Üreten Zonguldak’ın kent merkezindeki son izi Fevkani Köprü’yle ilgili söylenenleri ibretle izliyorum… Seçimden önce köprü altı esnafının oyu için “Yıkmaya değil yapmaya geliyorum” diyen Ömer Selim Alan, “Yıkacağız” demeye başladı şimdi de… Yanardönerliğiyle kötü bir siyaset esnafı olduğunu da ortaya koyan sayın başkanın buna gücü yeter mi, bilmiyorum… Bildiğim şu var ki, çok kötü bir belediyecilik döneminin ardından göreve gelen Alan tercihini yaptı, çağdaş kentçiliğin öncü ismi olarak değil de, kötü belediyeciliğin şahikasındaki kişi olarak geçmeye karar verdi tarihe…
 
Söylemeye gerek yok, Zonguldak çağdaş tüm değerlerin uzağında yaşıyor… Geçmiş-gelecek ilişkisini doğru kurup, kentsel mirasın korunmasının, çağdaş kent tasarımında en az temel altyapı hizmetleri kadar önemli olduğundan bihaber bir güruh kente her dönemde hâkim oldu ne yazık ki… Tarihsel önemine, mimari değerine, hikâyesine bakmadan önüne geleni yıkıp geçen Vandallara nasıl anlatsam: Yurttaşların kendilerine doğru çıktığı yolculuklarda ayak izlerini bulacağı eski kent dokusunu korumak; konut, sanayi, ticaret alanları oluşturup sosyal donatılar kurmak kadar önemli bir şeydir çağdaş kentlerde…
 
KENT NİTELİKSİZ, KİMLİKSİZ, RENKSİZ, IŞIKSIZ BİR YERLEŞKEYE DÖNÜŞTÜ
Tıpkı insanlar gibi yaşayan bir varlık olan kentlerin kimliği, ruhu oralarda şekillenir çünkü… Kentsel miras ve yarattığı kültür şehirlerin gelişim süreçlerinde belirleyici güce sahiptir ayrıca… Zonguldak’ı doğal dokusunu, kültürel değerlerini, tarihsel mirasını kentsel gelişimin önünde engel olarak gören çapsızlar şekillendirdi ne yazık ki… Onların sığlığı, rant arzuları yüzünden ülkenin endüstriyel gelişiminde başrol oynamış şehir niteliksiz, kimliksiz, renksiz, ışıksız nevzuhur bir yerleşkeye dönüştü… Kentlilik bilincinin, hemşeri dayanışmasının gerilemesi, yok olması tam da bu yüzden oldu zaten…
 
Böyle olunca karşı duruşları örgütleyecek kentsel refleks de çıkmadı ortaya… Üzerine ölü toprağı serilen kentin her yanına, başka yerlerin kabul etmediği kirli yatırımlar planlanabildi rahatlıkla… TTK hızla küçültüldü, Çatalağzı-Muslu bölgesine zehir saçan santraller tereyağından kıl çeker gibi kurabildi mesela… Tek tarımsal alanı, biricik su kaynağı olan Filyos, birilerine peşkeş çekilebildi rahatlıkla… Ülkenin orasından burasından gelen endüstriyel atıklar dağlarına güle oynaya boca edildi hatta… Kilimli’ye kirlinin kirlisi teknoloji ürünü “Gemi söküm tesisi” hiç sakınmadan gündeme getirilebildi…
 
YEREL ARAYIŞLARA REHBERLİK ETMEK GİBİ BİR GÖREVİ DAHA VAR
Hangi derdimizi yanayım… Yöresinin en büyük sivil toplumu örgütü olan belediyelerin, yerine getirmek zorunda oldukları hizmetlerin yanı sıra yerel arayışlara rehberlik etmek gibi bambaşka bir görevi daha var… Halkı her konuda doğru bilgilendirip karar alma süreçlerine katmak, yerelin taleplerini yükseltmek, merkezi yönetimin kentsel dokuya zarar verip kenti yoksullaştıracak kararlarına tepkileri örgütlemek, karşı çıkışlara önderlik yapmak gibi yazılı olmayan görevleri yerine getirmekten vaz geçtim farkında olan belediye başkanı da yok denecek kadar az oldu Zonguldak’ta…
 
Kilimli Belediye Başkanı Kamil Altun, gemi söküm tesisiyle ilgili, “Gerekirse ortaya sandık koyar ona göre karar veririz” demiş mesela… Amerika’yı yeniden keşfeder gibi “Aliağa’ya gider inceleriz. Görmeden keskin şeyler söylemek doğru değil” diye eklemiş ardından da… İşsizlikten kırılan halkı iş, aş palavrasıyla kandıracağını düşündüğünden, “Kirli teknoloji ürünü hiçbir yatırımı ilçeme sokmam. Halkımla da birlikte mücadele ederim” dememiş… Bu tavrıyla halkının değil de kendini oraya getiren gücün başkanı olduğunu koymuş ortaya… Sormak hakkım hazretlere: Sahi kimin başkanısınız siz?