağı için halktan tepki alacaklarını, bu nedenle itiraz etmeden geri dönmeleriniister.  Onlar da  itiraz etmeden geri dönerler.
Sadece Çevre Aktivisti Saniye Cicibaşoğlu İl Temsilcisi tüzel kişiliğiyle projeye itiraz dilekçesini  Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne verir.
Sayın İl Başkanının tutumu için bir şey söylemeyi gerekli bulmuyorum. “CHP’nin Cami düşmanı olmadığını gösteren bu tutumu içimizi ferahlattı” demek isterdim. Ama, “CHP böyle bir ihtiyaç içinde miydi?”diye de bir düşünmelerini isterim!..  
Sayın Ebru Uzun’un CHP Merkez İlçe Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmayı gazetelerden okumuştum. Bütünüyle çok gerçekçi, anlamlı bulduğum, beni umutlandıran o konuşmanın bir yerinde  İlçe Başkanı Ebru Uzun, “Siyaset iddia işidir, siyaset inanç, kavga ve bir ideal işidir. Siyasette bir duruşun, tavrın ve en önemlisi ilkelerin olacak. Olmazsa olmazların olacak, yürüdüğün yolda emeğin olacak, yaptığın kavgada emeğin olacak. Bu partinin çatısı altında siyaset yapıyorsan ya da yapmak istiyorsan ideolojin sağlam olacak” demişti de..
Çevre Aktivisti Saniye Cicibaşoğlu ve arkadaşlarına kente sahip çıktıkları için alkışlar..
TERÖRE LANET OLSUN!
Ülkemizin silahlı kuvvetleri sınır ötesi bir mücadele içine sokulmuşken, yine asker ve polis gücümüz bölücü ve dinci terör örgütleri ile  mücadele halindeyken, 10 Aralık gecesi futbol maçı sonrasında çevikkuvvet polislerine ve sivil yurttaşlara yönelen terör saldırısı ülke düzeyinde lanetlenmektedir.  Öncekilerde de olduğu gibi canımız çok yanmıştır, yanmaktadır. İnsan Hakları Günü’nün gecesinde bütün ulusu yasa boğan bu kanlı-kalleş-alçak terör saldırısını şiddetle ve nefretle kınıyorum. Devletimizi yönetenlere, tüm yurttaşların canını, malını, huzurunu 1. derecede koruma görevleri olduğunu da hatırlatıyorum.